ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faizi artıracağına ilişkin beklentiler ve doların gelişmekte olan ülke para birimlerine karşı değer kazanmasıyla fonlama maliyeti yükseldi ve buna bağlı olarak kredi faiz oranları tüm türlerde yaklaşık 300-350 baz puan artış gösterdi.
TCMB verilerinden derlenen bilgilere göre, 2 Ocak - 2 Ekim 2015 tarihleri arasını kapsayan 9 aylık dönemde ihtiyaç, taşıt ve konut kredi faiz oranlarında ortalama 250-300 baz puan arasında artış gerçekleştiği görüldü. Fed'in faiz artışına ilişkin açıklamaları küresel piyasa faizlerinin yükselmesine ve dolara olan talebin artmasına neden oldu. Bununla birlikte gelişmekte olan ülkelerin para birimlerine paralel olarak Türk lirasında hızlı değer kayıpları yaşandı.
Bu süreçte Merkez Bankası'nın sıkı para politikası duruşu ve alınan makro ihtiyati önlemlerin etkisiyle, bankaların fonlama maliyetinde artışlar yaşanırken, bu durum beraberinde kredi faiz oranlarında yükselişe sebep oldu. Yıl başında yüzde 14,13 seviyesinde olan ihtiyaç kredi faiz oranı 9 aylık dönemde en yüksek 17,39'a kadar yükseldi. Aynı dönemde konut kredisi faiz oranı yüzde 10,97'den yüzde 14,09'a ve taşıt kredisi faiz oranı yüzde 12,33'ten yüzde 15,68'e çıktı.
7 Hazirandan sonra riskler yükseldi
Böylece tüm kredi gruplarında kredi faiz oranları 300 baz puanın üzerinde artış gösterdi. 7 Haziran seçimleri sonrasında hiçbir partinin tek başına iktidar olmaması ve koalisyon hükümetinin kurulamaması, jeopolitik gelişmeler ülke risk primlerinde artışa neden oldu. Seçim sonrasındaki süreçte tüm kredi türlerinde faiz oranları 200 ila 250 baz puan artış yaşandı. TCMB'nin ağırlıklı fonlama maliyeti de 2014 yıl sonunda yüzde 8,51 düzeyinden 2015 yılında yüzde 9,02'ye kadar yükseldi.
3 yılın zirvesinde
Analistler, küresel piyasalarda yaşanan Fed etkisinin tüm gelişmekte olan ülkelerden fon çıkışına sebep olduğunu ve doların bu ülke para birimlerine karşı değer kazandığını ifade ediyor. Türkiye'nin 7 Haziran genel seçimlerinde hiçbir partinin tek başına iktidar olamaması ve koalisyon görüşmelerinden de netice alınamamasının piyasalarda belirsizliği artırdığını anımsatan analistler, terör olayları ve jeopolitik risklerin artmasıyla Türkiye'nin kredi risk priminin (CDS) son üç yılın en yüksek seviyesine ulaştığını kaydetti.
Risk primindeki artış ve Türk lirasının son 9 ayda dolar karşısında yüzde 30'un üzerinde değer kaybetmesinin yurt dışından fonlama maliyetlerinde artışı beraberinde getirdiğini dile getiren analistler, bankaların en önemli fon kaynağı olan mevduatlarda da hızlı yükselişlerin yaşandığını aktardı. Analistler, bu hafta içinde ABD'de açıklanan eylül ayı Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantı tutanakları sonrası faiz artırımının gelecek yılın ilk çeyreğinde olabileceği beklentisinin artmasıyla, doların gelişmekte olan ülke para birimleri karşısında değer kaybettiğini ifade etti. Yurt içi piyasalarda dolar/TL'nin 2,90'ın altına inmesi ve ülkenin kredi risk priminin gerilemesinin piyasalar için pozitif olduğunu belirten analistler, 1 Kasım seçimlerinden de istikrarın çıkmasının fonlama maliyetlerinde düşüşe ve dolayısıyla kredi faiz oranlarında aşağı yönlü bir hareketin yaşanmasına neden olabileceğini öngörüyor. AA