Ahmet Nazif Zorlu, tekstilden enerjiye, elektroniğe kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteren Türkiye’nin önemli gruplarından Zorlu Holding’in kurucusu. Zorlu’nun hayatı girişimci adaylarına örnek olacak cinsten. Denizli’de sıfır noktasından başlıyor; Vestel, Taç, Venüs gibi markalarla dünya pazarlarına meydan okur konuma geliyor, milyarlarca dolar ihracat yapıyor, Türkiye’nin otomobilini üretecek ‘babayiğitler’ arasına giriyor. Duayyen iş insanı Ahmet Nazif Zorlu’nun hikayesini kendisinden dinledik…
Ne zaman atıldınız ticaret hayatına?
Benim doğup büyüdüğüm yer Denizli’nin Babadağ ilçesi. Bizde her ev bir KOBİ’ydi. Herkesin 1-2 dokuma tezgahı vardı. Bizim oraya Türkiye’nin her yerinden tüccarlar gelirdi. Çarşaf pazarı kurulurdu, herkes çarşafını getirirdi. Biz de ticareti ilk orada gördük. Evde çocuklar da çalışırdı. 6-7 yaşında çocuklar masura sarmaya başlardı. Çalışmayan çocuklar, ‘falancanın çocuğu 2 çarşaf dokumuş, sen daha bu yaşa geldin yapmadın” diye ayıplarlardı. Ben de 7-8 yaşlarında çalışmaya başladım. Evde dokuma tezgahında çalışıyordum, haftada 2-3 gün babamın dükkanına gidiyordum. İlkokulu bitirdikten sonra okumadım, babama “iş adamlı olmak istiyorum” dedim.
O yaşlarda bir ‘iş adamı’ figürü var mıydı kafanızda?
O yıllarda babadağ’a fötr şapkalı, kravatlı iş adamları geliyordu. Onlara özeniyordum. İstanbul’da dükkan açma hayali kuruyordum. Özgüvenim de vardı, “giderim İstanbul’da bu malı çatır çatır satarım” diyordum.
Denizli’den çıkmanız nasıl oldu?
Benim içimde hep oradan çıkıp gitme isteği vardı. Baktım ki Karadeniz’den çok sipariş alıyoruz, babama ‘gidelim malı yerinde satalım’ dedim. Amcamla birlikte gittik. Ancak o iş bir hezimet oldu. Trabzon’dan batık şekilde geri döndük. Batan şirketten benim hakkıma 6800TL’lik mal kalmıştı. Babama, ‘bu parayı kendime sermaye yapayım”dedim. 15-16 yaşında böyle yola çıktım.
DÖNÜM NOKTASI TAVUS KUŞU
Dönüm noktası ne oldu tekstilde?
Bir arkadaşımla İtalya’ya fuara gitmiştik, ama ‘Thank you’dan başka lisan bilmiyoruz. Üzerinde tavus kuşu olan bir yatak örtüsü gördüm. Muazzam bir şey. Adamın yanına gittik, derdimizi anlatamıyoruz. Bir şekilde onu üreten makinanın Türk mümessilini bulduk. Dedim ki ‘bu mal satar’. Babamın haberi bile olmadan makinanın pazarlığını bitirdik. Dönünce Bursa’da üretime başladık. Sonra o tavuskuşlu nevresimi nasıl sattık biliyor musunuz… Böylece sanayi başladı.Mütevazı olamayacağım, ev tekstili zamanla Türkiye’de bir marka oldu. Herkes bizi takip ederek bir noktaya geldi. Ama bu arada çocukların nasıl büyüdüğünü görmedim. Ayda en az 15 günüm yurtdışında geçiyordu.
Vestel’i ne zaman aldınız?
İyi bir gözlemciyim. Yurtdışı seyahatlerimde tekstilde işlerin elektroniğe dönmeye başlağını gördüm. Rahmetli Özal da ‘gelecek elektronikte’ deyince 1994 yılında batık durumda olan Vestel’i aldık. Ve Vestel 7 yılda tüm sektörlerde ihracat lideri oldu.
Allayıp, pullayıp satardım!
Daha birinci kuşakta Türkiye’nin en büyük holdinglerinden biri haline gelmiş bir grup var ortada. Sizce bu başarının sırrı ne…
En önemlisi işini sahiplenme, işini sevme, aşık olma, sevdalı olma... Ve kimsenin yapmadığını yapmaya cesaret etme. Mesela Zorlu Center toplam 600 bin metrekare inşaat. Biz burayı yaparken herkes olumsuz konuşuyordu. Ben dedim ki, ‘burası bir buluşma yeri olacak’. Önemli olan ileriyi görebilmek. ‘Rüzgar var, o var bu var’ dediler. Ama biz buranın bir cazibe noktası olacağını öngördük. Yoksa ben orayı allayıp, pullayıp satardım, parayı da alır cebime koyardım.
Telefondan para kazanmıyoruz
Venüs henüz arzu ettiğiniz seviyeye gelmedi galiba...
Biz bundan para kazanmıyoruz. Herkes yabancı telefon kullanıyor. Halkın yerli kullanması lazım. Bu ülkede yılda 14 milyon telefon ithal ediliyor. Yazık günahtır. Biz inat ediyoruz. Yapacağız. İnşallah bu işten para kazanacağız. Dediğim gibi biz araba da yaparız, pil de yaparız, uçak da yaparız. 80 milyon nüfusun 35 milyonu genç. Biz bunları yapmazsak, bu kadar genç ne yapacak. Biz Zorlu Ailesi olarak bu ülkeye hizmet etmeye devam edeceğiz. Buradan başka ülkemiz yok.
Yaz kış denizde yüzüyorum
Günlük rutininiz nasıl?
6’da kalkarım. 1 saat yürürüm ya da yüzerim. Yaz, kış farketmez yüzmek için denizi tercih ederim. Her gün 45 dakika kültür fiziğimi yaparım. Sporumdan katiyen taviz vermem.
Mahalleli arka çıkarsa babayiğit olunur
Türkiye’nin Otomobili’ni üretecek ekibe de girdiniz… Nasıl gidiyor o cephede işler?
Sağolsun Cumhurbaşkanımız ‘bu işin arkasındayım’ dedi. Biz de ortaya çıktık, ‘babayiğitiz’ dedik. Babayiğitlik nasıl olur… Mahalleli arka çıkarsa olur. Ceketi sırtına takar, ‘var mı bana yan bakan’ dersin. Oradan bir mahalleli çıkar, ‘sen kimsin’ derse, o babayiğit artık babayiğit olamaz. Devletle sanayici bir olursa bu ülkede her şey yapılır. Tabii biz pazara yeni giriyoruz. Marka için ne gerekir, Napolyon ne demiş; para para para. Bu işte 1 yatırım için 1 TL harcıyorsan, 5 TL de marka için gerekli. 20 sene önce beyaz eşya yapmıyorduk. Bugün beyaz eşyada 800 milyon dolarlık ihracat yapıyoruz.
Çocuklar pısırık yetişiyor
Sizin hikayenizde girişimcilik çocukluktan geliyor.. Hep öyle midir sizce?
Eğitim ailede başlar. Şimdi aileler ‘aman ona dokunma, onu yapma’ diyor. Çocuklar pısırık yetişiyor. Sokağa bile çıkmıyorlar. Ben 14 yaşında kalkıp Trabzon’a gittim. Biz çocuk değil miydik. Diyeceksin ki o günden bugüne dünya değişti. Evet ama ben üniversitelere, gidince gerçekten üzülüyorum. Çocuklar dünyadan bihaber. Avrupa’da çocuk 18 yaşına geldiğinde aile ‘sen artık bana yük olamazsın’ diyor. Bizde 20 yaşına gelmiş, ‘bırak gelsin tatil yapsın’ diyorlar. Çocukların daha girişimci yetişmesi lazım.
Hesapsız disiplinsiz olmaz
Gençlere tavsiyeleriniz var mı?
Ben eğitim almadım. Ama bence eğitim olmazsa olmazlardan biri. Hayal kurun ama hayalci olmayın derim. Dürüstlük ve çalışkanlık çok önemli. Dürüstsünüz, çalışkan değilsiniz. Bu hiçbir işe yaramaz. Avrupa’nın en önemli ülkesi hangisi, Almanya. Çünkü disiplinliler. Hesapsız kasap, elinde kalır masat. Hazıra dağ dayanmaz. Bedava geçinme diye bir şey dünyanın hiçbir yerinde yok. Ancak çalışarak, üreterek bir yere varabilirsin.