ŞENAY BÜYÜKKÖŞDERE
Kanada’da dünyanın teknoloji devleriyle yarıştı, hepsini geride bırakıp ihaleyi kazandı ama Türkiye’de bankalardan teminat mektubu alamadı. Uluslararası şirketlere yapay zeka destekli dijital çözümler sunan Etiya’dan söz ediyorum. Şirketin CEO’su Aslan Doğan, bankaların teknoloji şirketlerine ‘gayrimenkulcü’ muamelesi yapmasından rahatsız; “Teminat mektubu için bankalara gittiğimizde bize ev, araba soruyorlar. Biz şimdiye kadar eve, arsaya yatırım yapsak bu noktada olmazdık” diyor. Teknoloji sektörünün dilinden anlayan bir ‘teknobank’ kurulması önerisinde bulunuyor. Doğan’a göre, Türkiye yazılımla Airbnb, Uber gibi ‘unicorn’lar çıkarabilecek potansiyele sahip. Ancak bunun için ulusal bir strateji gerekiyor.
Türkiye’de yazılım pazarı deyince nasıl bir büyüklükten söz ediyoruz?
TÜBİSAD rakamlarına göre bilgi ve iletişim teknolojileri diye baktığımızda 131.7 milyar TL’lik bir pazardan söz ediyoruz. Bunun iletişim teknolojileri kısmı 87 milyar TL, bilgi teknolojileri kısmı ise 44.7 milyar. Bunun da 18.3 milyarı yazılımdan oluşuyor. Ancak Türkiye’de yazılım şirketleri ağırlıklı olarak yabancı şirketlerin Türkiye’de partnerliğini yapan montaj şirketleri. Yazılımda 1.8 milyar dolarlık bir ithalat söz konusu. Bunun cari açıktaki payı yüzde 6’yı buluyor. Donanımı da dahil ettiğimizde 4.5 milyara ulaşılıyor. Bu da cari açığın yüzde 16’sı demek. Önlem alınmazsa bu rakam katlanarak artar.
Yani cari açık için bir tehdit var…
Ben aslında yazılımı Türkiye’nin kendine yeni bir hiyake yazabilmesi için fırsat olarak görüyorum. Geleneksel sektörlerde bir marka çıkarmak 40-50 yıl alıyor ama Fortune 100’ün ilk 10’una bakın çoğu teknoloji şirketleri. Ve bunların geçmişleri 15-20 yıl. Yazılımla biz de 5-10 yıllık sürelerde büyük hikayeler yazabiliriz. Türk şirketler de Uber gibi, Airbinb gibi başarı öyküleri yazabilecek potansiyelde.
Ne yapmak gerekiyor bu potansiyeli harekete geçirmek için?
Acilen yerli ve milli yazılım seferberliğinin başlatılması gerekiyor. Burada ürünleşme ve ihracat odaklı bir strateji izlenmesi çok önemli. Doğru bir stratejiyle rakamları geri çevirmekle kalmayız aynı zamanda oyunu da tersine çeviririz. Kaynakların doğru yerlere kanalize edilmesiyle biz de unicorn’lar çıkarırız.
Aslında devletin çok fazla teşviği var…
Evet çok teşvik var, ama bu teşvikler dağınık. Bakanlıkların, TÜBİTAK’ın, KOSGEB’in teşvikleri var. Bunların tek kalemden ele alınması gerek.
‘En ucuz teklif’ sorgulanmalı
Başka hangi somut adımların atılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Her ürün kendi ülkesinde ortaya çıkar. SAP önce Almanya’da büyüdü. Microsoft Amerika’da olgunlaştıktan sonra uluslararası pazara çıktı. Türkiye’de de en büyük satın almacılardan biri hala kamu. O yüzden KİK yasasının değişmesi gerekiyor. Şu anda 3 teklif en ucuz fiyat prensibi var. Yerli ürün değerlendirildi mi değerlendirilmedi mi diye bir kriter yok. Teşvik mekanizmasının ve Teknopark yasasının da ürün ve ar-ge yapan, ihracat odaklı şirketlere göre yeniden modellenmesi gerekiyor. İhracat odaklı ürünleşen şirketlerin teşvik edilmesi gerekiyor. Bir de Teknobank kurulmasını istiyoruz.
‘Eviniz, arabanız var mı’ diye soruyorlar...
Teknobank’a niye ihtiyaç var?
Biz Kanada’dan iş aldığımızda teminat mektubu alamadık. Bankalar bir inşaat sektörüne veya bir fabrikaya teminat verme konusunda son derece yetkin. Ama yazılımda bilmiyorlar. Bize ‘eviniz var mı, arabanız var mı’ diye soruyorlar. Burada yazılımı doğru değerlendiren bir bankaya ihtiyaç var.
Amerika’ya yapay zeka çözümleri ihraç ediyoruz
Etiya nasıl bir şirket? Ne üretiyor, ne satıyorsunuz?
Biz müşteri deneyimini esas alan yapay zeka destekli dijital dönüşüm çözümleri sağlıyoruz. 5 yıl önce bir yapay zeka yatırımına başladık. Konuya ürün perspektifiyle yaklaştık. Bunu bir fırsat olarak görüp, ‘ürünlerimizi global pazarda ön plana çıkarabilir miyiz, rakiplerimize göre avantaj sağlayabilir miyiz’ vizyonuyla hareket ettik. Bu da bize uluslararası arenada yeni kapılar açtı. Son 3 yıldır ağırlıklı olarak yurtdışında büyüyoruz. Türkiye’de ürettiğimiz çözümleri yurtdışına taşıyoruz. Gelirlerimizin yüzde 50’den fazlası ihracattan geliyor. Ağırlıklı olarak Kuzey Amerika’ya satış yapıyoruz. Türkiye dışında 6 ülkede operasyonları olan, 850 kişilik mühendis kadrosu olan bir şirketiz. Mayısta dünya çapında bir yıkıcı inovasyon ödülü aldık.
Henüz fırsat kaçmış değil
Türkiye’de yazılım mühendisi bulmak zor mu?
Yazılımcılara dünyanın her yerinden talep var. Türkiye’deki yazılımcılar eskiden sadece Amerika’ya giderlerdi, şimdi her yere gidiyorlar. Biz de çevre ülkelerdeki Irak’tan, İran’dan, Gürcistan’dan yetişmiş kaynakları çekebiliriz. Silikon Vadisi’nin özelliği ne… ‘Burada ekosistem var. Bir fikrin varsa, ben bunun değerini bilirim’ diyor. Biz de bir Ihlara Vadisi inşa edebiliriz. Fırsat kaçmış değil.
Kararı müşteri yerine avatarı verecek
Hâlâ Silikon Vadisi’nde şirketiniz duruyor mu?
Evet çalışanları belli dönemlerde oraya gönderiyoruz. Amacımız teknolojide merkezinde neler konuşuluyor, yeni neler var, ilk kaynağından öğrenmek.
Peki ne var gündemde?
Gündem hâlâ yapay zeka. İkinci konuysa 5G. Çünkü 5G bütün sektörleri temelden değiştirecek. Ve IOT’yle birlikte yeni bir dönemi başlatacak. Bir de bizim de üzerinde çalıştığımız dijital ikiz konusu var. Müşteriye bir ürün veya teklif sunmadan önce avatarının karar verdiği bir sistem olabilir mi diye bakıyoruz. Tabii burada amaç müşteriye daha doğru hizmeti sunmak.