Türk Telekom gerçekleri… İddialar ve yanıtlar

Türk Telekom hisselerinin yüzde 55'inin Türkiye Varlık Fonu'na satılmasına ilişkin basında ve sosyal medyada ortaya atılan iddialara yanıt geldi. İşte Türk Telekom'la ilgili iddialar ve yanıtlar.

Türkiye Varlık Fonu'nun LYY'nin sahip olduğu %55 Türk Telekom hissesini satın alması süreci ile ilgili bazı basın organlarında ve sosyal medyada birçok iddia ortaya atıldı. Bu iddialara tek tek yanıt verildi.

Anlaşmanın tüm taraflar için önemli bir kazanç olduğunun vurgulandığı açıklamada "Türk Telekom özelleştirmesi bir başarı hikâyesidir" ifadelerine yer verildi. Açıklamada özelleştirme sürecinde Türkiye'nin 15,6 milyar dolar gelir elde ettiği vurgulandı.

İşte o açıklamanın tam metni...

Yapılan anlaşma, taraflar ve tüm paydaşlar için önemli bir kazançtır

Tarafların Aralık ayından bu yana süregelen görüşmeler neticesinde bir mutabakata vararak kazan – kazan ilişkisine dayalı bir anlaşma yapmış olduklarını görmek son derece memnun edici bir gelişme. Satış sürecini olumlu ve sağlıklı buluyoruz. Türk Telekom, her ne kadar LYY sahipliği altında son derece başarılı bir dönem geçirmiş olsa da ana hissedarın, geçici olması halka açık şirketler için süreklilik arz eden bir durum olmamalı. Bildiğiniz üzere Varlık Fonu'nun amacı, bünyesindeki varlıkların değerini en üst seviyeye çıkarmak, yurt içindeki stratejik yatırımlara sermaye sağlamak. Dolayısıyla, Türkiye Varlık Fonu'nun, zaten portföyünde var olan Türk Telekom gibi cazip bir varlık içindeki hissesini artırması, Varlık Fonu'nun vizyonu ile tümüyle örtüşen bir durumdur.

Bildiğiniz üzere LYY ve Türkiye Varlık Fonu arasında 10 Mart 2022 tarihinde LYY'nin Türk Telekom'daki %55 hissesi için bir Pay Satın Alma anlaşması imzalandı. Tarafların Aralık ayından bu yana süregelen görüşmeler neticesinde bir mutabakata vararak kazan – kazan ilişkisine dayalı bir anlaşma yapmış olduklarını görmek son derece memnun edici bir gelişme.

Satış sürecini olumlu ve sağlıklı buluyoruz. Türk Telekom, her ne kadar LYY sahipliği altında son derece başarılı bir dönem geçirmiş olsa da ana hissedarın, geçici olması halka açık şirketler için süreklilik arz eden bir durum olmamalı.

Bildiğiniz üzere LYY, pek çok bankanın bir araya gelmesi sonucu özel amaçlı olarak kurulmuş bir Ortak Girişim Şirketi. Telekom sektörünün bankaların ana iş odağı olmaması nedeniyle, 2018 yılında yapılan hisse devri sonrasında LYY, sahibi olduğu %55 Türk Telekom hissesini satma niyetini ortaya koyarak bir aracı kurumu satış danışmanı olarak yetkilendirmiş; bununla birlikte, Türk Telekom'daki sahipliğinin aslında stratejik ve uzun vadeli olmadığının, geçici olduğunun da altını çizmişti.

Amaç, Türk Telekom'u bölgesel ve nihayet küresel liderlik yolculuğunda desteklemek ve finansal piyasaların iyileşmesine katkıda bulunmaktır.

Doğal olarak bu durum diğer paydaşlar, azınlık hissedarlar, bono yatırımcıları ve diğer tüm menfaat sahipleri için bir belirsizlik oluşturuyordu. Bu nedenle, ortaklık yapısının netleşmesi tüm taraflar için son derece olumlu bir gelişme.

Türk Telekom'a gelince, şirketin finansal ve operasyonel başarısına, bu başarının arkasındaki teknoloji birikimi ve insan kaynağına kayıtsız kalmak mümkün değil. Bizler Hazine olarak kuruluşundan bu yana şirketin içindeyiz ve bu başarı hikayesini yakından takip ediyoruz. Bildiğiniz üzere Varlık Fonu'nun amacı, bünyesindeki varlıkların değerini en üst seviyeye çıkarmak, yurt içindeki stratejik yatırımlara sermaye sağlamak, Türkiye'deki şirketlerden bölgesel ve küresel liderler çıkmasına destek olmak ve finansal piyasaların iyileşmesine katkıda bulunmaktır. Dolayısıyla, Varlık Fonu'nun Türk Telekom gibi cazip bir varlığa sahip olmak ve değerini büyütmek niyetini ortaya koyarak, zaten portföyünde var olan bir varlık içindeki hissesini artırması, Türkiye Varlık Fonu'nun vizyonu ile tümüyle örtüşüyor.

İşin sadece bu yanı bile alan ve satan dışında ülkemiz insanının da bu gelişmeden kazançlı ve avantajlı çıkacağına işaret etmektedir.

Türk Telekom özelleştirmesi bir başarı hikâyesidir

Türk Telekom'un özelleştirmesi ile ilgili, yıllardır bilinçli bir karalama kampanyası yürütülüyor.

Bu konuya açıklık getirmek gerekir.

Türk Telekom'un yarattığı değer

Türk Telekom'un özelliştirilme bedeli, halka arzı ve temettü gelirleri de hesaba katıldığında 2006-2021 tarihleri arasında Hazine'ye (Türkiye Varlık Fonu dahil) toplam 15,6 milyar USD gelir getirmiştir. Özetle Türk Telekom özelleştirmesinden devlet büyük faydalar sağlamış, yaratılan kaynağı ülke kalkınmasında, farklı alanlarda kullanma imkânına kavuşmuştur. Sonuç olarak Türk Telekom'un özelleştirilmesi ve sonrasındaki süreçte kamu zararından bahsetmek gerçeklere aykırı bir yorumdur.

Türk Telekom'un %55 hissesi, %20'si peşin ve kalanı 5 yıl vade (yıllık LIBOR + 2,5 faiz) olmak üzere 6,55 milyar USD bedel karşılığı özelleştirilmiştir. Ojer Telekomünikasyon A.Ş. hisse satışına ait bakiyeyi erken ödeyerek borcunun tamamını kapatmış; bu işlem sonucu, 7,06 milyar USD 2005-2007 döneminde devletin kasasına girmiştir. Özelleştirmeden sonra devlet 2008 yılında bu kez Türk Telekom'da kalan %45 hissesinden %15'lik kısmı halka arz etmiştir. Bu işlemle devletin kasasına 1,7 milyar USD daha nakit girişi olmuştur. Türk Telekom'un temettü gelirleri diğer ortaklar gibi hissesi oranında Hazine'ye ödenmiştir. Hazine (Türkiye Varlık Fonu dahil), Türk Telekom'dan 2006-2021 tarihleri arasında toplam 6,9 milyar USD (brüt temettü ve hisse satış sözleşmesine istinaden ödenen tutar) almıştır.

Devlet, dolayısıyla halkımız, özelleştirme süreci boyunca bugüne kadar toplam 15,6 milyar USD gelir elde etmiştir.

Türk Telekom'un özelleştirildiği tarihte sahip olduğu nakit, operasyonel ihtiyaçlar için ayrılan yeterli bir tutar dışında 2006 yılı temettü ödemesi kapsamında Hazine'ye iade edilmiştir. Bunların hepsinin toplamı 15,6 milyar USD etmektedir. Bu dönemde Devlet, Hazine ve Maliye Bakanlığı %25, Türkiye Varlık Fonu %6,68 olmak üzere toplamda Türk Telekom'un %31,68 oranında ortağı, şirketin işlettiği sabit iletişim altyapısının da daimî sahibidir. Türk Telekom özelleştirmesinden devletimiz dolayısıyla milletimiz büyük faydalar sağlamış, yaratılan kaynağı ülke kalkınmasında, farklı alanlarda kullanma imkânına kavuşmuştur.

OTAŞ'ın ilerleyen dönemlerde bankalardan aldığı ve ödeme güçlüğüne düştüğü kredi OTAŞ ile bankalar arasındaki ticari kredi anlaşmasının sonucudur. Geçmiş dönemde kamuoyunda gündeme gelen temerrüde düşmüş borç ne Türk Telekom'un ne de Hazine'nin borcudur, tamamen OTAŞ'a aittir. 2018 yılındaki hisse devri OTAŞ ile bankalar arasında yapılan anlaşmanın gerekliliklerini OTAŞ'ın yerine getirememesi sebebiyle ortaya çıkmış bir devir işlemidir. Türk Telekom veya Hazine bu borç için garantör konumunda olmamıştır, teminat veya kefalet te vermemiştir.

Sonuç olarak konuya taraf olan bankaların kendi değerlendirmeleri ile verdikleri ve tahsil edemedikleri borçtan kamuyu mesul tutmak veya kamu zararından bahsetmek gerçeklere aykırı bir yorumdur.

Yapısal dönüşüm: sabit ses oyuncusundan dijital dönüşüm lideri entegre operatöre Türk Telekom, özelleştirme sonrası önemli bir yapısal dönüşümden geçmiş ve gelişmiş teknolojik altyapısı ile gelir çeşitlendirmesini tamamlamıştır. 2005 yılında gelirlerinin %83'ünü Sabit Ses kolundan üreten Türk Telekom, 2021 yıl sonu itibarıyla satış gelirlerinin sadece %8'ini Sabit Ses'ten olmak üzere; %34'ünü Mobil'den, %31'ini Sabit Genişbant'tan elde eden; bünyesindeki 30'a yakın grup şirketiyle birlikte Telekom sektörünün gelir ve abone dağılımı bakımından en sağlıklı ve güçlü şirketi konumuna gelmiştir.

Türk Telekom, özelleştirme sonrası önemli bir yapısal dönüşümden geçmiş ve gelişmiş teknolojik altyapısı ile gelir çeşitlendirmesini tamamlamıştır. Zaten özelleştirmede hedeflenen en önemli amaçlardan biri bu yapısal dönüşümün tamamlanmasıdır. Buna göre 2005 yılında gelirlerinin %83'ünü Sabit Ses kolundan üreten Türk Telekom'un, 2021 yıl sonu itibarıyla satış gelirleri ağırlıklı olarak Mobil (%34), Sabit Genişbant (%31), Sabit Ses (%8) ve Kurumsal Veri (%7) segmentlerinden oluşmuştur. Yani gelinen noktada Telekom sektörü oyuncuları arasında gelir ve abone dağılımı bakımından en sağlıklı ve güçlü pozisyonda olan şirket konumundadır.1

Sürdürülebilir büyüme ve finansal performans

Türk Telekom yıllar itibarıyla güçlenen finansal performansıyla sürekli gelişen ve büyüyen bir şirket olarak varlığını devam ettirmektedir. Özelleştirme sonrası dönem Türk Telekom'un başarı hikâyesidir. Şirketin büyüyen gelir ve kâr rakamları da bunu doğrulamaktadır.

Türk Telekom yıllar itibarıyla güçlenmeye devam eden finansal performansa sahiptir. Gelir ve kârlılık verilerine bakıldığında sürekli gelişen ve büyüyen bir şirket olarak varlığını devam ettirmektedir. 2020 yılında %19,6 büyüme oranı ile 28,3 milyar TL gelir üretmiştir. Kârlılığını 2020 yılında bir önceki yıla göre %32 artırmış ve yılı 3,2 milyar TL net kâr ile kapatmıştır. 2021 yılında ise güçlü performans devam etmiştir. Bu dönemde gelirler önceki yıla kıyasla %21,2 artarak 34,3 milyar TL'ye ulaşırken, net kâr %81,3 artışla 5,8 milyar TL'ye ulaşmıştır.

Pek çok anlamda ülkemizin en önemli varlıklarından birisi olan Türk Telekom'un sahiplik yapısının netlik kazanması çok kıymetli. Özelleştirme sonrası dönem Türk Telekom'un başarı hikayesidir. Bundan sonraki dönemde bu başarının katlanarak süreceğine inancımız tamdır.

Türk telekom sektöründe imtiyaz konusunun yeri ve önemi

İmtiyazlar, Türkiye'de telekom sektörünün bir gerçeği durumunda. İmtiyaz sözleşmeleri belirli bir süre için altyapının kurulup işletilmesini, imtiyaz süresinin sonunda sürenin uzatılmasını veya uzatılmaz ise altyapının devlete teslim edilmesini gerektiriyor. Önümüzdeki dönemlerde hem sabit hem de 5G de dahil mobil imtiyazların tüm paydaşların katılımıyla sağlıklı bir zeminde tartışılacağına ve yetkililerin böylesi hassas bir konuda sağduyulu kararlar alacağına kimsenin şüphesi olmamalıdır.

İmtiyazlar, Türkiye'de telekom sektörünün bir gerçeği durumundadır. İmtiyaz sözleşmeleri belirli bir süre için altyapının kurulup işletilmesini, imtiyaz süresinin sonunda sürenin uzatılmasını veya uzatılmaz ise altyapının devlete teslim edilmesini gerektiriyor.

2022 ülkemizin 5G stratejisinin tohumlarının atılacağı bir yıl olacak. Bu süreç, Türk Telekom'un sabit imtiyazı tartışmasını da tetikleyebilir; zira fiber altyapı, 5G'ye geçişte oldukça önemli bir konu ve bütünün ayrılmaz bir parçası.

Bu kapsamda en önce 2023 yılında bazı mobil operatörlerin 2G imtiyazlarının ve dolayısıyla 900 MHz frekanslarının süresi sonlanacak. Ardından Türk Telekom sabit imtiyazı ve TT Mobil 2G imtiyazları 2026'da dolacak. 3G/4G lisansları/yetkilendirmeleri ise tüm oyuncular için 2029'da sona erecek.

2022 ülkemizin 5G stratejisinin tohumlarının atılacağı bir yıl olacak. Bu süreç, Türk Telekom'un sabit imtiyazı tartışmasını da tetikleyebilir; zira fiber altyapı, 5G'ye geçişte oldukça önemli bir konu ve bütünün ayrılmaz bir parçası. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemlerde bu tartışmaların tüm paydaşların katılımıyla sağlıklı bir zeminde vuku bulacağına ve yetkililerin böylesi hassas bir konuda sağduyulu kararlar alacağına kimsenin şüphesi olmamalıdır.

Pay Satın Alım Anlaşması ve Sabit imtiyaz TVF ve LYY arasında yapılan Pay Satın Alım Sözleşmesi ile Türk Telekom'un sabit imtiyaz konuları arasında hiçbir ilgi yoktur. Pek çok zaman, Türk Telekom ile ilgili odağın sabit imtiyaz üzerine yoğunlaştığını görüyoruz. Ancak, bu yaklaşımın doğru olmadığını söylemek gerekir. Türk Telekom yıllar içinde kendisini tek iş kolundan ibaret bir sabit ses oyuncusundan, mobil ve kurumsal veri pazarına da hakim, güçlü ve esnek bir entegre telekom operatörüne dönüştürmeyi başardı. TVF'nin harekete geçme motivasyonu ve şirket değerlemesi de zaten bunu yansıtıyor.

TVF ve LYY arasında yapılan Pay Satın Alım Sözleşmesi ile Türk Telekom'un sabit imtiyaz konuları arasında hiçbir ilgi yoktur. Pek çok zaman, Türk Telekom ile ilgili odağın sabit imtiyaz üzerine yoğunlaştığını görüyoruz. Ancak, bu yaklaşımın doğru olmadığını söylemek gerekir. 2026 yılında Türk Telekom'a verilmiş sabit İmtiyaz sona erecek olsa da Türk Telekom, özelleştirildiği 2005 yılındaki gibi yalnızca sabit imtiyaz konusu etrafında değerlendirilebilecek bir varlık değil. TVF'nin harekete geçme motivasyonu ve yapılan anlaşmanın fiyatına baz teşkil eden şirket değerlemesi de zaten bunu yansıtıyor.

Türk Telekom'un değeri imtiyaz hakkı ile düz orantılı değildir. Çünkü şirket, yıllar içinde kendisini tek iş kolundan ibaret bir sabit ses oyuncusundan, güçlü ve esnek bir entegre telekom operatörüne dönüştürmüştür.

2005 yılında özelleştirilmesinden bu yana Şirket bugüne kadar muazzam bir gelişme göstermiştir. En önemlisi, yıllar içinde kendisini tek iş kolundan ibaret bir sabit ses oyuncusundan, güçlü ve esnek bir entegre telekom operatörüne dönüştürmüştür. Bugün Şirket, toplamda 52 milyona yakın aboneye ulaşan güçlü ve çeşitlendirilmiş bir yapıya sahiptir. 2021 yılı sonu itibarıyla konsolide gelirlerin sırasıyla %34'ünü ve %31'ini mobil ve sabit genişbant, %8'ini sabit ses, %27'sini kurumsal veri, TV ve uluslararası segment dahil olmak üzere diğer işler oluşturdu.

2016 yılında başlayan önemli yeniden yapılanma süreci ile mobil, sabit ses, sabit genişbant ve TV işlerinin tek bir "Türk Telekom" markası altında birleştirildiği merkezi bir yönetim çerçevesine geçildi. Daha yalın ve verimli strateji, o zamandan beri sürekli artan FAVÖK marjının 2016'da %34'e kıyasla 2021'de %48'e ulaşmasının ana itici gücü oldu.

Türk Telekom, pazarlarındaki konumunu yıllar içinde giderek güçlendirdi

Fiber yatırımlarıyla Türkiye genelinde 366 bin km fiber ağ uzunluğuna ulaşan Türk Telekom'un, ülkenin altyapısındaki fiberleşme oranının %92'ye çıkarılmasında büyük rolü var. Pandemi döneminde de ülke genelinde bağlantı talebindeki hızlı artışı başarıyla karşılayan Türk Telekom, sabit şebeke operasyonlarını kusursuz şekilde yürütebilecek tek oyuncu olduğunu kanıtladı.

Şu anda toptan satışta yaklaşık %80 ve perakende pazarında %60 pay ile sabit genişbant işinde açık ara lider durumda. Düzenleyici kuruluş tarafından 2005 yılında verilen sabit imtiyaz kapsamında Türkiye genelinde 366 bin km uzunluğunda bir fiber ağa sahiptir. Türkiye'nin zorlu coğrafi yapısı göz önüne alındığında yapılan bu yatırımlarla ülkenin altyapısındaki fiberleşme oranının %92'ye çıkarılmasında Türk Telekom'un büyük rolü var. Pandemi döneminde bağlantı talebindeki hızlı artış, Türk Telekom için önemli bir sınav oldu ve Türk Telekom, sabit şebeke operasyonlarını 80 milyonu aşkın bir nüfusa hizmet ederken, bu kadar büyük bir ölçekte kusursuz şekilde yürütebilecek tek oyuncu olduğunu kanıtladı.2

TVF ile yeni dönem yeni imkânlar

LYY, sahiplik dönemi boyunca çoğunluk hissedar olarak sorumluluklarını yerine getirmekte oldukça başarılı davrandı. Ancak Türk Telekom'da stratejik bir vizyona ve uzun vadeli bir perspektife sahip olmadığı da yatırım camiasında yaygın olarak biliniyor. TVF'nin çoğunluk hissedar olması, proaktif bir şekilde Türk Telekom'un yatırımları ve gelecek tasarımı için en yüksek çabayı sarf edeceğine dair yatırımcıda da güçlü bir kanaat oluşturuyor. Bu durumu Türk Telekom ve TVF için önemli bir fırsat olarak değerlendiriyorum.

Türk Telekom'un yatırım profilini geliştirmenin ve içindeki değeri ortaya çıkarmanın, uzun vadeli ve stratejik bakış açısına sahip bir hissedar tarafından sağlam temeller üstüne kurulu bir planla mümkün olduğuna inanıyoruz. LYY, sahiplik dönemi boyunca çoğunluk hissedar olarak sorumluluklarını yerine getirmekte oldukça başarılı olmasına rağmen, kendisinin Türk Telekom'da stratejik bir vizyona ve uzun vadeli bir perspektife sahip olmadığı yatırımcı ve analist camiası tarafından yaygın olarak bilinmekteydi. Bu koşullar altında, çoğunluk hissedarın proaktif bir şekilde Türk Telekom'un yatırımları ve gelecek tasarımı için en yüksek çabayı sarf edeceğine dair herhangi bir kanaat olamaz. Bu durum TVF'nin sahipliği ile değişti ve Türk Telekom'un önünde önemli bir fırsat olarak karşımıza çıkıyor.

Anlaşmanın finansmanı

Dünyada ve ülkemizde pek çok şirket satın alma veya birleşme işlemi banka kredileri ile finanse ediliyor. TVF de tabii ki bu alternatifleri değerlendirdi. Bankalar açısından baktığınızda karşı taraf bir devlet kurumu. TVF açısından baktığınızda ise bu yatırımın bir finansman bacağında, bankalarla masaya oturmaktan daha doğal bir süreç olamaz. Finansman sürecine LYY ortaklığı içindeki bazı bankaların da dahil olması TVF'ye ve Türk Telekom gibi bir değerli bir varlığa olan güvenin önemli bir işaretidir.

Bu konuya mevcut koşulları analiz ederek bakmanın sağlıklı yaklaşım olacağı kanaatindeyiz. Bir tarafta bu hisseyi satmak isteyen LYY diğer tarafta da bu varlıkta zaten hali hazırda ortak olan bir TVF var. En önlemlisi, ortada son derece cazip, operasyonel ve finansal performansı ile özellikle son dönemde atılım yapmış, geleceğin en gözde sektörlerinden birisinde faaliyet gösteren başarılı bir şirket, satışa konu olan Türk Telekom, var.

Taraflar alım-satım niyetleri ile bir araya geldiler ve bugün, memnuniyetle görüyoruz ki, bir anlaşmaya vardılar. Bundan sonraki süreçlerin, bu tip her satın alma işleminde olduğu gibi, rasyonel ticari anlaşmalar çerçevesinde sürdürülmemesi için bir sebep yok.

Dünyada ve ülkemizde pek çok şirket satın alma veya birleşme işlemi banka kredileri ile finanse ediliyor. TVF de tabii ki bu alternatifleri değerlendirdi. Bankalar açısından baktığınızda karşı taraf bir devlet kurumu. Bugüne kadar Türkiye'nin hiçbir devlet kurumunun borcuna sadakat konusunda sorun yaşadığına rastlanmamıştır.

Üstelik 2018 yılından bu yana LYY Türk Telekom'un ana hissedarı; yani şirketin tüm operasyonel ve finansal yapısına ve gücüne tüm detayları ile tanıklık etmiş bir taraf. TVF açısından baktığınızda ise bir yatırım yapılıyor ve bu yatırımın bir finansman bacağı var. Bu noktada, bankalarla masaya oturmaktan daha doğal bir süreç olamaz. Finansman sürecine LYY ortaklığı içindeki bazı bankaların da dahil olması TVF'ye ve Türk Telekom gibi bir değerli bir varlığa olan güvenin önemli bir işaretidir.

Basında son dönemde yer alan iddialar

1- Oger'in Türk Telekom'u satın aldığı sırada şirketin kasasında nakit fazlası olduğu biliniyordu, bu para Oger'e mi kaldı?

Türk Telekom'un özelleştirme tarihinde mevcut nakdinin günlük operasyonların yürütülebilmesi için yeterli kısım şirket içerisinde bırakılarak kalan tutar Hazine ve Maliye Bakanlığı'na (o tarihteki adıyla Hazine Müsteşarlığı) ("Hazine") aktarılmıştır. Bu tutarların

toplamı 3,8 milyar TL'dir. Dolayısıyla, yüklü miktarda nakdin şirketin kasasında kaldığı ve OTAŞ'a geçtiği şeklinde sık sık tekrar edilen iddialar yanlıştır.

2- 10 milyar dolar değerindeki 150 milyon metre bakır kabloyu KAP'a bildirmeden satışa çıkardı. OTAŞ, kurumun altyapısını da satarak, milyarlarca dolar kazanç elde etti iddiası.

OTAŞ, Türk Telekom'un özelleştirilmesini müteakip Türk Telekom hisselerinin yüzde 55'inin maliki olmuş ve bu satıştan kaynaklanan borcunu Hazine'ye ödemiştir. Bu işlem bir kira değil, satış ve mülkiyetin devri işlemidir. Türkiye'deki tüm operatörler iletişim faaliyetlerini süreli imtiyaz sözleşmeleri kapsamında yürütmektedir. Bu kapsamda Türk Telekom da telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve telekomünikasyon altyapısının yürürlükteki mevzuat çerçevesinde kurulması ve işletilmesi için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ("BTK") ile imtiyaz sözleşmesi imzalamıştır. Söz konusu imtiyaz sözleşmesinin süresi 21 yıldır. Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi Özelleştirme İdaresinin sayfasında kamuoyu ile paylaşılmaktadır.

21 yıllığına BTK tarafından Türk Telekom'a verilen haklar ile Hisse Satış Sözleşmesi ile Hazine tarafından Türk Telekom'un hisselerinin mülkiyetinin OTAŞ'a devri birbirinden tamamen farklı konulardır. Türk Telekom'da özelleştirme kapsamında bir altyapı satışı yapılmamıştır. İmtiyaz sözleşmesinin 21 yıllık süreci Türk Telekom'un, sektörün ve teknolojik gelişmelerin gerektirdiği altyapı yatırımlarını güncellemesi söz konusudur. Bu kapsamda eski teknolojinin yeni teknoloji ile güncellenerek fiberleşme vizyonunun gerçekleştirilmesi doğrultusunda bakır kablo satışı finansmanlı projeler yürütülmektedir. Dolayısıyla, iddia edilenin aksine, bu satışlardan elde edilen bedeller OTAŞ'ın kasasına değil Türk Telekom'un kasasına girmekte ve yatırım için kullanılmaktadır. Türk Telekom'un özelleştirmeden bu yana 2021 yıl sonu itibariyle, gerçekleştirdiği yatırım miktarı 55,3 milyar TL (18,6 milyar dolar)'dir. 'Üstelik OTAŞ, kurumun altyapısını da satarak, milyarlarca dolarlık kazanç elde etti' ifadesi kesinlikle gerçeği yansıtmayan bir iddiadır.

3- Türk Telekom'a ait gayrimenkullerin satılarak içinin boşaltıldığı iddiası.

Türk Telekom'un her türlü taşınmaz satışı kanunlara uygun bir şekilde, şirket ana sözleşmesi kapsamında ve yönetim kurulu kararı ile yapılmaktadır. Bu satışların detaylarına ve yapılan yatırım harcamalarına bakıldığında iddia edildiği gibi OTAŞ'ın Türk Telekom'un altyapısının satışından milyarlarca dolar kazanç elde etmesi söz konusu değildir. OTAŞ, özelleştirme kapsamında Türk Telekom'un yüzde 55 hissesine karşılık Hazine'ye olan 6,55 milyar dolar olan borcunun tamamını faiziyle birlikte 7,06 milyar dolar olarak ödemiştir. OTAŞ'ın bankalardan aldığı kredi ise OTAŞ ile bankalar arasındaki ticari bir ilişkidir.

4- Hariri ailesinin Türk Telekom'u Türk banklarından aldığı kredilerle satın aldığı iddiası.

Türk Telekom'un %55 hissesi, %20'si peşin ve kalanı 5 yıl vade (yıllık LIBOR + 2,5 faiz) olmak üzere 6,55 milyar USD bedel karşılığı özelleştirilmiştir. Ojer Telekomünikasyon A.Ş. (OTAŞ) hisse satışına ait bakiyeyi erken ödeyerek borcunun tamamını kapatmış; bu işlem sonucu, 7,06 milyar USD 2005- 2007 döneminde devletin kasasına girmiştir. OTAŞ tarafından bu amaçla kullanılan kredilerin ve ödeme güçlüğü sonucunda bankalara yapılan hisse devrinin Türk Telekom ve Türk Telekom'un faaliyetleri ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Tamamıyla OTAŞ ile bankalar arasındaki bir ticari ilişkidir.

Notlar:

1 Türk Telekom özelleştirme sonrasında büyümeye devam etmiş gerek kendi bünyesinde kurulan şirketler ve şirket satın almaları gerekse finansal yatırımlar ile bünyesindeki 30'a yakın şirket ile Türkiye'nin ilk ve tek entegre telekomünikasyon şirketleri topluluğuna dönüşmüştür. Bugüne kadar geçen sürede Türk Telekom sadece mobil iletişim alanına yaptığı 6 milyar USD'yi aşan yatırımla beraber Avea'da (yeni adıyla TT Mobil) hissesini %100'e çıkarmış, 3G ve 4.5G yatırımlarını tamamlamış, kaliteli bir network ve rekabetçi ticari uygulamaları ile %30 pazar payına yaklaşan bir mobil operatör yaratmıştır. Bünyesindeki Argela, Innova, Türk Telekom International, Assistt ve Sebit gibi kendi alanında öncü güçlü şirketler ile finansal performansına olumlu katkı sağlamıştır.

2 Mobil segmente girmekte gecikilmesine rağmen abone sayısı bakımından ikinci oyuncu ile çok yakın olmak üzere üçüncü oyuncu konumuna geldi. Ayrıca, bağımsız değerlendiricilerin de altını çizdiği gibi, Türk Telekom son birkaç yılda mobil ağ kalitesini ve müşteri deneyimi puanlarını (video, oyun, ses, yükleme/indirme hızı) önemli ölçüde iyileştirdi. Hatta son raporlara göre Şirket bazı kategorilerde lider konumda varlığını sürdürüyor. Şirketin daha yüksek değer yaratmaya odaklanan yenilenen mobil stratejisinin son donemde meyvelerini verdiğini söylemek mümkün.

Ayrıca Türk Telekom, Türkiye'nin henüz penetrasyonun düşük olduğu ödemeli TV pazarında ikinci sırada yer almakta ve sabit ses pazarında lider konumunu sürdürmektedir. Yapay zekâ çözümleri, sağlık, eğitim, enerji ve sosyal medya gibi dikeylerde fintek çözümleri, yeni nesil teknolojiler ve yeni start-up girişimleri gibi gelecek vadeden çeşitli alanlara yatırım yapan Türk Telekom, portföyünü daha da çeşitlendirmeye yönelik çalışmalarını hızlandırdı. Bazıları yarı olgun ve bazıları hazırlık aşamasında olan bu yeni girişimlerin çekici bir risk/getiri profilini vadettiğine ve uzun vadeli sürdürülebilir büyüme için daha fazla potansiyel tartışılamaz.