Reis'ten çağrı: Hadi gelin köyümüze geri dönelim

Raflarda ithal bakliyatın yeri artarken; Mehmet Reis, çözümün kentten köye göçte olduğuna işaret ediyor: Nüfusun sadece yüzde 22’si kırsal kesimde. Köylerde 20 kiloluk çuvalı taşıyacak genç insan bile kalmadı.

ŞENAY BÜYÜKKÖŞDERE

Son dönemde, market raflarındaki bakliyat ürünleri arasında sık sık Kanada, Amerika menşeli ürünlere rastlıyoruz. Kuru fasülyenin, nohutun, mercimeğin yerlisini yemek için artık etiketleri dikkatle okumak gerekiyor. Fiyatlar ise artış trendinde. Peki bakliyatta ithal ürüne mahkum kalmamızın sebebi ne, fiyatların tekrar geri gelme ihtimali var mı? Sektörün en eski oyuncularından Reis Gıda’nın yönetim kurulu başkanı Mehmet Reis’e sorduk...

Nohut, mercimek paketinde ‘menşei Kanada’ yazısıyla karşılaşır olduk. Bakliyatı niye yurtdışından alıyoruz? 

Akdeniz Bölgesi’nde olduğumuz için, küresel iklim değişikliğinden etkilenen ülkeler arasında ilk sıralarda yer alıyoruz. Ve bunun etkileri giderek artacak. Tabii bu konuda gerekli önlemleri alarak mücadele edebiliriz. Bir diğer sebep de malesef bizim ülkemizde kırsaldan kente göç var. Ben 1995 yılında yaklaşan tehlikeye dikkat çekmek için dönemin başbakanının, ana muhalefet parti liderinin, o dönemin belediye başkanı, bugünkü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldğı ‘göç’ konulu bir panel yapmıştım. 

O dönemlerde nasıldı köyde yaşayanların oranı, şimdi durum ne?

O zaman nüfusun yüzde 56’sı kırsalda yaşıyordu. Bugün ise bu oran yüzde 22. Köylerde nüfus yaşlandı, gençler şehre göçüyor. Artık kırsalda 20 kiloluk çuvalı kaldıracak insan bile bulunmuyor. Üretim yapacak insan sayısı azalıyor. Bakın dünyada köyde ve kentte yaşayan insanların oranı yüzde 50-50’dir. Ben bunu 25 sene önce de söylemiştim, şimdi de söylüyorum. Acilen kentten köye bir göç dalgası başlamalı. ‘Hadi gelin köyümüze geri dönelim’ diyorum. Tabii insanların köylerine dönmesi için çifçi tekrar itibarlaştırılmalı.

TEKNOLOJİYLE VERİM ARTTI 

‘Devlet bunun için çiftçiye destek vermeli mi’ diyorsunuz?

1994’te bakliyat ürünlerinin desteklemeleri kaldırıldı. Toprak Mahsülleri Ofisi’nin destekleri durduruldu. Çiftçi de bu ürünleri ekmekten vazgeçti. O zamandan bu yana da geçen yıla kadar TMO bakliyat alımı yapmadı. Geçen yıl bu uygulama tekrar başladı. 2016-2017 yıllarında Türkiye iç tüketimini karşılayamadı ve dışarıdan nohut alımı yaptı. TMO alımlarıyla nohut bu yıl iyi durumda. Bu sevindirici bir durum. Tabii 1990’da yaptığımız 860 bin tonluk rekor nohut üretiminin hâlâ gerisindeyiz. Geçen yılki rakam 725 bin ton. Destekler var ama üretim artışı yok. 

Peki üretim nasıl artacak?

En güzel örnek pirinç. Sktöre girdiğimde 1981’de Türkiye, pirinç ihtiyacının 5’te 3’ünü ithal ediyordu. Şimdi bu oran 1.5’a düştü. Yaklaşık 1 milyon ton çeltik üretiyoruz. Teknolojiyi kullandık, verimliliğimiz arttı. 

YILDA 3 MİLYON TON ÜRETİM YAPABİLİRİZ 

Türkiye’nin potansiyeli nasıl?

Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissenger’in bir lafı var, “Petrolü kontrol ederseniz ulusları kontrol edersiniz, gıdayı kontrol ederseniz insanları kontrol edersiniz.” Biz 90’larda 2.2 milyon ton bakliyat üretimi yapmış, hiç dışarıdan ürün almadan ihtiyacını karşılamış ve 750 bin ton civarında dışarıya ürün satmış bir ülkeyiz. Niye şimdi 3 milyon üretemiyoruz. Bunu yapabilecek potansiyelimiz var. Altını çiziyorum çünkü ihracat bugün Türkiye’nin en büyük ihtiyacı. O yıllarda dünyanın en fazla bakliyat ihracatı yapan ülkesiymişiz. 

CARİ FAZLA İÇİN ÖNEMLİ

Sanayi mamülünü ihraç ettiğimiz zaman bunun yüzde 60’ı ara mal olarak dövize gidiyor. Bizim toprağımızda çifçimizin ürününün yüzde 80’i el emeği, alınteri. Böyle katmadeğeri yüksek olan bir üründen bahsediyoruz. Ben cari fazla vermemiz için tarıma çok önem verilmesi gerektiğine inanıyorum. Tarım ihracatında devletlerin desteği de çok önemli. Mesela Çin üreticisine diyor ki, ‘sarımsağın tonu 1500 dolarsa, sen 1000 dolara sat üstünü ben vereyim.’

BİZDEN ALINAN TOHUMLARI BİZE GERİ SATIYORLAR

Şu anda paketli bakliyat ürünlerinde ithal oranı ne durumda? Hangi ülkelerden alım yapıyoruz?

Reis olarak bizim ürünlerimizin yüzde 90’u yerli tohumdan. Ama sektörde ithal ürün oranı yüzde 50 seviyesinin üzerinde. Vatandaşların da bu konuda dikkatli olması gerekiyor. Arjantin, Kanada, Rusya, Meksika, Hindistan ve Amerika’dan alım yapılıyor. Daha da ilginci 1990’larda nohutun, yeşil mercimeğin tohumunu bizden alan Kanada, Amerika bugün bunları bize satmakla kalmıyor, bir de bizim müşterilerimiz olan İngltere, Fransa, Almanya’ya satıyorlar. 

3 KİLOGRAM PATATES 5 LİRA DÖNEMİ BİTTİ

Peki bakliyat fiyatlarında düşüş görecek miyiz?

Bugün yaş meyve sebzelerle kıyasladığınızda kuru gıda fiyatlarının çok farklı olmadığını görürsünüz. Evet fasulye fiyatı yukarıda ama yeni mahsül eylülde çıkacak. Mahsül çıktığında eğer ürün bol olursa, bereketli bir yıl olursa fiyatlar düşer. Bir de artık cesaretle çıkıp şunu söylemeliyiz; 3 kilo soğan, 3 kilo patetes 5 TL devri bitti. Bunu kimse söylemiyor ama bunların tarladan toplanması, mazotu, bütün girdi maliyetlerini toplayınca o rakamlar artık zor. Çiftçinin de para kazanması lazım.

SİYEZ BUĞDAYI GELECEĞİN BESİNİ OLABİLİR

Yerli tohumun önemi vurgulanıyor. Yerli tohumda durumumuz nasıl?

 Yerli tohumların korunması gerekiyor. Hatta gen bankasındaki ürünleri üretmemiz gerek. Biz şu anda 16 ülkeye ihracat yapıyoruz. Ve bunların hepsi yerli tohumlar. WWF raporuna göre, 2050’de dünya nüfusu 10 milyara ulaşacak ve ülkeler şimdiden bu nüfusun nasıl besleneceğini düşünüyorlar. Bunun için geçtiğimiz şubat ayında Paris’te yapılan toplantıda geleceğin 50 gıdası belirlendi. Bunlar; kök sebzeler, yumru bitkiler, mor patates, yosun, su teresi, nohut filizi, karabuğday ve mantar çeşitleri. Ben diyorum ki bizim 10 bin yıllık geçmişiyle genetiğini ilk gün ki gibi muhafaza eden Kastamonu-Siyez buğdayı ve Kars-Kavılca buğdayı gibi ürünlerimiz de bunlar arasında yer alabilir.