Ergin, AA muhabirine, TÜBİTAK Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi (BİLGEM) ve UEKAE'nin çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
TÜBİTAK BİLGEM, Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsünün, son yıllardaki çalışmalarında önemli bir mesafe katettiğini anlatan Ergin, enstitünün Türkiye sınırlarını aşarak, NATO'nun da dahil olduğu ülke ve organizasyonlara teknoloji sağlar duruma geldiğini söyledi.
Ergin, bu kapsamda milli savunma sanayisi için kritik projelerde yer alan UEKAE'ye, Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) tarafından, Göktürk-1 uydusunun kripto sistemlerini geliştirme görevinin verildiğini hatırlattı.
Göktürk-1 uydusunun önemine işaret eden Ergin, projede sabit ve mobil yer istasyonları ile uydu arasındaki veri güvenliğini sağlayacak kripto cihazları ve anahtar üretim altyapısının, TÜBİTAK mühendislerince milli olarak geliştirildiğini, üretildiğini ve testler sonucunda yörüngeye fırlatıldığını ve uzaydaki görevine başladığını dile getirdi.
"Türkiye, uzaydaki gücünü arttırdı"
Ergin, uydu kripto sistemlerinin, aktarılacak fotoğraf ve görüntüler itibarıyla ülkeler için hayati önem taşıdığını belirtti. Uydu sinyallerinin şifrelenmeden gönderilmesi halinde, sinyallerin istenmeyen kaynaklar tarafından yeniden üretilebildiğine ve uyduya sahip ülkenin kontrolü kaybedebildiğine değinen Ergin, bu durumun önüne geçmek için uydu sinyallerinin kriptolanması gerektiğini vurguladı. Göktürk-1'in takibe aldığı görüntülerin başka ülke ve kuruluşlarca izlenmemesi gerektiğinin altını çizen Ergin, uyduların kripto sistemlerinin milli olanaklarla geliştirilmesinin çok önemli olduğunu kaydetti.
UEKAE mühendislerinin, kriptoloji alanındaki uzmanlıklarını ilk kez Göktürk-1 uydusu projesiyle uzaya taşıdıklarına dikkati çeken Ergin, şöyle konuştu:
AA