AA
Küresel borçlar ilk çeyrek sonu itibarıyla bir önceki çeyreğe kıyasla 8,3 trilyon dolar artarak 305 trilyon dolara yükseldi.
Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), "Küresel Borç Monitörü" raporunu yayımladı.
Rapora göre, merkez bankaları faiz oranı artışlarının hızını yavaşlatarak piyasa kırılganlıklarına yanıt verirken, küresel borç tutarı, ilk çeyrek sonu itibarıyla 2022 sonuna kıyasla 8,3 trilyon dolarlık artışla 305 trilyon dolara çıktı.
Borcun dağılımına bakıldığında, hane halkına ait borçlar birinci çeyreğin sonu itibarıyla 57,6 trilyon dolar, finansal olmayan şirketlere ait borçlar 91,9 trilyon dolar, kamuya ait borçlar 85,7 trilyon dolar ve banka gibi finansal şirketlere ait borçlar 69,8 trilyon dolar oldu.
Gelişmekte olan piyasalardaki borç, yılın ilk çeyreğinde 100 trilyon doları aşarak tüm zamanların en yüksek seviyesine çıkarken, bu sınıftaki ülkelerin yüzde 75'inin borcu artış gösterdi.
Gelişmiş ekonomilerin toplam borcu ise ilk çeyrek sonu itibarıyla 204,2 trilyon dolar olarak hesaplandı.
Küresel borcun GSYH'ye oranı birinci çeyreğin sonu itibarıyla yüzde 335'e yakın bir seviyede istikrar kazandı.
Toplam GSYH'ye oranları dikkate alındığında, ilk çeyrekte hane halkına ait borçlar yüzde 62,5'ten yüzde 62'ye, kamuya ait borçlar yüzde 96'dan yüzde 95,5'e, finansal şirketlere ait borçlar yüzde 79,6'dan yüzde 79,5'e inerken, finansal olmayan şirketlere ait borçlar yüzde 95,9'dan yüzde 96,3'e çıktı.
Gelişmekte olan piyasaların toplam borç oranı ilk çeyrekte yüzde 250 olurken, gelişmiş ekonomilerin borç oranı ise yüzde 383,2 olarak hesaplandı.
Toplam 305 trilyon dolarla salgın öncesi seviyesinden 45 trilyon dolar daha yüksek olan küresel borcun, hızla artmaya devam etmesi bekleniyor.
Yaşlanan nüfus, artan sağlık maliyetleri ve önemli iklim finansmanı boşlukları dahil faktörler, hükümet bilançoları üzerinde baskı oluşturmaya devam ederken, artan jeopolitik gerilimlerin de orta vadede ulusal savunma harcamalarında daha fazla artışa yol açacağı tahmin ediliyor.
Özellikle faiz oranlarının daha uzun süre yüksek kalması durumunda, bunun uluslararası borç piyasaları üzerinde önemli etkileri olacağı öngörülüyor.