İkinci yüzyıla milli hamlelerle ulaştık

Türkiye ekonomisi badirelere rağmen 100 yılda dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olmayı başardı. 25.5 trilyon liralık gayrisafi yurt içi hasılaya, 12 bin 415 dolarlık milli gelire ulaşan Türkiye, yeni yüzyıla daha büyük hedeflerle giriyor.

Türkiye, 100 yıllık Cumhuriyet tarihi süresince attığı adımlarla savaşların, krizlerin, terör saldırılarının, afetler ve darbelerin gölgesinde dünyanın en büyük ekonomileri arasına girmeyi başarırken, yeni yüzyıla da iddialı hedeflerle başlıyor. Ancak 'Türkiye Yüzyılı' adlandırılan bu yeni döneme ulaşmak kolay olmadı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde Cumhuriyet'in kurucu kadroları, siyasi bağımsızlık kadar, iktisadi bağımsızlığın da kazanılmasına büyük önem verdi. Bu kapsamda, 17 Şubat 1923'te ülkenin dört bir yanından gelen katılımcılarla İzmir İktisat Kongresi düzenlendi.

İLK İKTİSAT KONGRESİ

Atatürk'ün kongrenin açılışında yaptığı konuşmadaki "Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferlerle desteklenmezse payidar olamaz, az zamanda söner" ifadeleri Cumhuriyet'in ilk yıllarında ekonominin ne kadar öncelikli konular arasında yer aldığının göstergesi oldu. Kongrede 281 maddeden oluşan kararlar alınırken ekonomi politikasında izlenecek yol haritası çizildi.

SANAYİDE İLK ADIM

29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilan edilmesiyle Türkiye ekonomisinde de yeni dönem başladı. Cumhuriyet'in ilk yıllarında devletle özel sektörün de üretime katkı verdiği bir ekonomik model izlendi. Türkiye, 1'inci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'ndan çıkmasına karşın savunmadan gıdaya, finanstan tekstile, madencilikten çimentoya kadar birçok alanda fabrikalar kurdu. Türkiye'nin ilk uçak fabrikası TOMTAŞ da 1926'da daha Cumhuriyet'in 3'üncü yılında faaliyete geçti. Küresel ekonomiyi derinden sarsan 1929'daki 'Büyük Buhran', genç Türkiye'yi de etkiledi. Bu dönemde para krizinin yaşanması nedeniyle Merkez Bankası'nın (TCMB) kurulma süreci hızlandı ve kurum 3 Ekim 1931'de faaliyetlerine başladı.

DEMİRYOLU GİRİŞİM

Krizin ilk yıllarında toprak reformu yapılarak tarım ön plana çıksa da ilerleyen zamanda devletin müdahaleleri arttı ve sanayiye doğru yönelim oldu. Demir-çelik, kömür ve makine gibi temel sanayilere öncelik verildi. Üretilen ürünlerin ülkenin dört bir yanına uygun maliyetlerle taşınması için demiryolu yatırımları da ağırlık kazandı. 2'nci Dünya Savaşı sonrasında dünyadaki ekonomik krizin etkilerini azaltmak için ABD kaynaklı Marshall Planı yürürlüğe konuldu. Yardımlardan Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 16 ülke yararlandı. Yardımlarla ülkenin yatırımları tarım ve hafif sanayiye yönlendirilirken dışa bağımlılığın arttığı söylemleri uzun süre devam etti. Bu süreçte sanayi yatırımlarının azalmasıyla bazı fabrikalar kapandı. Bu fabrikalardan biri de 1926'da açılan uçak fabrikasıydı. Sanayideki ilk uçak fabrikası deneyiminin ardından mihenk noktalarından biri de 'Devrim' otomobilinin üretimi oldu. Ancak bu projede rafa kıldırıldı. 2001 krizi sonrası ise AK Parti iktidarıyla birlikte 'mega projeler' birer birer hizmete alındı.

MEGA PROJE DÖNEMİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde savunmadan enerjiye, ulaştırmadan bilişime birçok alanda da yerli ve milli teknolojiler desteklendi. Stratejik alanlarda atılan adımlarla Türkiye ekonomisinin dışa bağımlığının azaltılması hedeflendi. Bu dönemde aralarında insansız hava araçlarından milli muharip uçağa, MİLGEM'lerden tanka kadar savunma sanayiinde çeşitli projeler hızla ilerletilirken hızlı tren ve metro projeleri uygulamaya alındı. Aralarında Togg'un da olduğu birçok yerli ve milli projeyi hayata geçirirken otoyollardan köprülere, barajlardan fabrikalara kadar çok sayıda yatırıma imza atıldı. Yerli ve milli üretim hamleleri ekonomide 2001 sonrası 3 yıl dışında büyüme hız kesmedi.

25.5 TRİLYONLUK GSYH

Bugün Cumhuriyet'in 100'üncü yılında Türkiye ekonomisi dünyanın en büyük 17'nci ekonomisi konumunda bulunuyor. Yıllıklandırılmış gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) 1 trilyon doları aştı. Orta Vadeli Program'a (OVP) göre, bu yıl sonunda istihdamın 31 milyon 654 bin kişiyi bulması bekleniyor. GSYH'nin cari fiyatlarla 25 trilyon 483 milyar lira, kişi başı milli gelirin ise 12 bin 415 dolar olarak gerçekleşmesi öngörülüyor. Hedefler arasında ülkeyi dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi arasına yükseltmek yer alıyor.

BÜYÜME HIZI

Yıllar Büyüme (yüzde)

1923 -

1930 2.5

1940 - 4.8

1950 9.4

1960 2.9

1970 3.2

1980 -2.4

1990 9.3

2000 6.9

2010 8.4

2020 1.9

2021 11.4

2022 5.5

2023 4.4*

(*) Tahmini

NEREDEN NEREYE GELDİK?

KİŞİ BAŞINA GELİR

1923: 45 dolar

2022: 10.622 dolar

MİLLİ GELİR

1923: 8.53 milyar dolar

2022: 905.5 milyar dolar

İHRACAT

1923: 50.8 milyon dolar

2022: 254.2 milyar dolar

İTHALAT

1923: 86.8 milyon dolar

2022: 363.7 milyar dolar

TURİZM GELİRİ

2003: 13.8 milyar dolar

2022: 46.5 milyar dolar

İŞSİZLİK ORANI (yüzde)

1923: 9.1

2023: 9.4

IMF'YE BORÇ 2013'TE BİTTİ

Türkiye'nin 100 yıllık ekonomi tarihine damga vuran konulardan biri de Uluslararası Para Fonu (IMF) ile ilişkiler oldu. Türkiye, 1944'te kurulan IMF'ye 1947 yılında üye olmuştu. İlk kez 1958'de dış borç alabilmek amacıyla IMF tarafından hazırlanan program yürürlüğe konuldu. IMF ile Türkiye arasındaki ilk Stand-By Anlaşması da 1 Ocak 1961'de yapıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde, daha önce 19 Stand-By Anlaşması yapılan IMF ile yeni bir anlaşma yapılmaması kararı alındı. Toplam 56.5 milyar borç alan Türkiye, son taksitini Mayıs 2013'te ödeyerek IMF'ye olan borcunu sıfırladı. Ancak bu süreçte Gezi Parkı, FETÖ'nün 15 Temmuz hain darbe girişimi gibi olaylar Türkiye ekonomisini de hedef aldı. Bu yaraları hızla saran Türkiye, 2017'de yüzde 7.5 büyüdü.