Hayaldi, yalan oldu

Avrupa Birliği'nin geleceğine yönelik şüpheler giderek keskinleşiyor. Üye ülkeler bile artık Avrupa Birliği'ni, avantajlarından çok dezavantajlarıyla tartışmaya başladı. Demokrasi, ekonomik refah, insan hakları sağlamak iddiasıyla 28 ülkenin bir araya geldiği Avrupa Birliği, aldığı kararlarla hem üyelerini hem de dünyanın geri kalan kısmını hayal kırıklığına uğratıyor.

İkinci Dünya Savaşı’nın  yıkıcı etkilerinden kurtulmak ve hızlı büyüme sağlamak amacıyla kurulan Avrupa Birliği (AB) 'değerler birliği hayali'nden çok yalana dönüştü. İngiltere’nin ayrılık kararı ile AB üyelerinin huzursuzluğu adeta gün yüzüne çıktı.

İNSAN HAKLARI:

Yaşanan iç savaş nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan milyonlarca Suriyeli’ye kapılarını kapatan Avrupa Birliği ülkeleri, birçok mültecinin denizde boğularak ölmesine neden oldu. Birlik üyeleri ülkelerine aldıkları sınırlı sayıdaki mülteciler için ise eğitim ve maddi durum kriterlerini dikkate aldı.

ÖTEKİLEŞTİRME:

Ortak para birimi, ortak dil, ortak ekonomi, barış mottosuyla bir araya gelen Avrupa Birliği’ne üye ülkeler son yıllarda adeta soğuk savaş halindeler. Almanlar ekonomisi çöküşe geçen Yunan halkını ‘tembel’ olmakla suçlarken Yunanlılar da Almanları ‘nazi’ ve soykırım’ yapan bir millet olduğu için aşağılıyor. 

DEMOKRASİ:

Avrupa'nın demokrasi anlayışı da AB vatandaşlarının demokratik gösterilerinde dünyaya gündemine girdi. Fransa'daki grev ve protestoları dağıtmak isteyen Fransız polisi, kadın-çocuk demeden eylemcileri tekme tokat dövdü. Benzer müdahaleden, Yunanistan hatta İngiltere'deki göstericiler de nasibini aldı.

BANKACILIK:

Avrupa Birliği bankalarının sermaye yeterlilik rasyosu alınan tüm önlemler ve yapılan tüm yardımlara rağmen ortalama yüzde 12 civarında. Bu oran İspanyol bankalarında yüzde 10, Portekiz bankalarında ise yüzde 9.6. Yunan bankalarının önemli bir kısmı ise yüzde 8’i tutturamazken Türkiye’de bu oran yüzde 15.

İŞSİZLİK:

Avrupa Birliği’nin kendi vatandaşlarına en büyük vaadi her zaman refah içinde bir yaşam oldu. Ancak özellikle son yıllarda bu hedefin çok uzağında kalmış durumda. Birliğin resmi istatistik kurumu Eurostat’ın verilerine göre AB genelinde nisan ayı itibarıyla 21 milyon 224 bin işsiz bulunuyor.

EKONOMİ

Bankacılık sektörü büyüyemeyen ve sık sık likidite sorunlarıyla karşılaşan bir birliğin hızlı bir ekonomik büyüme göstermesi beklenemez. Zaten büyüme oranları da bunu doğruluyor. Birlik üyelerinin ekonomileri geçtiğimiz yıl ancak yüzde 1.7 büyüyebildi. Türk ekonomisi ise 2015’te yüzde 4 büyüdü.

TERÖR:

Barış ve güvenlik konusuna üst düzeyde önem veren Avrupa Birliği ülkeleri söz konusu olan birlik dışındaki ülkeler olduğunda ikiyüzlü bir politika izliyor. DAEŞ terör örgütüne karşı sert önlemler alan Birlik, Türkiye’de binlerce vatandaşın canına kıyan terör örgütü PKK ve türlü isimlerdeki uzantılarına karşı ise hoş görülü bir tutum izliyor.

GENÇLER SOKAKTA BOŞ GEZİYOR

Vatandaşlarına en büyük vaadi her zaman refah içinde bir yaşam olan Avrupa Birliği, son yıllarda bu hedefin çok uzağında kaldı. Birliğin resmi istatistik kurumu Eurostat’ın verilerine göre AB genelinde nisan ayı itibarıyla 21 milyon 224 bin işsiz bulunuyor. 

Almanya'da işsizlik yüzde 4’ken bu oran güneye indikçe artıyor. l Yunanistan'da ise 2008 krizinin üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen nisan itibarıyla işsizlik hala yüzde 24 seviyesinde. Bu oran l İspanya'da yüzde 20.1, l Hırvatistan'da yüzde 14.6, l Portekiz'de yüzde 12 ve l İtalya'da yüzde 11.7 seviyelerinde. Kıtada genç nüfus hızla düşerken, mevcut gençlere de iş bulma konusunda büyük sıkıntı çekiliyor.

AB ülkelerinde yaşayan 4 milyon 235 bin genç an itibarıyla ne çalışıyor ne de herhangi bir okula gidiyor. Yunanistan’da 25 yaş altını kapsayan genç işsizlik oranı yüzde 51.4’ü bulmuş durumda. İspanya’da genç işsizlik oranı yüzde 45 iken, bu oran Hırvatistan’da yüzde 38.9’a İtalya’da ise yüzde 36.9’a çıkmış durumda. 

BANKALARI SARSINTIDA

Krizde sağlam mali yapısıyla rüştünü ispat eden Türk bankalarına karşılık, Avrupalı bankalar darboğazdan bir türlü kurtulamadı. Bankacılık otoritelerine göre AB ekonomisinin temel sıkıntısı biri ülkelerin Avrupa Merkez Bankası gibi bir merkezi kuruluşa bağlı olmaları. Farklı yapıdaki birçok ekonomi standart faize mahkum ediliyor. Avrupa Merkez Bankası 7 yılda bankalara milyarlarca euroluk kaynak sağladı ancak hala dikiş tutturamadı.

BİR TÜRLÜ KURTULAMADI

Bankaların sermaye yeterliliği desteklere rağmen ortalama yüzde 12 civarında. Bu oran İspanyol bankalarında yüzde 10, Portekiz bankalarında ise yüzde 9.6. Yunan bankalarının önemli bir kısmı ise yüzde 8'lik minimum kriteri sağlamakta zorlanıyor. Bu oran Türk bankalarında yüzde 15’in üzerinde.

BÜYÜME YERLERDE SÜRÜYOR

Birlik üyelerinin ekonomileri geçtiğimiz yıl ancak yüzde 1.7 büyüyebildi. Türk ekonomisi ise 2015’te yüzde 4 büyüdü. 2016’nın ilk çeyreğinde de bu tablo değişmedi. Söz konusu dönemde AB ekonomisi bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 1.7 büyüdü. Türkiye ise bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 4.8 büyüyerek Avrupa’nın hayal bile edemeyeceği bir hıza ulaştı.

ÜLKELER BAĞIMSIZ MI?

İngiltere AB’nin kurucularından olmasına rağmen hiçbir zaman kendi para birimi sterlinden vazgeçmedi. İngiltere ‘bağımsızlığını korumak için’ kendi parasını basabilme hakkını korumaya karar verdi. Kendi paranı basabilmenin önemi ise özellikle Yunanistan örneğinde karşımıza çıkıyor.

YUNANİSTAN TOPARLANMIŞTI

Yunanistan’ın içine düştüğü yüksek borç sorununa aslında daha önce Türkiye dahil birçok ülke düştü. Ancak kimse böyle 8 yıl bitmeyen bir ‘acı reçeteye’ maruz kalmadı. Çünkü normalde Yunanistan durumundaki bir ülkenin para basıp, parasının değerini düşürmesi gerekiyor. Yunanistan euro kullandığı için parasının değerini düşüremedi. Bu politika yerine Almanya gibi ülkelerin dayattığı kemer sıkma politikalarına maruz kaldı. Halk hala büyük sıkıntılarla boğuşuyor. 

Birbirlerinden nefret ediyorlar!

Ortak para, ortak dil, ortak ekonomi, barış mottosuyla bir araya gelen ülkeler son yıllarda adeta soğuk savaş halindeler. İrlanda, Portekiz, Yunanistan ve İspanya’dan oluşan 4 ülkenin ekonomisi çöküşe geçince kurtarma paketi hazırlaması gereken Birlik üyeleri adeta ceza gibi paketlerle bu ülkelere yüklendiler. Almanlar Yunan halkını ‘tembel’ olmakla suçlarken Yunanlılar da Almanları ‘nazi’ ve soykırım’ yapan bir millet olduğu için aşağılıyor. 

Devlet şiddeti zirve yaptı

İkiyüzlü Avrupa'nın demokrasi anlayışı da AB üyesi ülkelerde çalışanların yaptığı gösteri yürüyüşlerinde gözler önüne serildi. Fransa'da yeni işçi yasasıyla birlikte başlayan grev ve protestoları dağıtmak isteyen Fransız polisi kadın eylemcileri tekme tokat dövdü. 

Ekonomik krizden dolayı uygulanan kemer sıkma politikalarına karşı, 'siyasi ve ekonomik sistemin değişmesi' talebiyle gerçekleştirilen eylemlere İspanyol polisi sert müdahale etti. 

Solcu Aleksis Çipras'ın yönettiği Yunanistan'da hükümetin kemer sıkma politikasını protesto etmek isteyen vatandaşlar sokağa döküldü. Tramvaydan metroya, gemilerden otobüslere kadar her yerde yapılan grev Yunanistan'da hayatı durdurdu. Olayların büyümesini istemeyen hükümet, polisle göstericilere müdahale edince Yunanistan sokakları savaş alanına döndü. Polis, göstericilere biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etti.

Teröristi ‘İyi-kötü’ diye ayırıyor

AB temsilcileri sık sık birliğin barışın ve adaletin sembolü olduğuna dair açıklamalarda bulunuyor. Bu açıklamaları dinleyenler AB’nin insan yaşamını herşeyin üzerinde tutan bir örgüt olduğunu düşünebilir.

 Ancak yaşananlara bakıldığında bunun çok doğru olmadığı ortada. AB ülkeleri DAEŞ terör örgütüne karşı çok sert önlemler alıyor. Fakat aynı hassasiyet, terör örgütü PKK ve türlü isimlerdeki uzantılarına karşı gösterilmiyor. Eli kanlı terör örgütü PKK Avrupa genelinde rahatça propaganda yapıp bağış toplayabiliyor. Mart ayında PKK AB’nin başkenti Brüksel’de çadır kurdu. Hatta kırmızı bültenle aranan PKK sözde Belçika liderlerinden Remzi Kartal bu çadırda bir basın toplantısı düzenledi. Belçika polisi ise çadırı kaldırmak yerine çadıra tepki gösteren Türk vatandaşlarına müdahalede bulundu. Hatta daha sonrasında iki polis nöbet tutarak çadırı korudu.

Mülteci sorunu: insanlık değerleri ayaklar altında

İnsanlık değerleri üzerine kurulu olduğu iddia edilen Avrupa Birliği üyesi 'insanlık' başlığından da sınıfta kaldı. Yaşanan iç savaş nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan milyonlarca Suriyeli’ye kapılarını kapatan Avrupa Birliği ülkeleri, birçok mültecinin denizde, soğukta ve açlık çekerek ölümüne göz yumdu. Türkiye ise bugüne kadar 28 Avrupa ülkesinden çok daha fazla mülteciye kucak açıp 8 milyar dolar harcadı. Türkiye 2008 yılından bu yana 3 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yaptı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Örgütü'ne (UNHCR) göre, 26 Mayıs 2015 itibarıyla Lübnan, 1 milyon 183 bin 327, Ürdün 630 bin, Irak 250 bin, Mısır da 134 bin kişiye kapılarını açarken Avrupa Birliği'nde Almanya 100 bin, İngiltere 140, Fransa 4.500, İsviçre ise 3500 Suriyeli mülteciyi kabul etti.