Başak Koleji’nin eğitimdeki amacı: İki dünya saadetini sağlayacak nesiller yetiştirmek

28 Şubat sürecinde ağır bedeller ödemesine rağmen bugün Konya’da eğitimin önemli bir üssü olan Özel Başak Koleji’nin Kurucu Temsilcisi Celal Demir, eğitimde Başak modelini tüm detayları ile anlattı

Konya’da kurulan ilk özel eğitim kurumlarından biri olan Özel Başak Koleji, çeyrek asra yakın bir süredir eğitim faaliyetlerini sürdürüyor. Bu süreçte zaman zaman büyük zorluklar ve badireler atlatan Özel Başak Koleji, özellikle 28 Şubat sürecinde ağır bedeller ödemiş olmasına rağmen duruşundan taviz vermedi. Bugün ise aynı heyecan ve eğitim aşkı ile çalışmalarını sürdüren Özel Başak Koleji’nin Kurucu Temsilcisi Celal Demir, tüm yönleriyle Özel Başak Koleji’ni ve eğitimin genel sorunlarını değerlendirdi. 

Celal Demir kimdir?

1969 Ermenek’in Yukarıçağlar Köyü’nde doğdum. İlkokulu köyde okuduktan sonra 1985 yılında Konya İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldum. Daha sonra 9 Eylül Üniversitesi’nde Bilgisayar Programcılığı Bölümü’nde okudum. 1988 yılında bitirdim. Anadolu Üniversitesi’nde İktisat Fakültesi’nde eğitime devam ettim. 1988 yılından bu yana 30 yıldır özel okulda çalışıyorum. Öğretmenliğin yanı sıra müdür yardımcılığı, müdürlük, kurucu temsilciliği gibi idari görevlerde bulundum. Daha önce 15 yıl şirketimize bağlı olan Osmaniye’deki Bilim Koleji’nde Kurucu Temsilciliği yaptım. Şu anda da yaklaşık 1 yıldır Başak Koleji’nin Kurucu Temsilciliği görevini yürütüyorum. Türkiye genelindeki okullarımızın bağlı bulunduğu Konya Eğitim Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (KESAŞ) adlı şirketimizin yönetim kurulu üyeliğini yapıyorum. 

* KESAŞ’ın Konya’daki okulunun adı Başak Koleji. Konya’da kurulan ilk özel eğitim kurumlarından bir tanesi de Özel Başak Koleji. Bize Özel Başak Koleji’nin bugüne ulaşan hikayesini anlatabilir misiniz?

- Özel Başak Koleji 1995 yılında KESAŞ bünyesinde kuruldu. Aynı yıl Ankara’da Aziziye Koleji’mizi de hizmete açtık. Okulumuzun açılışını da 54. Hükümetin Başbakanı rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız yapmıştı. 

1995 yılından beri Başak Koleji ve daha sonraki yıllarda 9 kişiydik bu şirketin kurucusu olarak. Allah rahmet eylesin kısa bir süre önce Osman Bağcı Hocamızı kaybettik. Kurucularımızın hepsi eğitimci. Değişik sektörlerde faaliyet gösteren arkadaşlarımız ortak olmak için taleplerde bulundu. Biz bu işi ticari olarak yapmadığımızı eğitim için bu kurumların oluşturulduğunu izah etmeye çalıştık. Çünkü eğitimci dışında bir ortak bir süre sonra kâr amacı güdecek ve burayı bir ticarethane gibi görecekti. Bizim temel amacımız, Allah’ın razı olduğu bir kul yetiştirmek. Bununla birlikte sınav var, hayat var, dünya var. Çocuklarımızı buna hazırlamak. İki dünya saadetini sağlayacak insanlar yetiştirmek bizim temel amacımız. 

* Hocam her ne kadar Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırlayıp sunduğu eğitim müfredatına sadık kalınsa da her kurum belli alanlarda ve branşlarda öne çıkıyor. Özel Başak Koleji hangi alanlarda daha ön plana çıkıyor?

- Tabi her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Müfredatımızı, programımızı Milli Eğitim Bakanlığı veriyor. Öğretmenlerimizi alanında ve branşında en başarılı öğretmenlerden seçiyoruz ama Milli Eğitim Bakanlığı’nın sunduğu şartları da sağlamaları gerekiyor. Özel Başak Koleji yaklaşık çeyrek asırdır eğitim veren ve insan yetiştiren bir okul. Başarılı olamazsanız bunca zaman ayakta kalamaz, hizmet edemezsiniz. Türkiye’de bu kadar ses getiremezsiniz. Bizi ön plana çıkaran, kurucu 9 öğretmenin temel hedef olarak öğrencilerini iki dünyanın saadeti için hazırlama mantığından dolayı biz çocuklarımıza değerler eğitimini en iyi şekilde sunmaya çalışıyoruz. 28 Şubat sürecinde bunun bedelini de ziyadesiyle ödedik. Ama bundan yüksünmüyoruz, gurur duyuyoruz. Hatta geriye baktığımız zaman durduğumuz yeri görüp övünülecek bir tablo ortaya koyduğumuzu görüyoruz. Çocuklarımızın manevi eğitimin çok önemsiyoruz. 

Devletin bize tanıdığı imkanları en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz. Örneğin seçmeli ders olarak Kur’an-ı Kerim, Siyer, Osmanlıca gibi derslerden herhangi bir tanesini seçebilecekken biz bunların hepsini seçiyoruz. Çocuklarımıza bu yönde bir eksik bırakmamaya çalışıyoruz. 

Diğer yandan tabi ki biliyorsunuz hayat devam ediyor. Çocukları geleceğe de hazırlamak gerekiyor. Bunun için gerekli olan tüm dersleri alanında uzman ve kendisini ispatlamış hocalarımız marifetiyle veriyor ve geleceğimiz olan gençlerimizin en iyi şekilde eğitimlerini almalarını sağlıyoruz. Bu aşamada öğrencilerimizi ölçme ve değerlendirme sonuçlarına bakarak sürekli takip ediyoruz. Verilen eğitimler neticesinde istenilen başarı çıtasına ulaşamamış öğrencilerimiz varsa onlar üzerinde biraz daha yoğunlaşıyoruz. Öğrencilerimizin eğitimlerini en iyi şekilde alabilmeleri ve maksimum kazanıma ulaşabilmeleri için ücretsiz kurslar düzenliyoruz. Örneğin hafta içi dersler bittikten sonra haftanın belirli günlerinde 2-3 saat takviye ders veriyoruz. Ayrıca Cumartesi günleri 8 ve 12. sınıfta okuyan öğrencilerimize sınava hazırlandıkları için tekrar ve pekiştirme eğitimleri veriyoruz. 

Kesinlikle sistemimizi bozan çocuklara, öğrenci sayısı ve ticari gözle bakmıyoruz. Bir öğrenci sınıfı sabote ediyor, diğer öğrencilerin motivasyonunu bozuyorsa onun ihyasına uğraşıyoruz. Öğrencimize rehberlik servisi öğretmenlerimiz daha çok ilgi gösteriyor. Onu okula ve derslerine adapte etmeye çalışıyor. Şayet bir ilerleme kat edememişsek sistemin ilerleyişini bozmamak ve diğer öğrencilerin haklarını korumak için uyum sağlayamayan öğrencimizin velisini okulumuza davet ediyoruz. Kendisiyle gelinen süreci paylaşıp teşekkür ediyor ve okulumuzdan ayrılmasını talep ediyoruz. 

Burada maddi olarak hiçbir kaygı gütmüyoruz. 

Eğitimde önemli kriterler var. Hocaların bilgisi, okulun fiziki şartları vesaire… Ama diğer taraftan öğrencinin okul dışında da bir hayatı var. Ev ortamı var. Eğitimde sürekliliğin sağlanabilmesi ve başarıya ulaşılabilmesi için öğrencilerin sürekli takip edilmesi gerekiyor mu?

 

Açıkçası biz okulun dışında çocuğun hayatına karışmamaya özen gösteriyoruz. Ama bizim burada verdiğimiz eğitimin evde de tekrar edilmesi gerekiyor. Bu konuda veli rahatsızlığını ilettiği zaman rehberlik servisimiz devreye giriyor. O çocuğu çağırıp uygun bir dille onları motive etmeye çalışıyor. Rehberlik servisimiz velilerimizle de yakından ilgileniyor. Onlarla zaman zaman biraraya geliyorlar. Birlikte sohbet ediyorlar, onlara ikramda bulunuluyor. Genelde de zaten veli profiline bakıldığı zaman Başak’ın dünya görüşünü, eğitim profilini bilen ve buna uygun olanlar bizi tercih ediyor. Ya da bizim dünya görüşümüze veya eğitim faaliyetlerimize uygun olmasa da böyle olmak isteyenler bizi tercih ediyor. Yani Başak bir model olarak kabul ediliyor. Bu alanda eksikleri olanlar eksiklerini gideriyor. 

* Hocam eğitim sadece okulda olmuyordur. Sosyal aktiviteleri de eğitimin bir parçası olarak görmek gerekiyor. Siz de bu anlamda farklı etkinlikler yapıyorsunuz ve medya kanalıyla bunları biz de takip ediyoruz. Yaptığınız sosyal faaliyetlere de değinebilir misiniz?

 

- En son şubat tatilinde bizim Başak Elmas Mezunları Derneği’mizin organizasyonuyla 30 kişilik bir grup umreye gitti. Umreye giden ekip arasında kurucularımız arasında bulunan Osman Bağcı hocamız da vardı. Osman Bağcı hocamızı umrede kaybettik. Allah rahmet eylesin. Öğrencilerimizle birlikte umre organizasyonu düzenlemekteki amacımız, öğrencilerimiz arasında dostluk, kardeşlik ve arkadaşlık bağını daha güçlü kılmak. Zira bu yolla ileriye dönük bir yatırım da yapmış oluyoruz. Öğrencilerimiz aynı ortamda uzun süre kalıyor. Birlikte seyahat ediyor. Aynı odayı paylaşıyor. Tüm bunları yaparken de en önemlisi birlikte ibadet ediyor. Bunun dışında eski Tarım Bakanımız Prof. Dr. Sami Güçlü’nün organize ettiği okuma grubu var Türkiye çapında. Nurettin Topçu, Mustafa Kutlu gibi isimlerin kitapları okunuyor. 10 öğrencimiz katıldı ve sürekli kitap okudular. Türkiye çapında bir ödül aldılar. Aslında bu organizasyon aynı zamanda Türkiye’de kitap okuma oranını artırmaya yönelik önemli bir çalışma. Diğer yandan öğrencilerimize sınavlarda uzun metinler veriliyor ve bu metinlerin içerisinden çeşitli sorular soruluyor. Hızlı okumak ve okuduğunu kavrayabilmek sınavlar itibariyle de önem kazanıyor. Öğrencilerimiz bu etkinlikler çerçevesinde sürekli okudukları için okuma tekniklerini geliştiriyorlar. Biz de bu okumaları önemsiyoruz. 

Ortaokulda Gezi ve Dağcılık Kulübü’müz var. Her hafta sonu farklı yerlere gidip geziyorlar. Tarihi ve kültürel yerlere gidip incelemelerde bulunuyorlar.

Bir okul gazetemiz bir de dergimiz var. Dönemde bir gazete ve yıllık bir dergi yapıyoruz. Gazete ve dergilerimizde öğrencilerimizin yazıları, karikatürleri, şiirleri yer alıyor. Öğrencilerimizin fikir üretmeleri ve ürettikleri fikirleri özgürce paylaşabilmeleri için de imkan tanınmış oluyor bu yolla. 

* Hocam yakın tarihimizde eğitime doğrudan etki eden birçok olay yaşandı. Bunlardan bir tanesi de 28 Şubat süreciydi ki bunun etkilerini doğrudan hisseden eğitim kurumlarındansınız. Bugün gelinen noktada Başak Koleji Konya’nın eğitimdeki değerli bir markası haline geldi. Siz Başak Koleji’ni bugün eğitimde nereye konumlandırdınız?
 

- 28 Şubat sürecinden önce bizim okulumuz erkek ortaokulu ve lisesiydi. Karışık değildi. Şu an benim Türk milli eğitim sisteminin önünde gördüğüm en büyük sıkıntı karma eğitimdir. Karma eğitim bizim kimyamızı bozuyor. Bunun bir kere düzeltilmesi lazım. Daha o noktaya gelemedik. Yakın zamana kadar ayrı bir kız ve erkek eğitim kurumunun yapılmasına izin verilmiyordu. Kısa bir süre önce buna izin verildi. Şu an bizim hedefimizde ortaokul ve lise düzeyinde erkeklerin ve kızların ayrı ayrı eğitim alabildikleri bir yapıyı oluşturabilmek var. Sorunlarımızın büyük bir bölümünü çözeceğini düşünüyorum. Şu anki hedefimiz bu. 

Ama kıyamete kadar da eğitime ihtiyaç var. Başak Koleji bir demirbaş eşya gibi değil. Belli bir süre sonra misyonunu tamamlamak gibi bir durumu söz konusu değil. Eğitim kurumları canlı kurumlar. İnsanlar gibi onlar da yaşarlar. Çünkü eşrefi mahluk olan insanları burada yetiştiriyorsunuz.

Hayatınız eğitim kurumlarında aldığınız eğitimle şekilleniyor. Yolunuzu, yönünüzü burada belirliyorsunuz. Geleceğinize ilişkin en önemli adımların temellerini buralarda atıyorsunuz. Toplumun iyiliğinden de kötülüğünden de eğitimciler olarak biz sorumluyuz. 

* Türk eğitim sistemine ilişkin son dönemde yapılan ve özellikle sınavlara odaklı olan değişikliklere ilişkin de değerlendirme yapmanızı rica edeceğim. Sınav sistemindeki değişikliğin sizlere, öğretmenlere, velilere ve en önemlisi de öğrencilere yansıması nasıl oluyor?
 

- Sınavsız bir hayat istiyoruz ama sınavsız olmuyor. Sınavlar olmak zorunda. Çünkü, diyelim ki 30 bin öğretmen atayacaksanız ve 300 bin müracaat varsa eleme yapmanız gerekiyor. Bu artık kaçınılmaz bir şey. Ama bunu sağlıklı yapmak gerekiyor. Örneğin bugün üniversite sınavlarına 1,5 milyon insan giriyor ve bunun sadece yüzde 10’unu üniversiteye kaydettirebiliyorsanız seçmek zorundasınız. Seçim yapmak için de sınav kaçınılmaz oluyor. Bu sınavların yapılması gerekiyor. Benim son değişiklikteki eleştirdiğim konu zamanlama konusunda dikkatsiz davranılması. Bir sistem ortaya koymuşsunuz. Bu sisteme göre öğrencileri yönlendiriyoruz. Ama bir anda bakmışsınız ki sistem alaşağı olmuş. Kurallar değişiyor ama üzerinde çok tartışılmıyor. Yahut tartışılıyor ama eğitimcilerin bunlardan haberi olmuyor. Tartışmaların bu kadar büyüyor olmasının nedeni de ilgili ilgisiz herkesin yorum yapmasından kaynaklanıyor. Anne ve babalar hatta dedeler bile bu konuda yorum yapabiliyor. Çünkü çocuklarının, torunlarının geleceğini ilgilendiren önemli bir konuda değişiklik ve düzenleme yapılıyor. Mecburen insanımız kafa yoruyor. 
Olumlu yönde baktığımız zaman ise en doğruyu bulmaya yönelik bir arayış içinde olunduğunu söyleyebiliriz. Bu açıdan bakıldığında da geçtiğimiz yıllardaki sistemlerin aksadığını gördüğümüz için bugünkü bu arayışı olumlu buluyorum. 
Bir de ülkemiz üzerindeki en büyük şanssızlıklardan biri olan FETÖ’nün eğitim üzerine uyguladığı baskı ve politikalar da devletimizin eğitim alanında yeni ve daha büyük tedbirler almasına neden oldu. Bunların hepsini birleştirdiğimiz zaman temelde uygulamanın kötü olmadığını, niyetlerin iyi olduğunu ama bu değişiklikler sürecinde daha dikkatli ve daha bilgilendirici olunması gerektiğini düşünüyorum.