Geçen hafta 1.316 dolar ile 14 Ağustos 2014’ten bu yana en yüksek seviyesini gören altının ons fiyatı, 1.275-1.300 dolar aralığında dalgalı bir seyir izliyor.
Gedik Yatırım Araştırma Müdürü Üzeyir Doğan, altın talebini etkileyen unsurların başında enflasyonda artış ve güvenli liman arayışına itecek kriz beklentisinin geldiğini, uzun vadede potansiyel oluşturduğu düşünülen düşük fiyatların da alım iştahını tetikleyebileceğini söyledi.
Özellikle düşük ya da negatif faiz oranlarının, uzun vade bekleyebilecek yatırımcılar için daha iyi bir zemin oluşturduğunu ifade eden Doğan, şunları kaydetti:
"Spekülatörler altın fiyatlarındaki hareketliliğin ardından tekrar devrede. Soros'un son dönemdeki altın alımlarının nedeninin enflasyondaki artış trendi olmadığı ortada. O halde geriye ya güvenli liman talebi ya da uzun vadeli bir yatırım stratejisi olduğu kalıyor. Soros gibi bir yatırım gurusunun, her iki düşünceyle de alım yapmış olabileceği bir gerçek. Eğer Soros'un alımları uzun vadeli bir yatırım stratejisine dayanıyorsa, Soros'un alımlarına bel bağlayan kısa vadeli yatırımcılar istediğini bulamayabilir. Tahminimiz, 1.000 dolar civarında şekillenen üretim maliyetlerini göz önünde bulundurunca Soros'un bu alımlarının zamana yayılabileceği ve uzun vadeli bir strateji olma ihtimalinin yüksek olduğu yönünde. Altın için kısa vadede yükselişin uzun vadeli bir trende dönüşmesi için bir neden görmüyoruz. Bu nedenle kısa ve orta vade düşünenler için özellikle 1.300 dolara yakın fiyatların iyi bir yatırım fırsatı sunmadığını düşünüyoruz."
"Gelişmeler, altının güvenli liman özelliğini kaybettiğini gösteriyor"
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Stratejik Düşünce Enstitüsü Ekonomi Danışmanı Dr. M. Levent Yılmaz da 2008 küresel finansal krizi sonrası ekonomi felsefesinde ciddi dönüşüm yaşandığını ifade ederek, altın ve petrol gibi emtiaları değerlendirirken çok düşülen hatalardan birinin 2008 öncesi korelasyonları kullanmak olduğunu, bunun hem akademisyenleri hem de piyasa analistlerini zorladığını ve yanılttığını söyledi.
Yılmaz, “Dolar yükselirse altın fiyatı düşer ya da altın ve petrol beraber yükselir, düşerler gibi klişeler artık çalışmıyor. Bu da yapılan analizlerin sorunlu olmasına neden oluyor. Altın fiyatında belirleyici ana unsur, 2004 yılında ilk ETF’lerin (borsa yatırım fonu) çıkmasından bu yana fiziki talep değil, ETF’ler oldu. ETF’lerden çıkış devam ediyor ve bu devam ettiği sürece altında çok ciddi yükselişleri görmek mümkün değil. Bu durum, altın fiyatının spekülatif bir şekilde belirlendiğine işaret ediyor." şeklinde konuştu.
Fed'in uyguladığı belirsiz politikalar, Rusya-Ukrayna gerilimi, Orta Doğu’daki çatışmalar ve Brexit gibi riskli gelişmelerin, altın talebini belirli bir seviyede tuttuğunu, bunun da altını, olması gereken değerin oldukça üzerine ittiğini belirten Yılmaz, "Altının 2004 yılında ETF’lerin ilk işleme konduğu tarihe kadarki 26 yıllık ons fiyat ortalaması (petrol şoku da dahil) 392,4 dolar. 2004’te ilk ETF'lerin işleme alınmasının ardından fiyatın hızla yükseldiğini görüyoruz." ifadelerini kullandı.
Altının ons fiyatının 1.900 dolarlara kadar çıktığını, bu seviyeden sonra sürekli düştüğünü ve bir dönem 1.000 doların altını gördüğünü ifade eden Yılmaz, "Tüm bu gelişmeler, altının güvenli liman özelliğini kaybettiğini gösteriyor." dedi.
"Altında normal fiyat 1.000 doların altı"
Levent Yılmaz, altında normal fiyatın 1.000 doların altı olduğunu, ancak dünyada yaşanan çatışmalar, Fed belirsizliği ve özellikle son dönemde AB’nin teorik olarak dağılma aşamasında bulunmasının fiyatı biraz yukarıda tuttuğunu belirterek, arz-talep dengesi ve özellikle dünyadaki endüstri amaçlı altın talebine bakıldığında bu seviyelerin altın için yüksek olduğunu söyledi.
Yılmaz, "Ünlü piyasa spekülatörlerinin bu durumun farkında olduğunu düşünüyoruz. Onlar belirgin bir talep oluşturarak 1.000-1.100 dolar seviyeleri arasından satın aldıkları ellerindeki stoku satmayı planlıyor olabilirler." görüşünü dile getirdi. (AA)