İstanbul Üniversitesi'nde hangi öğretim üyeleri ve hocalar açığa alındı?

FETÖ darbe girişimi sonrasında çeşitli kurum ve kuruluşlarda soruşturmalar devam ediyor. İçişleri ve Milli Eğitim Bakanlığı’nda devam eden soruşturmalar Yüksek Öğrenim Kurumu da katıldı. YÖK, hangi üniversite dekanlarını istifaya davet etti? İstanbul Üniversitesinde 95 öğretim üyesinin görevden uzaklaştırıldı. İstanbul Üniversitesinde hangi ögretim üyeleri açığa alindi?

MEB'e kadar tüm kamu kurumlarında gerçekleşen görevden alma operasyonlarında İstanbul Üniversitesinde görev yapan 95 öğretim üyesi görevden uzaklaştırıldığı edinilen bilgiler arasında. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörlüğü darbe girişiminin ardından çeşitli fakültelerdeki 95 öğretim üyesinin görevden uzaklaştırılmasına karar verdiği açıklaması yapmasına rağmen hangi hocaların açığa alındığı  ve isimleri ile ilgili bir açıklama yapılmadı. 

DETAYLAR İÇİN TIKLAYINIZ

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİNDE 95 ÖĞRETİM ÜYESİ  AÇIĞA ALINDI

İstanbul Üniversitesinde 95 öğretim üyesinşn açığa alındığı haberi üzerine hangi hocaların açığa alındığı soruları merak edildi. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörlüğü darbe girişiminin ardından çeşitli fakültelerdeki 95 öğretim üyesinin görevden uzaklaştırılmasına karar verdiği açıklaması yapmasına rağmen hangi hocaların açığa alındığı  ve isimleri ile ilgili bir açıklama yapılmadı. 

YÖK BİN 577 DEKANI İSTİFASINI İSTEDİ

YÖK, bünyesinde bulan devlet ve vakıf üniversitelerinde bulunan yaklaşık bin 577 dekanın istifasını istediği alınan bilgiler arasında. YÖK'ün bu flash kararı karşında 19 Dekan'ın istifa ettiği öğrenildi. Yükseköğretim Kurulu (YÖK), devlet ve vakıf üniversitelerinde 1577 dekanın istifasını istedi. Yükseköğretim Kurulu (YÖK), bütün devlet ve vakıf üniversitelerinin dekanlarının istifasını istediğini açıkladı. Buna göre, 1577 dekanın istifası istendi, bunların 1176’sı devlet, 401’i ise vakıf üniversitelerinde görev yapıyor.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

İstanbul Üniversitesi (İÜ), İstanbul İlinde Fatih ilçesinde bulunan devlet üniversitesidir. 18 Kasım 1933'te Türkiye'nin ilk ve tek üniversitesi olarak öğrenim hayatına başlamış olan kurum, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ilk Avrupa tarzı üniversite olarak kabul edilen Darülfünun'un doğrudan devamıdır. Ayrıca okulun bazı birimleri temelleri İstanbul'un fethinin ertesi günü 30 Mayıs 1453'te Fatih Sultan Mehmet'in emriyle kurulan Sahn-ı Seman medreselerine kadar dayandığından okulun kuruluşu bu tarihe kadar uzanır. Bugünkü hali 1933'te kurulmuştur. 2011 yılında, Dünyanın en iyi 500 üniversitesi sıralamasına Türkiye'den giren tek üniversitedir. İstanbul Üniversitesi dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasında 2006'dan beri yer almaktadır. Üniversite, aynı zamanda Asya Pasifik bölgesinin en iyi 100 üniversitesi arasındadır. Üniversitede yaklaşık 73.000 lisansüstü, lisans ve ön lisans öğrencisi öğrenim görmektedir. Bu yükseköğretim işlemi 12.000 öğretim üyesi ve öğretim elemanı tarafından gerçekleştirilmektedir.

Yök’ün 18 Temmuz’da darbe girişimine karşı yaptığı açıklama

Devlet ve vakıf üniversitelerinin rektörleri, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç'ın "acil toplantı" çağrısının ardından, millet iradesine ve demokrasiye yönelik düzenlenen darbe girişimini görüşmek üzere YÖK Konferans Salonu'nda bir araya geldi. Başkan Saraç'ın konuşmasından sonra basına kapalı devam eden toplantının ardından "YÖK ve tüm üniversite rektörleri" adına ortak açıklama yapıldı.

"Yükseköğretim Kurulu, tüm üniversitelerimiz ve akademik camia olarak kamuoyuna beyan ederiz" ifadeleriyle başlayan açıklamada, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, 15 Temmuz 2016 gecesi tarihinin en ağır saldırılarından birine maruz kaldığı, ülkenin demokratik yapısı, anayasal düzeni, parlamenter sistemi, milli bütünlüğü, iç barışı ve millet iradesinin hedef alındığı belirtildi. Ülke yönetimini gayrimeşru yollardan ele geçirmek, millet iradesini kanlı bir şekilde bastırmak, halk üzerinde dış güçlere bağlı bir azınlık otoritesi oluşturmak amacıyla başlatılan bu kalkışmanın, yine milletin bizzat kendisi tarafından bastırıldığı ve akamete uğratıldığı vurgulanan açıklamada, "Türkiye'nin seçilmiş, meşru Cumhurbaşkanını görevden uzaklaştırarak hayatına kastetmek, meşru hükümeti devirmek, meşru parlamentoyu kapatarak bir cunta rejimi kurmak için gerçekleştirilen bu darbe girişiminin, yıllardır devlet içerisine yerleşerek bütün kurumlara yayılan, devlet içinde ayrı bir devlet gibi örgütlenen bir şebekenin girişimi olduğu alenen ortaya çıkmıştır." değerlendirmesi yapıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve hükümetin devlet yapısından ayıklamaya çalıştığı bu terör şebekesinin, Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızmış unsurları ve bunların sivil yapılarda hala mevcut olan uzantılarıyla silahlı bir isyana teşebbüs ettiği ve yönetime gayrimeşru yollarla el koymaya çalıştığı kaydedildi.

Ortak açıklamada, "Gözü dönmüş bu şebekenin kirli amacına ulaşmak için eşi benzeri görülmemiş bir şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisini bombaladığını, Cumhurbaşkanlığı Külliyesini ele geçirmek için halkın üzerine ateş açtığını, Türk milletinin teröre karşı en önemli unsurlarından olan Özel Harekat Birliğini füze ile vurarak onlarca polisi, Boğaziçi Köprüsü'nde ve başka yerlerde sivil halkın üzerine gözünü kırpmadan ateş açarak masum ve silahsız insanları katlettiğini içimiz kan ağlayarak gördük ve yaşadık." denildi.

Açıklamada, şu ifadeler yer aldı: "Cumhurbaşkanımız, Meclisimiz, Hükümetimiz, kahraman polisimiz ve ordumuzun emir ve komuta zincirine bağlı şerefli unsurları ve tüm milletimiz dirayetle bu kalkışmayı kısa zamanda durdurmuş, ülkeyi bir uçurumun kenarından döndürmüşlerdir. Biz Türkiye yükseköğretim sistemini oluşturan üst kurumlar ve üniversitelerimizin yöneticileri, öğretim elemanları ve çalışanları olarak, millet iradesine ve Türkiye'nin demokratik sistemine karşı gerçekleştirilen bu kanlı kalkışmayı lanetliyoruz."

Türkiye'nin, demokrasi konusundaki inancını, ısrarını uzun yıllardır sürdürdüğüne işaret edilen açıklamada, demokrasi karşıtlığına bir Başbakan'ın kurban verildiği, nice hükümetlerin devrildiği, demokrasi karşıtlarının en son 1980'de silah zoruyla yönetimi ele geçirdiği, demokrasi karşıtı kalkışmaların, Türk halkına ağır bedeller ödettiği vurgulandı. Açıklamada, Türk halkının demokrasi ve kendi iradesiyle yönetilmek, kendi iradesiyle seçilmiş hükümetler tarafından yönetilmek istediğinin altı çizilerek, bu kuvvetli millet iradesinin sonraki post modern darbeleri de boşa çıkardığı aktarıldı.

Açıklamada, üniversite sayısının 200'e yaklaştığı, bilimsel araştırmaya Cumhuriyet tarihinde görülmemiş oranda kaynak aktarıldığı bildirildi. Türkiye'nin kendi milli teknolojisini geliştirme yolunda önemli yatırımlar yaptığı, bütün bunların halkın iradesinin yönetimde söz sahibi olmasıyla mümkün olduğu vurgulanan açıklamada, Türkiye'yi yavaşlatmak, Türkiye'nin önünü kesmek, tökezletmek, yapabiliyorlarsa parçalayıp yok etmek isteyen düşmanların, bunun için birçok yol denediği, terörün bunun en önemli aracı olduğu ifade edildi.

Ülke ekonomisini tahrip etmenin, Türkiye'yi etrafındaki savaş bataklığına sürüklemenin, iç çatışmalar çıkarmanın Türkiye düşmanlarının silahlarından olduğuna işaret edilen açıklamada, bunun için iç unsurların ve organizasyonların da kullanıldığı belirtildi.

Açıklamada, şunlar kaydedildi: "15 Temmuz gecesi bu oyunun yeni bir safhasına şahit olduk. Ülkemiz insanı hak etmediği manzaralarla karşılaştı. Milletimiz, kendi savaş uçaklarının ve tanklarının kendi Meclisini bombaladığını, Cumhurbaşkanlığı Külliyesini vurduğunu, kendisine acımasızca ateş açtığını gördü. Bu, lanetlenesi bir girişimdir. Sorumluları bir an önce hukuk önünde hesap vermeli, hak ettikleri cezalara çarptırılmalıdır. Bu konuda üniversitelerimize düşen görevler vardır. Devletin içindeki paralel yapılanmanın, uyuşturulmuş bu zihniyetin akademik dünyadaki uzantılarının da farklı olması beklenemez. Özgür ve bilimsel düşüncenin en büyük düşmanı olan bu yapılanmanın üniversiteleri ele geçirmesine, ülkenin bilimsel ve teknolojik gelişmesini baltalamasına asla müsaade edilemez. Başta Cumhurbaşkanımız, Meclisimiz, Hükümetimiz, kahraman polisimiz, onurlu Türk ordusu mensuplarımız ve medyamız olmak üzere, halkımızın kanıyla canıyla koruduğu demokratik parlamenter sistemimizin yanında bulunduğunu ve savunucusu olduğunu göstermek, varlık sebebi olan özgür ve bilimsel düşüncenin yanında yer almak üniversitelerimizin asli görevidir. Bu konudaki hassasiyetimizin uygulamalarla da pekiştirileceğinden kimsenin şüphesi olmasın."

Demokrasinin en önemli savunucularından olan üniversiteler için günün, demokrasiye sahip çıkma günü olduğu ifade edilen açıklamada, bütün akademik camianın milletin iradesine saygı ve demokrasiye sahip çıkma noktasında tek vücut halinde olduğu aktarıldı.

Açıklamada, demokrasi şehitlerine Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilendi.