İstanbul Arel Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Melih BAŞ: Tasarruf israfı engeller

Bugün 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü… İstanbul Arel Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Melih Baş, Dünya Tasarruf Günü’nün önemini, hem bireylerin hem de kurumların nasıl bir yol izlemesi gerektiğini anlattı.

‘Borcu borçla ödemek eksi tasarruftur’

Yapılan çalışmalara göre, tasarruf oranlarımız yüzde 10-15 arasında seyrediyor. Giderek tasarruf oranı düşüyor. Bunun ilk ve en önemli nedeni gelir yetersizliği olarak göze çarpıyor. Nitekim tasarruf sahipliği çocuksuz ailelerde yüzde 19, çocuklu ailelerde yüzde 11 olarak dikkat çekiyor.
Bireylerin rutin ödemeleri ve borç ödemelerini yapmalarından dolayı tasarrufa sıra gelmiyor. Hatta borcu borç ile ödemek davranışı oldukça yaygın. Bu da eksi tasarrufa giriyor.
Başka yatırımları olduğu için tasarrufa gereksinim yok diye bir kitle de var. Küçük de olsa, parayı nasıl değerlendireceğini bilmediği için tasarruf yapmayan bir başka grup da var. Tasarruf sahiplerinin yarıya yakını ise tasarrufta istikrarsız ve belirsiz durumda...

‘Çocuklara harçlık yönetimi öğretilmeli’
Tasarruf sahiplerinin tasarruf yapma nedenleri sırayla şöyle; geleceğe yatırım yüzde 41, çocuklar için yüzde 29, beklenmedik durumlara karşı güvence olarak yüzde 18, harcama için ise yüzde 11 olarak dikkat çekiyor.
Öncelikle küçük yaşlardan itibaren başlayarak ihtiyaç ve istek kavramlarının farkı konusunda bilinç kazanmak gerekiyor. Bireylerin ihtiyacı olmayan mal ve hizmet tüketimleri tek kelimeyle israf anlamına geliyor. Halkımızda israfa ilişkin Japonların 7 Muda yaklaşımı gibi bir kampanya ile israfa karşı motive edilmeleri gerekiyor. Bu kapsamda kaynakların daha az ve geriye dönüştürülerek tekrar kullanımı gibi 5R ilkesine odaklanılması gerekir.

‘Yalnızca tüketici değil üretici de olmak gerekiyor’
Artık dünyada bireyler sadece tüketici değil. Hem üretici hem de tüketici yani üreketici oluyorlar. Örneğin tüketeceğimiz kimi gıda maddelerini kentteki balkonumuzda üretmek.
Bireylerin tasarruf yönetimi için mutlaka eğitim almaları gerekiyor. Çocuklukta harçlık yönetimi ile başlaması gereken eğitim, giderek bireylerin hem kaynak, varlık dengesi, hem de gelir-gider dengesi için eğitilmeleri gerekiyor. Bu işin adı finansal okuryazarlık eğitimidir. Ayrıca bu iş, bir de meslek doğurmuş durumda; o da Finansal Planlama Danışmanlığı…
Yani bireyler finansal okur-yazarlık düzeyini ilerletmeli, bugünkü duruma ve fakat özellikle geleceğe yönelik finansal planlarını yapıp dönem sonlarında bu plana ilişkin sapmalar mevcut ise önlemlerini almalılar. Aksi halde finansallaşan kapitalizmin borçlular hapishanesinin müebbet mahkûmu olmaktan kaçamazlar. Finansal kapitalizmde borçlunun üretilmesi süreci geniş kitlelerde yoksullaşmaya neden olmaktadır. Bu da maalesef intiharlar gibi üzücü olaylara ve kayıt dışı ekonominin tuzağına düşülerek toplumsal yozlaşmaya yol açmaktadır.

‘Bireysel tasarrufta profesyonel destek şart’
Mümkünse profesyonel destek alınmalı yoksa yanlış seçimler nedeniyle tasarruf yitip gidebilir. Örneğin birey uzman olmadığı halde bitcoin (sanal para birimi) alıp-satma macerasına girebilir. Manipülasyonların yoğun olduğu borsa işlemlerinde boğulabilir. Günümüzde ülkemizde yatırım sıralamasında bireyler öncelikle altına yatırımı, sonra sırasıyla bireysel emeklilik yatırımını, dövize dayalı mevduatı tercih etmektedir. Herhangi bir yatırımın giriş-çıkış zamanlaması da çok önemli olduğu için ya finansal okur-yazarlık eğitimi ya da finansal planlama danışmanlığı almak gerekli gözükmektedir. Aksi halde tasarruflarımızı 2K’ya (kader, kısmet) bırakmış oluruz. 
‘İşletmeler finansal durumları bozulduğu için batmaz’
Bireylerin yanı sıra kamu yönetiminin de tasarrufa önem vermesi gerekiyor. İşletmeler finansal durumları bozulduğu için batmazlar. Aksine battıkları için finansal durumları bozulur. Batmak demek tedarikten üretime, üretimden satışa hatta tahsilata dek israf bataklığına düşmek demektir. Şirketler bu manada tasarruf odaklı yalın yönetim anlayışına kilitlenmeliler. Yani katma değer yaratmayan her şeyden kurtulmak gerekir. 

‘Tek çözüm yalın yönetim’
Aynı şeyi kamu yönetimi için de söylemek mümkün. Çözüm yalın yönetimde. Bunun için gerekli yasal düzenlemeler, teşvik kampanyaları düzenlemelidir. Verimliliğe dayalı teşvik mevzuatı yıllardır konuşulur fakat bir türlü çıkmaz.
Günümüzün bir diğer önemli sorunu da iklim değişikliği ve çevre sorunları. Tasarruf bu alanla da ilgilidir. İsraf nedeniyle kaynakları aşırı gereksiz tüketiyoruz. Çoğunlukla geriye dönüş olanağı olmayan biçimde gelecek kuşakların haklarından yiyoruz. Tek çözüm yalın-yeşil yönetimi benimsemektir.