Yunanistan’ın yeni başbakanı Kiriakos Miçotakis siyasi geleneklerine uygun olarak ilk yurtdışı gezisini Güney Kıbrıs’a gerçekleştirdi ve son derece talihsiz açıklamalarda bulundu. Yunanistan’ın stratejik hedefinin buradaki Türk askerinin sözde işgalini sona erdirmek ve ortadan kaldırmak olduğunu söyleyen Miçotakis, yeni hükümetin dış politika konusunda ve özellikle Türkiye ile ilişkilerde geleneksel Yunan dış politika tutumunu sürdüreceğini ortaya koydu.
Yunanistan’da yaşanan iç politikadaki değişimler, her iki ülkenin rasyonel, soğukkanlı ve uzun soluklu iyi ilişkileri hedefleyen çabalarına engel olmamalıdır. Dolayısıyla her iki devlet de kendi egemenliklerine doğrudan bir saldırı olmadığı sürece sorunlarını barışçı yollarla çözme yönünde çaba göstermelidir. Fakat Yunan başbakanın ilk yurt dışı ziyaretinin sembolik anlamı ve bu vesileyle yaptığı açıklamalar iki ülke ilişkilerinin geleceğine dair olumlu ipuçları vermiyor.
Kıbrıs meselesi söz konusu olduğunda, Yunanistan’ın gerçekleri çarpıtarak kendi çıkarlarını ve hesaplarını önceleyecek bir yaklaşım sergilediği açıktır. Türk askerinin Kıbrıs’taki varlık sebebinin Yunanistan’ın 15 Temmuz 1974 tarihinde Ada’da gerçekleştirdiği darbe olduğu hakikati daima göz ardı edilir. Türklerin Ada’ya gelmesinin asıl nedeni Yunanistan’ın işgal girişimini engellemek ve burada yaşayan Türklerin güvenliğini ve ellerinden alınmak istenen haklarını korumaktı.
Son zamanlarda bölgenin en sıcak konusu ise Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının nasıl paylaşılacağına dair tartışmalar. Ziyaretinde bu konuya da değinen Miçotakis KKTC ile Türkiye arasında yapılan anlaşmalara dayalı olarak Doğu Akdeniz’de sürdürülen faaliyetleri “yasa dışı” olarak nitelendirdi. Daha da ileri giderek “Herhangi bir Türk faaliyeti cevabını alacak” diyen Miçotakis, “Modası geçmiş garantiler kaldırılmadan Kıbrıs sorununun çözümünün manası yok” ifadesini kullandı.
Kiriakos Miçotakis’in Güney Kıbrıs’ı ziyareti ve ardından yaptığı açıklamalar, dikkatleri tekrar Türk-Yunan ilişkilerine çevirdi. Peki bu çiçeği burnunda Yunan başbakan kim ve yeni dönemde iki ülke ilişkileri nasıl şekillenecek?
KİRİAKOS MİÇOTAKİS KİMDİR?
Yunanistan’ın eski başbakanlarından Konstantinos Miçotakis’in oğlu olan Kiriakos Miçotakis 7 Temmuz 2019’da yapılan erken genel seçimde oyların yüzde 39’unu alarak Yeni Demokrasi Partisi’ni (Nea Dimokratia [ND]) tek başına iktidara taşımayı başardı. Koalisyonlar dönemine son vermiş olması hasebiyle bu seçim Yunanistan’ın yakın dönem siyasi tarihi açısından önem arz ediyor. Miçotakis’in başarısını besleyen iki önemli kaynaktan söz etmek mümkün: Birincisi, Yunanistan siyasal hayatında rol almış olan ve ülkedeki merkez sağ siyaset geleneğinden gelen bir aileye mensup olması; ikincisi ise başarılı bir eğitim geçmişine sahip olmasıdır. Harvard Üniversitesi’ndeki başarılı eğitim hayatının ardından, Miçotakis önemli finans şirketlerinde görev yapmıştı. Stanford Üniversitesi’nde sürdürdüğü eğitim ise uluslararası ilişkiler alanındaki uzmanlığına ve tecrübesine önemli bir katkı sağlamıştı. 2004 ve 2007 seçimlerinde Atina’dan milletvekili seçilen Miçotakis, daha sonra Antonis Samaras hükümeti döneminde, ekonomik krizin etkilerinin derin olarak hissedildiği 2013-2015’te İdari Reform Bakanlığı yaptı. Bakanlığı döneminde 15 bin memurun işten çıkarılması ve başka görevlere atanması sebebiyle eleştirilere hedef oldu.
ÇİPRAS'IN TALİHSİZLİKLERİ
Ekonomik krizin en sert şekilde yaşandığı yıllarda vaatleriyle Yunan halkının teveccühünü kazanan ve ülkenin en genç başbakanı olan Çipras’ın iktidar döneminde siyasi yıpranmayla yüz yüze kalması da seçim sonuçlarında etkili oldu. Ülkeyi finansal krizlerden kurtarma vaadiyle yönetime gelmesine karşın sıkı bir mali disipline dayalı ekonomi politikaları uygulayan Çipras, ülke ekonomisini kısmen de olsa iyileştirmeyi başarmıştı. Fakat Yunan halkı bu ekonomi politikalarından çok da hoşnut olmadığını seçimlerdeki eğilimiyle ortaya koydu. Komşu ülke Makedonya’ya dair tartışmalar da muhalefetin güç kazanmasına zemin oluşturdu. Kuzey Makedonya ile çeyrek yüz yılı aşkın süredir devam eden isim sorununun çözümünde önemli bir çaba ortaya koyan Çipras uluslararası çevrelerden övgü alırken, ülkesinde özellikle muhafazakâr ve milliyetçi kesimlerin tepkisiyle karşılaştı. Yunanistan’da oluşan bu siyasi ve ekonomik ortam Yeni Demokrasi Partisi lideri Miçotakis’in seçim kampanyalarında kullandığı önemli bir propaganda malzemesi oldu. Kuzey Makedonya ile sağlanan anlaşmaya karşı sert tavır sergileyen Miçotakis, iktidara geldiği takdirde anlaşmanın milliyet ve dil maddelerini değiştireceğini yüksek sesle dillendirmekten geri durmadı. Ayrıca vergi yükünü azaltıp ağır bürokrasiyi hızlandırarak ülkede iş yapma kolaylığı sağlamayı ve ülkeye uluslararası yatırımı çekmeyi vadeden Miçotakis’in vaatleri seçmenler arasında yüksek kabul gördü.
Çipras için talihsizlik, ülkenin derin bir finansal kiriz yaşadığı dönemde iktidara gelmiş olmasıydı. Krizden çıkış için sert tedbirlerin uygulandığı, ağır ekonomik ve siyasi sorunların yığıldığı bir dönemi yönetmek zorunda kalmıştı. Yeni Demokrasi Partisi’nin bu zorlukların (kısmen de olsa) aşıldığı bir dönemde iktidara gelmesi, siyaseten bir iyi bir zemin olarak değerlendiriliyor.
SEÇMENİN BEKLENTİLERİ
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ortay çıkan tablodan da anlaşılmaktadır ki Yunan halkı popülist politikalardan rahatsız olmuştur. Dolayısı ile yeni iktidarın liyakate önem vermesi, rüşvet ve yolsuzluğu durdurması ve ekonomiyi geliştirecek çabaları öncelemesi önem arz etmektedir.
Ekonomik sorunlardan bunalmış olan ve hızlı bir değişimi uman Yunan halkının bir diğer sorunu ise yüksek işsizlik oranı. Ekonomik krizin zirve yaptığı günlerde yüzde 28’e yaklaşan işsizlik oranı yüzde 18’e kadar gerilese de, Avrupa’nın en yüksek işsizlik oranına hâlâ Yunanistan sahip. Büyüme ve yatırımla ne kadar istihdam sağlanacağı ve özellikle ülkede yaşanan beyin göçünün nasıl tersine çevrileceği Yeni Demokrasi Partisi iktidarının önemle üzerinde durması gereken sorunlar.
TÜRK YUNAN İLİŞKİLERİNİ NASIL ETKİLEYECEK?
Yunanistan’daki iktidar değişiminin Türk-Yunan ilişkilerini nasıl etkileyeceği de merak konusuydu. Yunan başbakanın Güney Kıbrıs ziyareti sırasında ortaya koyduğu yaklaşım bu merakı da giderecek nitelikte oldu. Olup bitenler Türk-Yunan ilişkilerinin tarihsel arka planına dair bilgi sahibi olanlar için şaşırtıcı değil. Yunanistan’ın dış politikasında dört önemli alandan söz etmek mümkün: Yunan dış politikasının AB dış politika hedefleriyle örtüştürme sorunu, Türkiye ile ilişkiler, Balkanlarla ilişkiler ve Avro-Atlantik alanda bölgesel ve küresel düzeyde Yunan dış politikasının seyri.
Yeni iktidarın dış politikaya ilişkin tutumu ve Türkiye’ye yansımalarını bu çerçeveden ele almak doğru olacaktır. Yunanistan ile Türkiye arasında var olan sorunlar ise şöyle sıralanabilir: Kıbrıs meselesi; (Ege sorunları olarak tanımlanan) kara suları, hava sahası, kıta sahanlığı ve adaların silahlandırılması meseleleri; Yunanistan’ın Lozan anlaşmasına ve daha sonra iki ülke arasında yapılmış olan anlaşmalara aykırı olarak Batı Trakya’daki Müslüman Türk azınlıklara karşı tutumu.
Yunanistan’daki siyasi iktidarların bu dış politika sorunlarını ele alırken NATO’nun ve AB’nin güvenlik, askeri ve ekonomik önceliklerini göz ardı etmeleri mümkün görünmüyor. Miçotakis’in Akdeniz’deki yeni gelişmeler ve Kıbrıs konusundaki açıklamalarından da anlaşılmaktadır ki yeni kurulan hükümetin geleneksel Yunan dış politikasını dikkatlice sürdüreceği aşikâr. Yunanistan’da iktidar değişiminin Akdeniz’de yaşanan sıcak gelişmelere denk gelmiş olması, Türk-Yunan ilişkileri açısından kritik bir dönem olarak nitelendirilebilir. Dolayısıyla Yunanistan’da iktidarı devralan Miçotakis’in, özellikle Türkiye söz konusu olduğunda, önemli dış politika meseleleriyle meşgul olacağını söylemek doğru olacaktır.
Milliyetçi ve muhafazakâr bir iktidarın Türkiye ile ilişkiler konusunda önceki yönetimlerden farklı bir tutum sergilemesini beklemek gerçeklere aykırı olacaktır. Yunanistan ile Türkiye arasında var olan kronik sorunların çözüm ihtimali, Türkiye’nin ABD, NATO ve AB ile olan ilişkilerinin seyrine bağlıdır. Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkileri, dış etkileri (özellikle de Batının etkisini) göz ardı ederek açıklamak zordur. İki ülkenin dış politikasında Batı her zaman önemli bir referans noktası olma özelliğini korumuştur. NATO üyeliğini Türkiye’ye karşı bir güvence olarak görmüş olan Yunanistan, AB içindeki konumunu da Türkiye’ye karşı önemli bir avantaj olarak değerlendirmeye çalışıyor.
Türkiye ise Rus yapımı hava savunma sistemi S-400’lerin satın alma sürecini başlatarak hem NATO hem de ABD ile gergin bir ilişkiler dönemi yaşıyor. ABD’nin karşı çıkışlarına rağmen, NATO’nun Rusya tehdidini yeniden tanımladığı bir dönemde Türkiye, bir NATO üyesi olarak, ulusal güvenlik çıkarlarını karşılamak amacıyla Rusya ile stratejik bir anlaşma yaptı. Rusya ise stratejik bir savunma sistemi ile NATO’nun savunma pazarına girerek önemli bir hamleye yapmış oldu. Sözü edilen yeni gelişmelerin Yunanistan ile Türkiye arasındaki dış politika ilişkilerini nasıl etkileyeceğini zaman gösterecek.
Yunanistan’da seçimle birlikte bir iktidar değişimi yaşanırken, Türkiye’nin sondaj gemilerinin sayısını artırarak Akdeniz’de hidrokarbon çalışmalarını hızlandırması iki ülke ilişkilerinin seyrinde önemli yer tutacaktır. Doğu Akdeniz’de başladığı çalışmalarla birlikte Türkiye pro-aktif bir strateji izleyeceğini ve çıkarlarından taviz vermeyeceğini bölge ülkelerine ve taraflara açık olarak göstermiştir. Yunanistan’ın Türkiye’nin bölgede ortaya koyduğu faaliyetleri AB, BM ve NATO nezdinde gündeme tutma çabaları, Türkiye’nin Akdeniz’deki yeni stratejisinden ne ölçüde rahatsız olduğunu ortaya koymaktadır. Bu adımla birlikte Türkiye Doğu Akdeniz enerji jeopolitiğinde kendisini oyun dışı bırakmayı amaçlayan yaklaşımlara karşı oyun değiştirici bir karşılık vermiştir.
Başbakan Çipras’ın Avrupa Birliği Zirvesi toplantılarından önce seçim çalışmalarını yarıda bırakarak Doğu Akdeniz’deki gelişmelere ilişkin Ulusal Güvenlik Konseyi’ni acilen toplaması ise Türkiye ile ilişkileri seçim malzemesi yaptığına yönelik eleştirilere yol açmıştı. Fakat Yunanistan’daki yeni hükümet ve lider kadrosu da Doğu Akdeniz konusunda Türkiye’ye AB tarafından yaptırım uygulanmasını savunuyor.
Türkiye ile ilişkilerde bir diğer önemli mesele olan göçmen krizi de yeni dönemde önemli bir dış politika meselesi olmaya devam edecektir. Miçotakis seçim kampanyaları boyunca, Türkiye-AB mutabakatı kapsamında binlerce mültecinin tutulduğu Ege adalarındaki kampları boşaltma vaadinde bulunmuştu. Diğer meselelerle birlikte mülteciler meselesi de yeni dönemde iki ülke arasında ilişkileri etkileyecektir.
Yunanistan’da yaşanan iç politikadaki değişimler, her iki ülkenin rasyonel, soğukkanlı ve uzun soluklu iyi ilişkileri hedefleyen çabalarına engel olmamalıdır. Dolayısıyla her iki devlet de kendi egemenliklerine doğrudan bir saldırı olmadığı sürece sorunlarını barışçı yollarla çözme yönünde çaba göstermelidir. Fakat Yunan başbakanın ilk yurt dışı ziyaretinin sembolik anlamı ve bu vesileyle yaptığı açıklamalar iki ülke ilişkilerinin geleceğine dair olumlu ipuçları vermiyor.