Fransa'da yayımlanan bir tartışma programında Türkiye'ye ve Erdoğan'a yönelik suçlamalara sert tepki gösteren ve "Dünyada Kürtlerin düzenli olarak iktidarda yer aldığı tek ülke Türkiye'dir. Parlamentoda onlarca temsilcileri var" sözleri sosyal medyada geniş yankı uyandıran Chauffier, AA'ya önemli açıklamalarda bulundu.
Özellikle Batı medyasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "giderek otoriterleştiği" yönünde ağır ithamların yer almasına ilişkin görüşü sorulan Chauffier, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı otoriter olarak görüyorlar. Bunun iki nedeni olduğunu düşünüyorum; öncelikle Avrupa'daki siyasetçi sınıfı, alt seviyedeki sınıftan geldiği için Putin'i bir de Erdoğan'ı böyle görüyor. Ne de olsa diğerlerine göre daha güçlü bir duruşunuz olduğu sürece bu diğerlerini rahatsız eder. Halbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişten günümüze bakarsanız gittikçe popülaritesi artan, oy toplayan, oyunu artıran birisi. Bunu da demokratik yollarla, halkın özgür iradesiyle, seçimle başarıyor. Bu, aslında onların işine gelmiyor çünkü İslamiyeti ve Müslümanları temsil ediyor. Avrupalıların kafasında İslamiyet ile demokrasi bir araya gelemez. 'Müslüman demokrat' diye bir şey olamaz. Hristiyan demokrat olabilir ama Türkiye'de Müslüman demokrat diye bir kavram olamaz. Onlar bu kavramların bağdaşmadığını düşünüyorlar."
"AK Parti ile laikliğin bağdaşmadığını düşünüyorlar"
Avrupa'nın Türkiye için örnek aldığı tek liderin Mustafa Kemal Atatürk olduğunu ve Türkiye için modern bir lider olarak görüldüğünü belirten Chauffier, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Avrupa’nın tarihini ve kültürünü bildiği, Türkiye’ye laikliği getirdiği için çok takdir edilir. Biliyorsunuz Fransa'da laiklik çok kutsaldır. Bir Hazreti İsa vardır, bir de laiklik vardır. İkisi de çok önemli kavramlardır, eş değerdedir. Fransa’da adeta laikliğe tapılır. O yüzden Ak Parti ile laikliğin bağdaşmadığını düşünüyorlar.
Erdoğan iktidara geldiği yıllarda yaptığı reformlarla, Ordunun devlet üstündeki nüfuzuna son verdiği için Avrupalılar tarafından çok takdir edildi. O dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imajı çok iyiydi. Fakat Fransa DEAŞ'a savaş ilan ettiğinde durumlar değişti. Onun hakkında kötü bir algı oluşturuldu. O algı; Cumhurbaşkanı DEAŞ ile iş birliği mi yapıyor yoksa DEAŞ'a karşı mı şeklindeydi. Kafalarda soru işareti oluşturdular. Tabii her ne kadar kara propaganda yapsalar da bunun Erdoğan'ın lehine olduğunu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok başarılı olduğunu gösterdiğini düşünüyorum. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında kara propaganda yapılması onun doğru yolda olduğunu gösteriyor. Erdoğan diğer Avrupalı siyasetçilerde olmayan güçlü bir iradeye sahip."
"Erdoğan'ın bütün imajı değiştirilmeye başlandı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarında sürekli "Batı tipi laikliği getirelim" dediğini, öte yandan Ortadoğu'da olsun başka yerlerde olsun sürekli halkın desteklediği, seçtiği liderlerin yanında yer aldığını ifade eden Chauffier, "Tunus'ta İslamcılar iktidarda değil ama Türkiye onların yanında. Niye? Çünkü halk bu iktidarı destekliyor. Dolayısıyla Türkiye de bu iktidara destek veriyor." dedi.
Erdoğan'ın imajının başlangıçta Avrupa'da çok iyi olduğunu anlatan Chauffier, "(Modernite getiriyor, reformlar yapıyor, ordunun devlet üzerindeki kontrolünü kaldırıyor) şeklinde iyi bir imajı vardı. Ne zaman Fransa DEAŞ'la savaşa girdi, o zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bütün imajı değiştirilmeye, hakkında kötü, yanlış bir algı oluşturulmaya başlandı." diye konuştu.
"Fransa yanlış kurbanlara ağlıyor"
Chauffier, önceden Türkiye'yi DEAŞ'a yardım etmekle suçlayan ülkelerin, bu kez Türkiye’nin DEAŞ ile Irak’ta mücadelesine karşı çıkması konusundaki çelişkiyi de şöyle değerlendirdi:
"Aslında Musul meselesi, Fransız kamuoyunda sürpriz olacak. Fransa’da yapılan analizler rasyonel şekilde değil, duygusal yapılıyor. Çünkü Fransız halkı PKK gibi örgütlerin kurtarıcı gibi özellikle DEAŞ ile mücadelede etkin rol oynadıklarını düşünüyorlar ve Kürtleri Lozan Anlaşması yüzünden mağdur edilmiş halk olarak görüyorlar. Fransız halkı PKK'nın ne olduğunu bilmiyor, Ermenilerin isteklerinin dayanağı olup olmadığını bilmiyor ve buna rağmen Türkiye’yi haksızca yargılıyorlar. Asıl Türkiye’nin problemi budur, yanlış algılarla mücadele konusu.
Fransa gerçekleri bilmediğinden yanlış kurbanlara ağlıyor. Musul meselesiyle birlikte gerçeklerin ortaya çıkacağını düşünüyorum. Bugüne kadar hep Türkiye'nin azınlıklara karşı büyük baskı yaptığını, onlara karşı haksızlıklar yaptığını, onların mağdur edildiğine dair Fransa'da çok büyük bir algı var ama Fransız halkının Musul operasyonuyla birlikte Ortadoğu'da yaşanan son olaylarla aslında kimlerin mağdur olduğunu daha iyi anlayacağını düşünüyorum. Kürtlerden bahsettiğiniz zaman duygular aklın önüne geçiyor."
"Meclis'in bombalanması karşısında şaşkınlık yaşadık"
Avrupa'nın, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sonrası demokrasiye neden sahip çıkmadığı ve seçilmiş hükümeti destekleyen bir açıklamayı neden yapmadığı hususunda Chauffier, şöyle konuştu:
"Fransa'da 14 Temmuz'da biliyorsunuz 100 kişi öldü, çok büyük bir katliamdı. O yüzden de ertesi gün 15 Temmuz Türkiye’de darbe girişimi olduğu zaman Fransız halkı kendi yaşadığı trajediyle uğraştı ama asıl mesele şu oldu: Türkiye’de yıllardan beri askeri darbeleri yapan askerler ki dünyanın en iyi ordularından birine sahip, her seferinde darbe girişiminde başarılı oluyorlardı. Bu sefer çok amatörce bir darbe girişimi oldu, nasıl oluyor da bu güçlü ordu başarısız oldu? Bu durum kafalarda soru işareti oluşturdu."
"Bu kadar generalin ve subayın, hayatlarını bitirecek bir oyunda rol alması akıl dışı bir şey olmaz mı?" sorusu üzerine Chauffier, "Biz artık, bunun Gülen Cemaati tarafından yapılan bir darbe girişimi olduğundan eminiz... Meclis'in bombalanması karşısında şaşkınlık yaşadık." yanıtını verdi.