Trump'ın Kudüs kararına 'iç politika' damgası

SETA DC tarafından düzenlenen Kudüs panelinde konuşmacılar, ABD Başkanı Trump'ın kararının gerçek diplomatik müzakereler sonucunda değil, iç politik hesaplarla alındığı konusunda birleşti.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Washington Ofisi (SETA DC) tarafından düzenlenen Kudüs paneline katılan konuşmacılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan kararının "iç politik değerlendirmeler" sonucunda alındığını vurguladı.

SETA DC'nin organize ettiği "Trump'ın Kudüs Kararının Muhtemel Sonuçları" başlıklı oturuma Brookings Enstitüsü Ortadoğu Uzmanı Khaled Elgindy, El-Hayat gazetesi Washington Muhabiri Joyce Karam, Yeni Amerikan Yüzyılı Merkezi Ortadoğu Uzmanı Ilan Goldenderg ve yazar Mark Perry konuşmacı olarak katıldı. SETA DC Araştırma Direktörü Kılıç Buğra Kanat ise panelin moderatörlüğünü yaptı.

Joyce Karam, Trump'ın kararını açıkladığı günden bu yana Washington'da bunun diplomatik veya stratejik olarak mantıklı bir açıklamasının yapılamadığına dikkati çekerek, "Bu karar, büyük oranda iç politikayla ilgili gözüküyor. Şu anda İsrail'de Netanyahu'ya yaradı." dedi.

"Kudüs, Arapları bir araya getirebilecek bir unsur"

Arap dünyasında ve dışında son bir haftadır sayısız protestonun olduğunu ve bunların ABD tarafından çok da öngörülemediğini kaydeden Karam, "Kudüs, aralarında birçok ayrışma olan Arapları bir araya getirebilecek belki de tek unsur." değerlendirmesini yaptı.

Söz konusu Kudüs kararının "geri alınamaz" sonuçlar doğuracağını savunan Karam, "Bugün olan bazı şeyler iki hafta önce olmazdı." ifadesini kullandı. Karam, İsrail ile bazı Suudi yetkililer arasında son günlerde Kudüs konusuyla ilgili yakınlaşmalar olduğu iddialarına ilişkin, "Bunlar mitten ibaret, hiçbir Arap ülkesinin yetkilisi şu anda bu kötü krediyi üstüne alamaz. Bu söylemi İsrail köpürtüyor." yorumunu aktardı.

"İİT'nin kararı son derece önemli"

İslam İşbirliği Teşkilatının (İİT) geçen çarşamba günü İstanbul'da yaptığı ve Doğu Kudüs'ü Filistin'in başkenti olarak kabul eden deklarasyonunu çok önemsediğini vurgulayan Karam, "Bu karar çok önemli ama sahadaki duruma ve elçiliklerin durumuna bakmak lazım; asıl belirleyici olan bu konu olacak. Yine de birçok ülkenin bir araya gelmesi bakımından son derece önemli." değerlendirmesinde bulundu.

Kudüs'te hem İsrail'in hem de Filistin'in büyükelçiliğinin olabileceği bir formülün şu anda kabul edilebilir belki de en uygun çözüm olduğunu öne süren Goldenberg, "Mahmud Abbas ile Ortadoğu barışı mümkün olabilirdi ancak Trump yönetimi bunu pek iyi değerlendiremedi." görüşünü dile getirdi.

Son bir haftada karşılıklı füze atışlarının arttığına dikkati çeken Goldenberg, "Arap dünyasında elçiliğin taşınması değil, Kudüs'ün başkent olarak ilan edilip edilmemesi daha önemli." açıklamasını yaptı.

"Tamamen iç politika hesaplarıyla alınmış bir karar"

Khaled Elgindy ise "Tamamen iç politika hesaplarıyla alınmış bir karar. Bu karar barış sürecini öldürmedi, o zaten ölmüştü. Artık bu saatten sonra Abbas'ın ABD öncülüğündeki bir barış sürecine dönmesinin siyasi bedeli oldukça yükselmiş durumda." dedi.

ABD'de meydana gelebilecek herhangi bir değişiklikte ve bu kararın geri alınması durumunda bile halihazırda ortaya çıkmış olan zararın geri alınamayacağını kaydeden Elgindy, "Bu olmamış gibi davranılamaz artık." diye konuştu.

"ABD Filistin'e barış dayatıyor, İsrail'e dayatamaz"

ABD'nin bu konuda son dönemde attığı adımların bugün neden bu noktada olunduğunu açıkladığını anlatan Mark Perry de "ABD zaten İsrail'e bir barış dayatamazdı ancak zayıf konumda olan Filistin'e barış dayatabilir. Kudüs kararıyla bunu yapma yolunda ilk adımı attı. Bu iç politika yaklaşımıyla alınmış bir karar ve Trump’ın kararı." değerlendirmesinde bulundu.

Trump'ın kararına ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ile Savunma Bakanı Jim Mattis'in karşı çıktığını belirten Perry, "Ortadoğu barış görüşmeleri sanki İsrail ile Filistin arasında değil de (Trump'ın damadı ve başdanışmanı) Jared Kushner ile Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman arasında yürüyordu. Bu bize çok şey anlatıyor." ifadelerini kullandı.

Kudüs'teki yarım asırlık işgal

Doğu Kudüs'ü 5 Haziran 1967'de işgal eden İsrail, 1980'de tek taraflı olarak kentin doğusunu ve batısını "birleşik başkenti" ilan etti. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BGMK), 1980'de kabul ettiği 478 sayılı kararla, İsrail'in ilhak ve başkent ilanını geçersiz saydı. BMGK kararı çerçevesinde, ABD dahil uluslararası toplum Doğu Kudüs'ün işgal altında olduğunu kabul ediyor. İsrail yönetimini tanıyan tüm ülkelerin büyükelçilikleri Tel Aviv'de bulunuyor. Hiçbir ülke, Kudüs'ü ya da doğu ve batı bölümlerini başkent olarak kabul etmiyor.

ABD, Trump'ın hamlesiyle Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıyan ilk ülke oldu. Uluslararası toplumun tepkisini çeken Trump yönetimi, bölgenin kaosa sürükleneceği ve İsrail-Arap ihtilafının daha da çözümsüz hale geleceği uyarılarını göz ardı etti. İsrail ile Filistin arasındaki barış görüşmeleri, İsrail'in "1967 sınırlarını, zorunlu göçe maruz bırakılan Filistinlilerin geri dönüş hakkını ve yeni Yahudi yerleşim birimlerinin inşasına son vermeyi kabul etmemesi" nedeniyle Nisan 2014'te durmuştu.

AA