1
ABD'deki seçim kampanyasını İsrail tarafgirliği üzerine kurarak ülkedeki Yahudi lobisinin desteğini almayı başaran Trump, başkanlığa seçildikten hemen sonra İsrail lehine izleyeceği politikaların sinyallerini vermeye başladı.
Trump, kendinden önceki ABD Başkanı Barack Obama'nın aksine, İsrail-Filistin sorununa çözüm arayışında temkinden uzak, kesin bir tavırla İsrail lehine geliştirdiği politikalarla bu sorunda ABD'nin "ara bulucu" rolüne de son verdi.
Politikalarıyla "Arap Baharı" sonrası Ortadoğu'da şekillenen yeni ittifakların ve denklemlerin taraflarından Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır'a ABD-İsrail ekseninde saf aldıran Trump, ilk yurt dışı gezisini de önce Suudi Arabistan, hemen ardından da İsrail'e düzenleyerek bu adı konulmayan fiili ittifakı ortaya koymuş oldu.
"İsrail'e ziyaretimin asıl sebebi, ABD ile İsrail arasındaki ilişkinin bozulmasının imkansız olduğunu göstermek içindir." diyen Trump'a, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da, "Daha önce hiçbir ABD lideri ilk yurt dışı gezisini İsrail'e yapmamıştı. Bu bizim için tarihi bir ziyarettir." diyerek karşılık verdi.
Trump, İsrail'e olan bağlılığını, "Yahudi devletinin" küresel ve bölgesel çaptaki manevralarına ilişkin taleplerini bir bir yerine getirerek ispatlama çabasına girdi.
İsrail-Filistin meselesine ilişkin politikaları Yahudilere emanet etti
Trump'ın İsrail-Filistin meselesinde nasıl bir politika izleyeceğini anlamaya çalışanların başvurduğu yöntemlerden biri de ekibinde yer alanların profillerine bakmak.
ABD Başkanı'nın ekibi incelendiğinde Filistin ve İsrail konusunda kendisine yön veren kişilerin çoğunun Yahudi ve İsrail yanlısı olduğu dikkati çekiyor.
Bu isimlerin başında Trump'ın İsrail'e Büyükelçi olarak atadığı David Friedman, damadı ve aynı zamanda üst düzey danışmanı olan Jared Kushner ve Filistin-İsrail meselesinden sorumlu özel temsilcisi Jason Greenblatt geliyor.
İki devletli çözümü literatürden çıkardı
İsrail Başbakanı Netanyahu daha önce yaptığı açıklamalarda İsrail-Filistin sorununu sona erdirecek olan iki devletli çözümü kabul ettiğini belirtmiş, ancak Filistinlilerin 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olacak şekilde bağımsız bir Filistin devleti talebini reddetmişti.
İsrail-Filistin barış görüşmelerinde ara buluculuk rolü üstlenen ABD yönetimi uzun yıllar boyunca iki devletli çözüm ilkesinin uygulanması için çaba gösterirken, Trump'ın iktidara gelmesiyle bu çözüm ilkesi rafa kaldırıldı.
Her ne kadar Trump, Şubat 2017'de iki devletli çözüm ilkesini kabul edeceğini belirtse de İsrail'in buna yanaşmaması nedeniyle söz konusu çözüm ilkesi bir daha ABD yönetimi tarafından dillendirilmedi.
Yahudi yerleşim birimlerini meşrulaştırdı
Donald Trump, İsrail-Filistin sorununun en temel ilkelerinden biri olan yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri inşa faaliyetlerinin sona erdirilmesini talep Filistinlilerin aleyhine, seçim öncesi kampanyalarında "İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği Yahudi yerleşim birimlerinin, barış görüşmelerine engel teşkil etmediğini" açıklamıştı.
Trump'ın yönetime gelmesinin ardından, İsrailli yetkililer işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te bulunan illegal Yahudi yerleşim birimlerini genişletme ve yenilerini inşa faaliyetlerine hız verdi.
Kudüs'ü resmen İsrail'in başkenti olarak tanıdı
ABD Başkanı Trump, 6 Aralık 2017'de ABD'nin Kudüs'le ilgili yeni yaklaşımını açıklayarak, "Kudüs'ü resmen İsrail'in başkenti olarak tanıma zamanı gelmiştir. Tel Aviv'deki büyükelçiliğimizin Kudüs'e taşınması talimatını verdim." dedi.
ABD Kongresi, 1995 yılında Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan yasayı kabul etmiş ancak o tarihten itibaren görev yapan başkanların tamamı ülke çıkarlarını gerekçe göstererek büyükelçiliği Tel Aviv'de tutmuş, Kudüs'ün statüsüyle ilgili yürütülen müzakerelere destek vermişti.
ABD Başkanları 1995'ten bu yana, söz konusu yasadaki ilgili maddeyi kullanarak her 6 ayda bir büyükelçiliği Tel Aviv'den Kudüs'e taşıma kararını erteliyordu.
Seçim kampanyası sırasında ABD elçiliğini Kudüs'e taşıma sözü veren Trump da selefi Barack Obama'dan görevi devraldıktan kısa bir süre sonra yasanın ilgili maddelerini askıya almış ve erteleme yetkisini kullanmıştı.
Trump daha sonra haziran ayında ikinci kez elçiliğin taşınmasıyla ilgili yasanın yürürlüğe girmesini ertelemişti.
Ancak bu arada bir İsrail gazetesine yaptığı açıklamada, "Ben verdiğim sözden vazgeçmeyen biriyim." diyen Trump, Aralık 2017'de askıya alma süresini sona erdirdi ve Amerikan Büyükelçiliğinin Kudüs'e Taşınmasına İlişkin Yasa'yı daha fazla bekletmeyip Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdı.
Olaylarda 16 Filistinli şehit oldu
Trump'ın Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak kabul ettiğini duyurduğu 6 Aralık 2017'den sonra işgal altındaki Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze sınırında düzenlenen gösterilere müdahale eden İsrail güçleri, en az 16 Filistinliyi şehit etti, yüzlerce Filistinliyi de yaraladı.
Filistin resmi ve sivil toplum kuruluşları ayrıca, İsrail güçlerinin, yüzlercesi Trump'ın Kudüs kararından sonra olmak üzere, 2017 yılı boyunca işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs ile Gazze'de 6 bin 742 kişiyi gözaltına aldığını açıkladı.
İran ile nükleer anlaşmadan çekildi
İsrail'e sadakatinden ödün vermeyen ABD Başkanı Trump, İsrail'in karşı çıktığı İran'la varılan nükleer anlaşmadan da ayrıldı.
Trump, 8 Mayıs 2018'de Beyaz Saray'da yaptığı konuşmada, 2015'te yapılan nükleer anlaşmanın İran tarafından kendi amaçları için kullanıldığını savunarak, "Öyleyse bugün ABD'nin İran'la nükleer anlaşmadan ayrılacağını ilan ediyorum. Tahran'a en üst düzey ekonomik yaptırımları yeniden getireceğiz." ifadelerini kullandı.
Basın açıklamasında "İran'ın nükleer silaha sahip olma çabasına yardım eden herhangi bir ülke güçlü bir şekilde yaptırıma uğrayacak. Amerika nükleer şantajın rehinesi olmayacak." diyen Trump, yaptırımların yeniden devreye girmesinin ardından İran'la iş yapacak ülkelere de bir mesaj gönderdi.
İran'ın nükleer anlaşmadan faydalanarak nükleer çabalarına ve silah yapımına devam ettiğini savunan Trump, somut anlamda detaylara girmeden İran'ın "yalan söylediğini" iddia etti. Trump ayrıca Tahran rejiminin bölgede terör unsurlarına yardım ettiğini ve anlaşmadan elde ettiği kazanımları nükleer ve askeri programlara yatırdığını savundu.
ABD'nin İsrail büyükelçiliğini Kudüs'e taşıdı
Trump, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdığı 6 Aralık 2017'den birkaç ay sonra ABD'nin Tel Aviv'deki büyükelçiliği törenle işgal altındaki Kudüs'e taşındı.
ABD'nin Tel Aviv Büyükelçiliği, İsrail'in kuruluşunun 70. yıl dönümü olan 14 Mayıs'ta, abluka altındaki Gazze Şeridi sınırındaki barışçıl göstericilere katliam uygulayan İsrail askerlerinin namlularının gölgesinde Kudüs'e taşındı.
Trump, büyükelçiliğin açılışı için hazırlanan görüntülü mesajında, İsrail'in kuruluşundan beri Kudüs'ü başkent olarak kabul ettiğini vurgulayarak, "İsrail her bağımsız ülke gibi kendi başkentini kararlaştırma hakkına sahiptir." ifadelerini kullandı.
Filistin'e mali şantaj
Trump yönetimi, İsrail'in isteklerini tek tek yerine getirirken Filistin'e de adeta mali şantaj uygulamaya başladı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, 31 Ağustos'ta, ABD'nin Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansına (UNRWA) yaptığı mali yardımları tamamen durdurma kararı aldığını açıkladı.
Trump da 6 Eylül'de yaptığı açıklamada, Filistin yönetimi ABD'nin ara buluculuğunda İsrail ile yapılması öngörülen barış görüşmelerine katılmayı kabul edinceye kadar Filistin'e mali yardımda bulunmayacaklarını dile getirdi.
Trump'ın bu açıklamasından iki gün sonra, ABD yönetimi işgal altındaki Doğu Kudüs'te Filistinlilere hizmet veren hastanelere yapacağı 20 milyon dolardan fazla yardımı kesme kararı aldı.
Donald Trump, Filistin-İsrail meselesinin çözümüne yönelik hazırladığı ve "Yüzyılın Anlaşması" diye nitelendirdiği plana, İsrail'in lehine olması sebebiyle karşı çıkan Filistin yönetimine diz çöktürmek için mali yardımları koz olarak kullanıyor.
FKÖ'nün Washington ofisini kapattı
ABD Başkanı Trump, iki yılı bulmayan iktidarında İsrail'in "talep listesini" çok kısa aralıklarla bir bir yerine getirerek, Filistin yönetimini "Yüzyılın Anlaşması" planını görüşmeye ikna etmeye çalışıyor.
Trump'ın "nihai anlaşma" olarak nitelendirdiği "Yüzyılın Anlaşması" planının ne zaman açıklanacağı henüz net değil, ancak ABD Başkanı geçen aylarda yaptığı açıklamada planda "büyük ilerleme" kaydedildiğini belirtmişti.
Her ne kadar planın detayları açıklanmasa da basına sızan bilgiler ışığında "Yüzyılın Anlaşması"nın Filistin-İsrail meselesinin çözümünden çok İsrail'in Filistin toprakları üzerindeki işgalini pekiştireceği yorumları yapılıyor.
Trump yönetimi son olarak, 10 Eylül'de Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) Washington'daki ofisini kapatma kararı alarak, İsrail'in talep listesini taçlandırmış oldu.
FKÖ Yürütme Konseyi Genel Sekreteri Saib Ureykat, ABD yönetiminin Filistin'i cezalandırma amacıyla FKÖ temsilciğini kapatma kararı aldığını söyledi.
İsrail ile Filistin arasındaki barış görüşmeleri, İsrail'in "1967 sınırlarını, zorunlu göçe maruz bırakılan Filistinlilerin geri dönüş hakkını ve Yahudi yerleşim birimleri inşasına son vermeyi kabul etmemesi" nedeniyle Nisan 2014'te durmuştu.