Beşşar Esed rejiminin muhaliflerin elinde kalan son bölge İdlib'e yönelik askeri yığınağı, kentte yaşayan milyonlarca sivili kaygılandırıyor. Rejimin olası operasyonunun büyük bir göç dalgasını tetiklemesi, ABD ve Rusya arasında İdlib üzerinden artan gerilimin sivillerin zarar gördüğü bir senaryo ile sonuçlanmasından endişe ediliyor.
Beşşar Esed rejimi, son iki aydır Suriye iç savaşının düğümlendiği İdlib'deki cephe hatlarına yığınak yapıyor. Bölgede yaşayan yaklaşık 4 milyon sivil, olası bir operasyondan çok büyük kaygı duyuyor.
Astana süreci ortakları Türkiye, Rusya ve İran'ın diplomasi trafiğinin odağındaki İdlib, Suriye'nin kuzeybatısında, Türkiye'nin Hatay ilinin karşısındaki Suriye topraklarında yer alıyor.
Kuzeybatısında Hatay ile komşu olan İdlib'in doğusunda Halep, kuzeydoğusunda Halep'in Afrin ilçesi, güneyinde Hama, kuzeybatısında Lazkiye bulunuyor.
Suriye iç savaşında en büyük şiddet dalgasının yaşandığı bölgelerden biri İdlib oldu. İdlib’in rejimin kontrolünden çıkmasından ve Rusya’nın Ekim 2015’te iç savaşa dahil olmasından sonra bölgeye şiddetli hava saldırıları başladı.
6 bin kilometrekare alan üzerine kurulu İdlib ilinde iç savaştan önceki son nüfus sayımına göre 2 milyon civarı kişi yaşıyordu. Mart 2011'de başlayan iç savaşta yoğun çatışmalara sahne olduğu için nüfusu 1,2 milyona kadar düştü.
Mart 2015'te askeri muhaliflerin eline geçen İdlib, o dönemden itibaren "muhaliflerin kalesi" olarak anıldı.
Yaklaşık 4 milyon sivilin barınağı
Bu vasfına ek olarak İdlib Türkiye sınırında yer alması nedeniyle iç savaş boyunca en fazla göç alan il oldu.
Beşşar Esed rejimi ve destekçilerinin ülke genelindeki saldırı ve ablukaları nedeniyle il, milyonlarca sivilin sıkıştığı bir alan haline geldi.
İdlib'deki yerleşimlere dağılan sivillerin bir milyondan fazlası, Türkiye sınırına sıfır sayılabilecek 200 civarı kampta barınıyor.
Yerel sivil idare kayıtlarına göre İdlib’de 2 milyon 400 bin civarında yerli nüfus, yaklaşık 1,3 milyon da iç göçle gelmiş vatandaş barınıyor.
Stratejik önemi
Suriye'de 7 yılı aşkın süredir devam eden iç savaşın "kördüğümü" olarak adlandırılan İdlib konumu itibariyle birçok açıdan önem teşkil ediyor.
Kentten geçen M5 otoyolu, Türkiye, Suriye ve Ürdün'ü birbirine bağlıyor. Suriye içinde ise Akdeniz'e çıkış kapısı niteliğindeki İdlib, Lazkiye, Hama ve Halep illerine komşu.
Rusya'ya ait Hmeymim Üssü'nün de bulunduğu Esed rejiminin "kalbi/kalesi" Lazkiye'ye komşu olması, İdlib'in stratejik değerini artırıyor.
Suriye'nin en büyük insani yardım giriş kapısı konumunda da olan İdlib'deki Babülhava Sınır Kapısı'ndan ayda ortalama bin 500 civarı insani yardım tırı geçiyor. Bunun yanı sıra Babülhava'dan ayda 4 bin 500 tır civarı da ticari mal girişi oluyor.
Muhaliflerin son kalesi
İdlib, 4-5 Mayıs 2017'deki Astana toplantısında Türkiye, Rusya ve İran tarafından çatışmaların en yoğun olduğu dört alanda belirlenen Gerginliği Azaltma Bölgeleri'nden (GAB) biriydi.
Türkiye, Ekim 2017'de Astana anlaşmaları kapsamında İdlib'de 12 ateşkes gözlem noktası kurdu.
Yaklaşık 4 milyon sivil, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) güvencesi altında barınırken, rejim ve destekçileri, diğer üç GAB'yi (Humus, Doğu Guta ve güney cephesindeki Dera-Kuneytra) son 4 ayda ele geçirdi.
İdlib, halihazırda muhaliflerin ve rejim karşıtı silahlı grupların son kalesi konumunda. İl, doğu, batı ve güneyden rejim güçlerince kuşatılmış durumda.
Büyük göç dalgası ihtimali
İdlib'e olası bir operasyonun Türkiye ve Avrupa'ya yüz binlerce kişilik göç dalgasını tetiklemesinden endişe ediliyor.
BM Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric önceki günkü açıklamasında, İdlib'deki asıl endişelerinin sivillerin korunması olduğunu vurgulayarak, "Tüm taraflar, uluslararası kanunlar altında sivillerin korunmasından sorumlu. Umarım daha büyük bir insani dramı engellemek için her şey yapılır." ifadesini kullanmıştı.
BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura da olası bir askeri çatışmanın önüne geçilmesi için Astana sürecinin garantörleri Türkiye, Rusya ve İran'a daha fazla zaman verilmesi çağrısında bulunmuştu.
Türkiye'nin sınır güvenliği için önemi
İdlib, Türkiye sınırının 130 kilometresini paylaşıyor.
Çatışma durumunda Hatay sınırında yeni bir göç dalgasıyla karşılaşma ihtimali, Türkiye'yi en fazla endişelendiren konu. Halihazırda 3,5 milyondan fazla Suriyeliyi barındıran Türkiye, İdlib'de ateşkesin korunması gerektiğinin altını çiziyor.
Öte yandan, TSK'nın gözlem noktaları bulundurması, İdlib'i daha kritik önemde bir yer haline getirdi. İdlib'de silahlı birçok grubun varlığı, olası bir çatışma durumunda bu grupların Türkiye'ye sızma ihtimalini de beraberinde getiriyor.
Türkiye, Astana anlaşmaları çerçevesinde buradaki teröristlerin saf dışı bırakılmasını, muhaliflerle rejim arasında siyasi çözüme ulaşılmasını destekliyor.
İdlib'de hakim gruplar
İdlib yarı yarıya muhalifler ve rejim karşıtı silahlı grup Heyet Tahrir Şam (Şam'ı Özgürleştirme Heyeti) arasındaki hakimiyet alanlarına bölünmüş durumda.
Esed rejimine karşı savaşan 14 İdlibli muhalif grup, mayıs sonunda "Ulusal Özgürleştirme Cephesi" (Cephe Vataniyye Tahrir) adı altında birleşti.
Feylak-ı Şam, Nasır Ordusu, Özgür İdlib Ordusu, 1. Sahil Tümeni, 2. Sahil Tümeni, 1.Fırka, 2. Ordu, Seçkinler Ordusu, Şüheda El İslam Dareyya, El Huriyye Tugayı, 23. Fırka, Suriye Kurtuluş Cephesi, Ceyşül Ahrar ve Sukuru Şam grupları, 70 binden fazla gücüyle rejime karşı savaşan en büyük askeri oluşumlardan birini kurmuş oldu.
Muhalifler dışında İdlib'de hakim bir diğer grup da Heyet Tahrir Şam. Birleşmiş Milletlerin terör listesindeki Nusra Cephesi'nin geçen senenin başında dağılmasından sonra içindeki yaklaşık 25 bin civarı güç, Heyet Tahrir Şam'ı kurdu. Son aylarda çok sayıda bileşenin ayrılmasına karşın önemli bir silahlı güce sahip Heyet Tahrir Şam, Babülhava Sınır Kapısı'nı da kontrol ediyor.
Nusra'dan ayrılanların birkaç bini de Huraseddin isimli grubu oluşturdu. Bu grup Suriye El Kaidesi'nin devamı olarak biliniyor.
İdlib üzerinden ABD-Rusya mücadelesi
Son haftalarda ABD, Fransa ve İngiltere'nin başını çektiği bazı Batı ülkeleri ile Rusya arasında İdlib üzerinden karşılıklı iddialar gündeme taşındı.
Üç ülke, 21 Ağustos'ta yaptıkları ortak açıklamada, rejimin İdlib'deki operasyon hazırlıklarını endişe ile takip ettiklerini belirterek, kimyasal silah kullanımına karşılık vereceklerini duyurmuştu.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton da İdlib’de kimyasal ya da biyolojik silah kullanılarak bir müdahalede bulunulursa buna “şiddetle” cevap verecekleri uyarısında bulunmuştu.
Bunun üzerine Rus medyasında askeri muhalifler ile Sivil Savunma ekiplerinin, batılı güçlerle iş birliği yaparak kimyasal silah saldırısı hazırlığı içinde olduğu iddiaları yer aldı.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da önceki gün ABD’nin İdlib’de provokasyon planladığını, amacının "Nusra Cephesi'ni korumak ve bölgedeki çalkantılı durumun devam etmesini sağlamak" olduğunu ifade etmişti.
Son olarak Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova dünkü açıklamasında, ABD ve müttefiklerinin 24 saat içinde Suriye topraklarına saldırabilecekleri konusunda uyarıda bulundu.
İdlib ile ilgili üst üste açıklamalar yapan Rus yönetimi, caydırıcılığını artırmak için Akdeniz'deki varlığını da artırdı. Suriye'nin Tartus ve Lazkiye limanlarına savaş gemisi gönderen Rusya'nın bugün Akdeniz'de başlatacağı ve modern tarihinin en büyüğü olacak tatbikat, ABD blokuna gözdağı olarak da yorumlanıyor.
Taraflar arasında artan gerilimin bölgedeki sivillerin güvenliğini nasıl etkileyeceği konusunda kaygılar artıyor.
(AA)