Suriye'deki Beşşar Esed rejiminin abluka tuttuğu Doğu Guta'dan ayrılmak zorunda kalan siviller, daha güvenli bölgelere gelseler de yaşadıkları zor günleri unutamıyor.
Rusya'nın garantörlüğünde varılan tahliye anlaşması gereği, muhalif ve rejim karşıtı askeri grupların kontrolündeki İdlib'e getirilen Doğu Gutalılardan Abdüllatif el Musleh, AA muhabirine abluka altında yaşadıkları zorlukları anlattı.
Saldırıların son aylarda çok arttığını ifade eden Musleh, "Bulunduğumuz bina saldırıya uğradı. Bina üstüme yıkıldı. Üzerimde dört metrelik moloz vardı. Ailem Sivil Savunma görevlilerinden beni ölü ya da diri bulmalarını istemiş. Kazmaları kullanarak molozları kaldırıyorlardı. Topraklar altında başımı gördüler. 'Kesin ölü.' dediklerini duyuyordum. Kafamı kaldırıp nefes aldım. Mucize gibiydi kurtuluşum." diye konuştu.
Hiçbir şey yemeden günler geçirdiklerini belirten Musleh, "Bir defa yolda 7 yaşındaki çocuğun babasına 'Karnım aç.' dediğini duydum. Yemekleri yoktu. Çocuk açlıktan ağladı. Babasının 'Ben senden daha açım.' dediğini duydum. Çok ağladım." ifadelerini kullandı.
"Bir defasında aynı gün içinde 18 savaş uçağı ve 4 helikopterle bizi vurmuşlardı"
Ebu Raşid isimli bir başka Doğu Gutalı da "Bir defasında aynı gün içinde 18 savaş uçağı ve 4 helikopterle bizi vurmuşlardı. Doğu Guta'da yaralananlar genelde ölür. Tedavi için ilaç olmazdı. Benim iki kardeşim şehit oldu. Onları, şakalaşmalarımızı, mahallemizi, evimizi çok özlüyorum." dedi.
Bir diğer Doğu Gutalı Kamar Harestalı da "Yiyecek bir şey olmazdı. Ne market ne başka bir şey. Oğlum, 'Anne açım.' dediğinde yüreğim sızlardı." şeklinde konuştu.
Harestalı, "Doğu Guta'da son 4 ay çok zordu. Güvenliğimiz yoktu. Keşif uçakları 24 saat semalarda uçuş yapardı. Herhangi bir kişi ihtiyacını gidermek için sığınaklardan çıktığı zaman koordinatları alırlardı. Sonra bütün mahalle vurulurdu." ifadesini kullandı.
Çocuklarının erken yaşta sorumluluk üstlendiklerini anlatan Harestalı, şöyle devam etti:
"Sivil toplum örgütleri belli ölçüde yardım dağıtırlardı. Yardımdan alamayan çocuklar üzülürlerdi. Çocuklar erken yaşta büyük sorumluluk taşırlardı. Genelde şehit düşmeleri de mahalledeki kuyudan su getirmek için gittiklerinde olurdu. Saldırıya uğrar ve ölürlerdi."
(AA)