Geçtiğimiz günlerde Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin ekonomik sorunlarına odaklanan iki önemli rapor yayınlandı. Bu raporlardan ilki 2019’un Aralık ayında Dünya Bankası tarafından hazırlanan “Gulf Economic Update, December 2019: Economic Diversification for a Sustainable and Resilient GCC” adlı çalışma. İkincisi ise 2020’nin Ocak ayında IMF tarafından yayınlandı ve başlığı “The Future of Oil and Fiscal Sustainability in the GCC Region”.
KİK, Basra Körfezinde Irak dışındaki 6 Arap ülkesini kapsıyor: Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Suudi Arabistan, Umman, Katar ve Kuveyt. KİK üyesi ülkeler fosil enerji zengini olarak biliniyorlar ancak bu ülkeler kısa ve uzun vadede çok önemli sorunlarla yüzleşmek zorunda kalacaklar.
Bu raporlarda Körfez ülkelerinin kısa ve uzun dönemde karşılaşacakları ekonomik sorunlara yer verilmiş.
KISA DÖNEMLİ SORUNLAR NELER?
2000’li yılların sonlarına doğru petrol varil fiyatının 100 ABD dolarının üzerine çıkması ile Körfez ülkelerinin fosil enerji gelirleri baş döndürücü seviyelere ulaştı. Ancak ABD’de kaya gazının keşfi dünya enerji piyasalarının zeminini derinden sarstı. Petrol piyasasına günlük 7-8 milyon varil gibi devasa bir düzeyde üretici olarak ABD’nin katılması tüm hesapları altüst etti. Buna ilave olarak 2000’li yılların tümünde gözlemlenen küresel büyüme eğiliminin yerini gevşemeye bırakması ile küresel enerji talebinin artışında kayda değer bir yavaşlama söz konusu.
Arz ve talep yönlü bu iki bileşenin etkisi ile 2016 yılının başından itibaren petrol varil fiyatları 40 ABD doları civarına çekildi. 2016 sonrasında Brent tipi ham petrol varil fiyatı 40-60 ABD doları bandında seyretmekte. İran ve Venezuella gibi ülkelerin petrol ihracatında son birkaç yıldır çok ciddi azalma ve ayrıca 2019 Haziran’ında Körfez Bölgesinde meydana gelen saldırılara rağmen küresel piyasalarda büyük fiyat sıçramaları yaşanmaması fosil enerji fiyatlarında önümüzdeki dönem seyrinin daha mutedil olacağını gösteriyor.
Küresel enerji fiyatlarının düşük seyretmesi ve yakın gelecekte fiyatların yine benzer bir fiyat aralığında seyredeceği düşünüldüğünde, Körfez ülkelerine yönelik yapılan kısa dönemli projeksiyonlara göre ekonomik alanda güçlü bir toparlanma beklenmiyor. 2018 yılında Körfez ülkelerinde ortalama büyüme yüzde 2 düzeyinde iken 2019 yılında büyüme ortalaması yüzde 0,8 düzeyine geriledi. 2020 ve 2021 yılı için büyüme beklentisi yüzde 2 civarında olması bekleniyor.
YAPISAL SORUNLAR NELER?
Körfez bölgesinde yer alan ülkelerin kısa ve uzun dönem sorunları aslında birbirinden bağımsız değil. Ekonomik sistemin aşırı bir şekilde fosil enerji gelirlerine bağımlı olmasının yanında bu ülkelerde öne çıkan diğer yapısal sorunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz: kurumsal sistemle ilgili sorunlar, demografik sorunlar ve jeopolitik risklerden kaynaklanan sorunlar.
KİK ülkelerinin ekonomik yapıları “rantiye devleti” tanımı ile uyumluluk gösteriyor. Basra Körfezi bölgesinin fosil enerji rezervleri bakımından eşi benzeri yok. Körfez Bölgesinde yer alan ülkeler (KİK’in yanında İran ve Irak’ın da dahil olduğu) dünya petrol rezervlerinin yüzde 48’ine ve doğalgaz rezervlerinin yüzde 38’ine sahipler. Bu ülkelerin birçoğunda fosil enerji gelirlerinin milli gelir içindeki payı yüzde 20’nin üzerinde. KİK üyesi birçok ülkenin toplam ihracat gelirleri içerisinde fosil enerji ihracatının payı yüzde 50’nin üzerinde.
Bunun yanında Umman, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde fosil enerjiden elde edilen gelirlerin (kamu bütçesine aktarılan kısmı) toplam kamu gelirleri içindeki payı yüzde 50’nin üzerinde. Sektör çeşitlendirmesi bağlamında KİK ülkelerinin çoğunda ciddi sorunlar var: Bu ülkeler kayda değer endüstriyel üretim tabanına sahip değiller.
Fosil enerji gelirlerine bağımlılığa ilave olarak ortaya çıkan diğer bir sorun demografik basınç. Dünyada ve bölgede nispi anlamda siyasi istikrarın da etkisi ile bölgede nüfus hızla artmıştır. KİK üyesi ülkelerinin nüfusu 2000 yılında 42 milyon civarında iken 2020 yılında yüzde 30’luk bir artış ile 54 milyona ulaşmıştır. Katar, Umman ve Kuveyt’te yıllık nüfus artış hızı yüzde 5’in üzerindedir.
Bu ülkelerde düşük katma değerli ve düşük ücretli işlerde ağırlıklı olarak göçmenler istihdam edilmektedir. Körfez bölgesinde ülkelerin birçoğunda endüstriyel üretim yok denecek düzeyde. Yüksek ücret sağlayabilecek kurumsal karakteristikte hizmet sektörü yine son derece zayıf. Ekonominin yapısal olarak istihdam yaratacak potansiyele sahip olmaması nedeniyle birkaçı hariç Körfez ülkelerinde genç işsizliği son derece önemli bir sorun. Örneğin Suudi Arabistan’da gençlerde işsizlik oranı yüzde 40’ın üzerinde iken Bahreyn ve Kuveyt’te genç işsizliği yüzde 15’in üzerinde.
Sektör çeşitliliğinden yoksunluk, demografik sorunlar ve petrol gelirlerindeki azalma bu ülkelerde kamu mali dengelerinin yakın dönemde bozulmasına neden oldu. Arap Baharı sonrasında bölgede ekonomik, siyasi ve sosyal anlamda meydana gelen gelişmeler bölge yönetimlerini tedirgin etti. Arap Baharı sırasında yaşananlardan tedirgin olan yönetimler sosyoekonomik sorunların siyasi bir türbülansa evrilmemesi için genel anlamda kamu harcamalarında artışa gittiler. Bu bağlamda cömert transfer harcamalarının yanında kamu istihdamında önemli genişleme ve ayrıca kamu çalışanlarının ücretlerinde ciddi artışlar yapıldı.
Ancak yukarıda da zikredildiği gibi fosil enerji kaynaklarından elde edilen gelirlerin azalması nedeniyle bu ülkelerde kamu kesiminin yüksek ücretli istihdam sağlama kapasitesinin sonuna gelinmiş durumda. Halihazırda uygulanan politikaların kamu bütçesinde meydana getirdiği durum artık sürdürülemez bir noktaya geldi. Bu raporlara göre: Bu ülkelerin bazılarında denk bütçe verilebilmesi için hesaplanan minimum petrol varil fiyatları şöyle: Bahreyn 95 ABD doları, Umman 88 ABD doları ve Suudi Arabistan 87 ABD doları düzeyinde. Bu değerler sadece bütçe açığını kapatmak için gerekli minimum petrol varil fiyatı. Dolayısıyla petrol varil fiyatıyla ilgili sunulan minimum rakamlar, mevcut borç stokunun aşağı çekilmesini kapsamıyor.
IMF raporuna göre: Yukarıda zikredilen ve birbirleriyle etkileşim içinde olan yapısal sorunlar çözülmezse bu sorunlar çığ gibi büyüyerek kontrolden çıkacak boyutlara ulaşma potansiyeline sahip. Nitekim kritik eşik olarak 2034 yılı işaret ediliyor. IMF raporuna göre fosil enerji talebinin 2048 yılına kadar artması bekleniyor ancak Körfez ülkelerinin birçoğunun fosil enerji gelirlerinin 2020’li yılların ortalarından itibaren azalma trendine gireceği tahmin ediliyor.
Dünyanın birçok ülkesi giderek daha fazla çevre ile uyumlu politikaları devreye sokuyor. Enerji ithalatçısı ülkelerde enerji kaynaklarını çeşitlendirilmesine yönelik ciddi yatırımlar yapılıyor. Benzer şekilde birçok ülke bir yandan enerji tasarrufuna yönelirken bir yandan da karbon emisyonunu azaltıcı tedbirler alıyorlar. Ayrıca yenilenebilir enerji ile fosil dışı enerji kaynaklarına (nükleer enerji) yönelik yatırımlar her geçen gün artıyor. Rapora göre önümüzdeki yıllarda enerji talebindeki artışa rağmen fosil enerji fiyatlarında (ve dolayısıyla Körfez ülkelerinin fosil enerji ihracat gelirlerinde) ciddi bir artış olmayacağı tahmin ediliyor.
Körfez ülkelerinin sahip oldukları finansal servetin kümülatif değeri 2 trilyon ABD doları civarında. Enerji dışı sektörlerde ortalama yıllık yüzde 3’lük bir büyüme ve ayrıca mevcut kamu maliyesi harcama ve gelir sisteminde ciddi bir dönüşüme gidilmeyeceği varsayımıyla yapılan simülasyona göre, 2034 yılına gelindiğinde bu ülkelerin 2 trilyon ABD doları değerindeki serveti bitmiş olacak. Bu ülkelerin bazıları bugün pozitif servet pozisyonundan negatif (net borçlu) durumuna geçecekler.
Dünya tarihi yakından incelendiğinde bu tür kaynak zengini ülkelerden çok azı bu zenginliği kalıcı kılacak bir sisteme dönüştürmeyi başarabilmiştir. Bu gelirlerin uzun dönemli başarıya tahvil edilebilmesi birtakım yapısal adımlar atmayı gerektiriyor. Nitekim IMF ve Dünya Bankası’nın bu ülkeler için tavsiye ettiği yapısal adımlar bunu destekler nitelikte. Kurumsal sistemi büyümeyi teşvik edici reformlarla geliştirmek bu tavsiyelerden öne çıkanlarından bir tanesi. İkinci olarak fosil enerji gelirine olan bağımlılığı azaltıcı adımların atılması. Bunun önemli bir yolu sektörlerin çeşitlendirilmesi: rekabet avantajı ve istihdam potansiyeline sahip sektörlerin geliştirilmesi. Bu ülkelerden bazıları sektör çeşitlendirmeye yönelik ciddi adımlar atsalar da bu tür adımların girdi-çıktı ağı ile diğer sektörleri harekete geçirmesi zaman gerektiriyor. Ayrıca piyasa bozucu kamu politikalarının sınırlandırılması diğer bir tavsiye. Bu bağlamda kamu istihdam ve ücret politikalarının gözden geçirilmesi gerekiyor. Gençlerin özel sektörde çalışmasının özendirilmesi ve ayrıca çalışma saikını kıran verimsiz transfer harcamalarının gözden geçirilmesi gerekiyor. Bunlara ilave olarak iş ve yatırım yapma ikliminin esnekleştirilmesi IMF ve Dünya Bankası’nca yapılan diğer tavsiyeler. Bu tavsiyeler tutulur mu tutulmaz mı bilinmez, fakat mevcut durumun sürdürülemez olduğu artık ayan-beyan ortada.