İsrail'in Filistin işgaline ABD'den güvenlik açıklaması

ABD, Uluslararası Adalet Divanında İsrail'in Filistin'i işgalini ''güvenlik endişeleri'' gerekçesiyle meşru göstermeye çalıştı.

AA

Uluslararası Adalet Divanında (UAD) İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalarda ABD, İsrail'in Filistin'i işgalini "güvenlik endişeleri" gerekçesiyle meşru göstermeye çabaladı.

AA'da yer verilen habere göre, Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini yürüten UAD'de İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalar devam ediyor.

Duruşmalarda ABD adına söz alan Dışişleri Bakanlığı Hukuk Müşaviri Vekili Richard Visek, Divan'dan istenen danışma görüşünün, İsrail'in güvenlik endişelerini hesaba katmadığını savundu.

Visek, mahkemede daha önce sunum yapan devletlerin ABD'nin yazılı beyanlarını doğru yorumlamadığını, ABD'nin, Divan'ın danışma görüşü verme yetkisine karşı çıkmadığını iddia etti.

Divan'a yöneltilen sorunun, uyuşmazlığın taraflarından sadece İsrail'in eylemlerine odaklandığını ifade eden Visek, "Divan'ın, İsrail'in tek taraflı, derhal ve koşulsuz olarak geri çekilmesi çağrısında bulunan bir görüş vermesi, İsrail'in meşru güvenlik ihtiyaçlarını göz ardı etmek anlamına gelir." dedi.

Visek, verilecek danışma görüşünün, iki devlet arasındaki uyuşmazlıkta sadece bir tarafın ihlal ve eylemlerine odaklanmasının doğru olmadığını, görüşün, devletler arasındaki barış sürecini zedelemeyecek şekilde olması gerektiğini ileri sürdü.

ABD, İSRAİL'İN İŞGALİNİ SAVUNDU

Uluslararası hukukta işgalin belirli bir süre ile sınırlandırılmadığını ileri süren Visek, "Amerika Birleşik Devletleri'nin yazılı görüşlerinde de belirtildiği üzere, uluslararası hukuk bir işgalin ne süresine ne de işgal hukuku ihlallerine dayanarak hukuka aykırı veya geçersiz kılınmasını öngörür." dedi.

Visek, işgalin, uluslararası hukuktaki geçici bir tedbir olduğunu vurgulasa da İsrail'in Filistin topraklarındaki işgalinin hukuka aykırı olduğu yönündeki bir görüşün yanlış olacağını savundu.

Visek: "Divan, İsrail'in, işgali altındaki topraklardan derhal ve koşulsuz olarak çekilmenin yasal bir zorunluluk olduğuna karar vermemelidir. Divan, önündeki soruları BM Şartı'ndaki barış ve güvenlik ilkesi temelinde ve işgal hukukunun yerleşik ilkeleri çerçevesinde ele alabilir." ifadelerini kullandı.

ABD, "FİLİSTİN DEVLETİNE GİDEN YOLU" DESTEKLİYOR

Visek, ABD'nin "Filistin devletine giden yolu" da içeren "bölgede kalıcı barışa yol açacak siyasi çözüm" istediğini savundu.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in "Filistinlilerin siyasi talepleri karşılanmadıkça İsrail için kalıcı bir güvenliğe sahip olamayacağız." şeklindeki sözlerini hatırlatan Visek, "İki halkın eşit ölçüde özgürlük, güvenlik, fırsat ve onurla yan yana yaşadığı ve tüm devletlerin güvenli ve tanınmış sınırlar içinde barış içinde yaşama hakkına saygı göstererek daha geniş bölgesel entegrasyon ve istikrarla sonuçlanan bir çözüm için devletlerin geniş bir desteği söz konusudur." şeklinde konuştu.

Visek, İsrail-Filistin çatışmasının sona ermesinin ancak iki devletli bir çözümle mümkün olduğunu belirterek, "İsrailliler meşru güvenlik ihtiyaçlarının karşılandığını görmeli, Filistinliler de tam bağımsız, yaşayabilir ve egemen bir devlete yönelik meşru isteklerinin Birleşmiş Milletler kararları doğrultusunda gerçekleştiğini görmelidir." ifadesini kullandı.

"KALICI BARIŞA GİDEN YOL, MÜZAKERELERDEN GEÇMEKTEDİR"

ABD'nin, BM Güvenlik Konseyi ve BM Genel Kurulunun ortaya koyduğu iki devletli çözüme ve bunun hayata geçirilmesi için oluşturulan çerçeveyi desteklediğini savunan Visek, "Kalıcı barışa giden yol müzakerelerden geçmektedir." dedi.

Visek, Filistin'deki mevcut krizin bu barışın sağlanmasına duyulan hayati ihtiyacı ortaya koyduğunu ve bölgesi ile entegre olmuş güvenli bir İsrail'in yanında güvenli ve emniyetli bir şekilde yaşayan bir Filistin devletinin var olması gerektiğini vurguladı.

İsrail'in, 7 Ekim'deki olayların ardından Gazze'ye başlattığı saldırıların "Filistinli siviller için ciddi, yaygın ve trajik sonuçlar" meydana getirdiğini belirten Visek, "Batı Şeria'da da aşırılık yanlısı yerleşimcilerin ayaklanması dahil olmak üzere şiddet olayları artmıştır." diye konuştu.

Visek, "Dünyanın neresinde olursa olsun, toprakların barışçıl yollarla tesis edilmiş statüsünü güç ya da baskı yoluyla değiştirmeye yönelik tek taraflı yan girişimlere şiddetle karşı olduğumuzu defalarca ifade ettik." diyerek uluslararası hukuka göre kuvvet kullanarak toprak kazanımının yasak olduğunu hatırlattı.

BM GENEL KURULU, UAD'DEN GÖRÜŞ İSTEMİŞTİ

BM Genel Kurulu, 30 Aralık 2022 tarihli kararında UAD'ye, Divan Statüsü'nün 65. maddesine dayanarak 1967'deki savaştan bu yana İsrail'in Filistin'deki işgalinin hukuki neticelerine ilişkin iki soru yöneltti.

BM Genel Kurulunun Divan'dan cevaplarını talep ettiği sorular şu şekilde:

"1- İsrail'in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967'den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs'ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?

2- İsrail'in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?"

Danışma görüşü talebi, 17 Ocak 2023'te BM Genel Sekreteri tarafından UAD'ye ulaştırılırken Divan, BM üyesi devletlere ve Filistin'e danışma görüşü istenen sorular hakkında yazılı ve sözlü beyanda bulunma haklarına ilişkin bildirim yaptı.

DANIŞMA GÖRÜŞÜNÜN ETKİSİ NEDİR?

UAD'nin verdiği danışma görüşleri, her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.

Divan'ın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde duvarın hukuka aykırı olduğunu tespitinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartını koyması dikkati çekiyor.

Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı bağımsızlık ilan etmesinin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.

UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırılığı yönünde olması durumunda İsrail üzerindeki baskının artması ve ona açıkça destek veren ülkelerin uluslararası toplum tarafından tutumlarını gözden geçirmeye zorlanmaları muhtemel.