Bugünlerde İsrail gündeminde Başbakan Benyamin Netanyahu’nun karıştığı yolsuzluk iddiaları, önemli bir yer tutuyor. Kasım 2016’da İsrail Başsavcısı Avichai Mandelblit’in açtığı yolsuzluk soruşturmasıyla başlayan süreçte, toplamda beş ayrı soruşturma açıldı.
- Netanyahu’nun aleyhindeki davalar
Başbakan Netanyahu’ya karşı yürütülen soruşturmalar, yakın dönemde yapılan çeşitli yolsuzlukları kapsıyor. Netanyahu’yla ilintili beş dava dosyasından en çok gündemde olanlar Dava 1000 ve Dava 2000 başlıklı davalar.
Dava 1000, Netanyahu ailesinin iki iş adamından rüşvet olarak aldığı hediyelerle ilgili. Benyamin Netanyahu ve ailesi, ekonomik çıkarlarını koruması karşılığında, İsrailli Hollywood patronu Arnon Milchan ve Avustralyalı milyarder James Packer’dan 300 bin ABD doları değerinde çeşitli hediyeler kabul etmekle suçlanıyor. Netanyahu’nun Arnon Milchan’a, ABD vizesi alma konusunda yardım ettiği ve Milchan’a milyonlarca dolara varabilecek vergi indirimi için bir yasa üzerinde çalıştığı ancak maliye bakanlığının bu yasanın çıkmasını engellediği ortaya çıktı. Ayrıca Milchan’ın İsrail’in en büyük tv kanalı Kanal 2’den hisse edinmesi için Netanyahu’dan ciddi destek aldığına dair belgeler de dava dosyasında mevcut. Netanyahu’nun Milchan’ın hissedarı olduğu Kanal 10’a ciddi destekler vermiş olabileceği iddiası ise henüz soruşturma aşamasında.
Hediyelerle ilgili Netanyahu’dan ve ailesinden herhangi bir itiraz gelmedi hatta Netanyahu, yüzbinlerce dolar tutan şampanya, mücevherat ve tatillerin, kendisine dostluk nişanesi olarak sunulduğunu iddia etti. Bu konuda İsrail kamuoyu ve yargı makamları ikna olmamış gibi görünürken, İsrail’in eski başbakanlarından Ehud Olmert’in de benzer sebeplerle yargılanıp hapse atıldığı akıllara geliyor.
Dava 2000, Benyamin Netanyahu’nun İsrailli iki büyük medya patronu; Yedioth Ahronot gazetesinin sahibi Arnon Moses ve İsrael HaYom gazetesinin sahibi Sheldon Adelson arasında gazetelerin dağıtımıyla ilgili bir anlaşma sağlamaya çalışmasıyla ilgili. Yedioth Ahronoth ve İsrael HaYom, ülkede ücretsiz dağıtılan iki gazete. İsrael HaYom tamamen Netanyahu çizgisinde ve sürekli büyürken, Yedioth Ahronoth oldukça muhalif bir çizgide ve son dönemde sahibi Arnon Moses mali sıkıntı çekiyor. Netanyahu da, Moses’e kendisiyle ilgili daha olumlu haberler yapması karşılığında, rakip gazete İsrael HaYom’un büyümesini engelleyebileceği teklifinde bulunuyor. Bu konuda Netanyahu’nun İsrael HaYom’um sahibi Adelson’la yaptığı görüşmelere dair belgeler de dava dosyasında.
İsrail Başbakanı hakkında, yargılanıp yargılanmayacağı henüz kesinleşmeyen Dava 3000 ve Dava 4000 başlıklı iki ayrı dava daha bulunuyor. Dava 3000, İsrail’in denizaltı alımı için Almanya’yla imzaladığı sözleşmeyle alakalı. Alım sürecinde Netanyahu’ya yakın isimlerin İsrailli bazı üst düzey yöneticilere, denizaltı alımının Almanya’dan yapılması için rüşvet verdiği iddialarını içeriyor. Dava 4000 de Benyamin Netanyahu açısından öncekilere benzer suçlamalar içeriyor. Dosyaya göre Benyamin Netanyahu İsrail’deki en büyük telekomünikasyon şirketi Bezeq’e ulaştırma bakanlığı üzerinden bazı iltimaslar tanıması karşılığında, bazı taleplerde bulunuyor. Belgelere göre İsrailli haber sitesi Walla’da kendisi hakkında daha ayrıcalıklı haberler yapılmasıyla ilgili Bezeq’in ortağı ve Walla’nın da sahibi olan Shaul Elovitch’le anlaşmaya varıyor.
- Yakınların tanıklıkları ve hukuki süreç
13 Şubat’ta İsrail polisinin Dava 1000 ve Dava 2000’le ilgili görüş bildirmesiyle muhtemel bir yargılama sürecinin genel şeklini aldığı düşünülürken, yolsuzluk süreçlerinde Netanyahu’yla birlikte yer alanların mahkemeyle anlaşarak tanık olmaları, Netanyahu için yargılanma ihtimalinin ciddileştiğini gösterdi. Netanyahu’nun iletişim bakanı Şlomo Filber ve İsrailli eski yargıç Hila Gerstl’ın 20 Şubat’ta tanıklığı kabul etmeleri, o ana kadar dava sürecini yarı kayıtsızlıkla takip eden Netanyahu’nun partisi Likud’un destekçileri için işleri değiştirdi. 21 Şubat sabahında kimse ne olacağını kestiremiyordu. Zira Hila Gerstl, Netanyahu’nun kendisine başsavcılık pozisyonunu teklif ederek, bunun karşılığında Sara Netanyahu’nun yaptığı harcamalarla ilgili bir soruşturma dosyasını kapatmasını istediğini söyledi. Bu durum daha büyük bir iddia ortaya çıkmazsa, diğer bütün iddiaları geride bırakan bir iddia olarak değerlendiriliyor. Daha önce polis tarafından Dava 4000 kapsamında tutuklanan Şlomo Filber’ın daha hafif bir ceza alma karşılığında tanık olarak yer almayı kabul etmesi, Netanyahu’nun bu dava kapsamında da yargılanma ihtimalini güçlendiriyor.
Diğer bir tanık olan Michael Ganor, İsrail’e denizaltı satışı yapan ThysennKrupp şirketinin İsrail’deki temsilcisi ve İsrail polisiyle bir yıl hapis cezası ve 2.8 milyon dolar para cezası ödemesi karşılığında tanıklık yapmak üzere anlaşmaya vardı. Ganor’un tanıklığına göre, Netanyahu’nun kuzeni Avukat David Shimron, Netanyahu’yla bağlantılarını kullanarak denizaltıların Almanya’dan alınmasını sağladı. Bu tanıklık da Netanyahu’nun Dava 3000 kapsamında yargılanma ihtimalini güçlendiriyor. Öte yandan Ganor’un tanıklığı, diğer bakan ve üst düzey devlet görevlilerinin başka silah alım ihalelerindeki muhtemel yolsuzluklarına da ışık tutabilir. Bu açıdan İsrail’de siyasi krizin yayılma ihtimaline yüksek gözüyle bakılıyor.
Dava 2000 kapsamında Netanyahu’nun yargılanmasına yönelik en büyük faktörlerden biri de Netanyahu’nun eski özel kalem müdürü Ari Harrow’un tanık olmayı kabul ederek, İsrail polisine sunduğu Arnon Moses ve Benyamin Netanyahu arasında geçen konuşmaların kayıtları oldu. Harrow’un ifadesine göre sonrasında lazım olabileceği düşüncesiyle konuşmaların kaydedilmesini, Netanyahu’nun kendisi istemişti. Harrow’un tanık sıfatı kazanmasıyla bu kayıtlar Netanyahu’nun aleyhinde delile dönüşmüş oldu.
İsrail’de bir siyasetçinin suçlu bulunması, dava sonuçlanana kadar içinde pekçok prosedürü barındıran ve uzun zaman alabilen bir süreç. İsrail polisinin, delilleri mali suçlarla ilgilenen savcılara sunmasının ardından savcıların delilleri gözden geçirmesi gerekiyor. Devamında dosyanın Netanyahu’nun avukatlarına sunulması ve ardından avukatların başsavcıyla bir araya gelerek delillerin yetersizliğine dair savunma yapmaları bekleniyor. Sürecin sonunda da İsrail Başsavcısı Avichai Mendelblitt, davanın seyrine dair kararını açıklayacak. Ancak Benyamin Netanyahu’nun yoğun programı, sürecin uzamasına neden olabiliyor. Netanyahu ekibinin, bu tarz sebepleri kullanıp zaman kazanarak davaya giden süreci daha da uzatabileceğinden bahsediliyor. Diğer yandan İsrail yasalarına göre hakkında yargılama kararı çıksa da başbakanlıkta dördüncü dönemini geçiren Benyamin Netanyahu istifa etmek zorunda değil. İsrail polisinin yargılanması yönünde görüş bildirmesinin ardından yaptığı açıklamalar ve söylemleri de istifa etmeyeceği yönündeki tahminleri güçlendiriyor. Buna ek olarak gerek Likud içerisindeki sesler gerek de koalisyonda yer alan bazı bakanların Netanyahu’ya desteklerini açıklamaları, sürecin kızışmasına yol açabilir. Zira yolsuzluk karşıtı gösteriler Tel Aviv gibi şehirlerde son aylara doğru gittikçe artma eğilimine girdi ve yargılanması durumunda Netanyahu’nun istifa etmesi gerektiği, her ne kadar yasayla gerekli görülmese de toplumsal bir talebe dönüşmüş durumda (Aralık 2017’de bu talebe yüzde 60’lar oranında destek vardı.)
- Yakın geleceğe dair üç senaryo
Benyamin Netanyahu’nun, partisi Likud içerisindeki konumundan ötürü bir yargılama durumunda, sonrasının ne olacağına dair kimsenin bir fikri yok gibi görünüyor. Mevcut durumda koalisyon ortakları arasında da koalisyonu dağıtmaya yönelik bir girişim görünmüyor. Bu da kimsenin özellikle de en sağ kanadın siyasi bir krizin günah keçisi olmak istememesi olarak yorumlanıyor. Bu durum, İsrail başsavcısı yargılamaya dair kararını açıkladıktan sonra değişebilir ve siyasi arena bir anda büyük bir fırsat yarışına sahne olabilir.
İlerleyen sürece dair öne çıkan üç senaryo var. Bunlardan üzerine en çok düşünüleni, Netanyahu hükümetinin düşüşü ve sonrasında yeni seçimler yapılması. Bu, ancak koalisyon ortaklarının koalisyonu dağıtmasıyla gerçekleşecek bir senaryo. Ama henüz altı koalisyon ortağının hiçbirinden elle tutulur çatlak bir ses çıkmadı. Ama partilerin bu opsiyona dair hazırlık yaptıkları, bir süredir siyaset kulislerinde konuşuluyor. Bunlar arasında en çok öne çıkanı İsrail merkez solunu temsil eden ama son dönemdeki söylemleriyle pekçok sağcı siyasetçiyi de geride bırakan Siyonist Birlik lideri Avi Gabbay. Gittikçe sağa yönelen söylemleriyle Gabbay’ın ilerideki dönemin en popülist siyasetçilerinden biri olarak yükselişe geçebileceği öngörülüyor.
İkinci senaryoda, koalisyon ortaklarının pozisyonlarını korumak isteyebilecekleri ihtimalinden hareketle sadece Netanyahu’nun pozisyonundan istifa edeceği ama Likud içerisinden seçilen bir başbakanla diğer bütün koalisyon dengelerinin korunduğu bir seçenek öngörülüyor. Koalisyondaki -Yeş Atid lideri Yair Lapid gibi- bazı partilerin liderleri Netanyahu’nun mevcut durum çözülene dek bir süre siyaset sahnesinden çekilebileceği ihtimalini dillendiriyorlar.
Koalisyondaki siyasetçilerden bazıları da bu tarz davalarla yargılanmaları ve beraat etmeleri nedeniyle “bekle ve gör” yaklaşımı sergileyerek, davalardan hiçbir şey çıkmayabileceği seçeneğini öne sürüyor. Bunlar daha çok sağın sağında yer alan Arye Deri ve Avigdor Liberman gibi siyasetçiler. Burada duranlar, bir seçim halinde ya da Netanyahu’nun gitmesi halinde asla eski güçlerine kavuşamayabilecekleri ihtimalinden hareketle, pozisyonlarını korumaya çalışıyor. En basitinden Deri’nin partisi olan Şas, anketlere göre gelecek seçimde Knesset’e giremeyecek.
Normalde İsrail’in siyasi arenasında ciddi hareketliliklere neden olabilecek böyle bir durumun henüz göreceli bir sessizlikle karşılanmasının arkasındaki sebeplerden biri de İsrail’in bölgesel duruşunun bir savaşa yol verme ihtimali. Kuzey sınırındaki Lübnan’da Hizbullah’ın İran’dan aldığı destekle güçlenmesi ve Suriye’de artan İran etkisi, şu an için İsrail’in büyük ölçekli savaş da dahil bütün ihtimalleri masada tutmasına sebep oluyor. Mevcut ortamın istikrarını sıkıntıya sokabilecek bir hamlenin, herhangi bir siyasetçiye seçimlerde ciddi bir fatura çıkarabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.
Gerek Likud içerisinde gerek de İsrail düzleminde Netanyahu’nun alternatifsiz görünmesi ve bölgesel aktörlerin İsrail’e yönelik tehditlerinin yüksek bir düzeye ulaşması, şu an için Netanyahu’nun pozisyonunu koruyabileceği bir düzlem sunuyor. Bütün bu faktörler gözönünde bulundurulduğunda İsrail’de kısa vadede zemini tamamen değiştirebilecek bir seçenek görülmüyor.
[TRT World'de araştırmacı olarak çalışan Özgür Dikmen, İsrail siyaseti ve dış politikası alanlarında çalışmalarına devam etmektedir]