İran için uzmanlar uyardı: Rejim tehlikede!

İran Araştırmalar Merkezi, İran yönetiminin, Sufi inancına bağlı Gunabadi dervişlerinin sokağa inmesini ulusal güvenlik sorunu olarak gördüğünü açıkladı. Uzmanlar ülkede bir süredir farklı halk kesimlerinin artan biçimde sokakta haklarını aramaya başlamasının, tarikatların da sokağa inmesinin İran rejimi açısından alarm verici bir durum olduğunu belirtiyor.

1

İran Araştırmalar Merkezi (İRAM)  Başkan Yardımcısı Dr. Hakkı Uygur, başkent Tahran'da geçen hafta Gunabadi tarikatının binlerce  müridinin sokaklara dökülmesiyle başlayan gerilimi değerlendirdi.

 
Gunabadi tarikatının 90 yaşındaki lideri Nurali Tabande'nin evinin  polis tarafından basılmaması için dervişlerce korunmaya alınmasıyla başlayan  gerilimin devam edeceğini aktaran Uygur, 5 güvenlik görevlisinin öldüğü, 300  dervişin tutuklandığı olayların İran rejimi tarafından ulusal güvenlik tehdidi  olarak algılandığını belirterek, "Bir süredir farklı halk kesimleri artan biçimde  sokakta haklarını aramaya başladı. Tarikatların da sokağa inmesi İran rejimi  açısından alarm verici bir durumdur. Bu İran rejimi açısından alarm verici bir  durumdur." şeklinde konuştu.
 
Hakkı Uygur, İran’ın 1979’da gerçekleşen devrim sonrası bir İslam  Cumhuriyeti olduğunu anımsatarak, "Teokratik devlet yapısı Şia’nın Velayeti Fakih  yorumuna dayanıyor. Dolayısıyla rejim ister Sünni, ister İslam dışı gruplar,  isterse Velayeti Fakih teorisini kabul etmeyen Şii gruplar olsun bütün dini  cemaatleri sapkın inanç olarak kabul ediyor." ifadelerini kullandı.
 
 İran’da devlet sisteminin siyasi olduğu kadar dini açıdan da bir  meşruiyet iddiasında olduğuna vurgu yapan Uygur, şunları söyledi:
 
"Anayasada Velayeti Fakhiye’den de yetkiler var. Geleneksel  medreselerden gelen tarzıyla bile olsa Velayeti Fakhiye’ye yapılan eleştiriler  kabul edilmiyor. Bu noktada sizin dine dair yapacağınız her bir söylem, her bir  anlatı, her bir rivayet eğer resmi din anlayışıyla uyumlu değilse sorun  yaşayacaktır. Gunabadi tarikatının yaşadığı sorun da budur. Normalde bunlar  Şii’dir. Bunlar apolitiktir. Siyasetle ilgilenmezler. Ama buna rağmen dine dair  bir söylemleri var. Daha ılımlı, daha siyasetten uzak, daha Batı’yla iyi  ilişkileri savunan bir anlatı. Yönetimin bunu kabul etmesi mümkün değil.
 
Şiddet ilk defa yaşandı
 
Daha önce de bu dervişler gündeme gelmişti ama ilk defa şiddet  yaşandı. Bu önemli. Bu yeni bir aşama. Çünkü dervişler daha önce barışçıl  gösterileri tercih ederken neden bu sefer böyle oldu? Ve bunun İran’daki son  aylarda yaşanan toplumsal gösterilerle bir ilgilisi var mı? Bu soruların cevabı  aranması lazım.” 

 1990'lardan sonra devrimin heyecanı düştü
   
İran uzmanı Arif Keskin de İran yönetimindeki Şii İslamcı kadronun  tarikatları dinsel sapma olarak gördüğünü belirterek, tarikatların devrimden  sonra hep baskı altında tutulduğunu, zaman zaman dervişlerin "hanegah" olarak  adlandırdıkları yerlerine baskınlar düzenlendiğini anlattı.
 
Ülkede 1990’lardan sonra devrimin heyecanının düştüğüne değinen  Keskin, "Rejimin o kaba, saldırgan yönetimi toplumu arayışlara itti. İnsanlar  hayatla, evrenle, kendileriyle ilişkide yeni bir anlam arayışına girdiler. Bu  süreç sufiliği yani irfan arayışını da tetikledi." dedi.
 
 Keskin, İran’da sufiliğin kökeninin çok eski tarihlere dayandığını  ifade ederek, şöyle konuştu: "İran’daki 1990’lardan sonra yaşanan tasavvufi eğilim 'yeni maneviyat  arayışı' olarak adlandırılıyor. Devletin gösterdiği kaba mezhepten daha farklı  bir arayış. Barışsever, kardeşliği, dostluğu öğütleyen, bir dervişlik, bir irfani  düşünce tarzı. Mevcut dini lideri otorite kabul etmiyorlar. Bu şekilde siyasal  iktidarın karşısında gözüküyorlar. Diğer taraftan da son olaylarda da gördüğümüz  gibi örgütlenme ve hareket kabiliyetleri çok yüksek. Bu açıdan da rejim için bir  güvenlik tehdidi olarak görülüyorlar. Bu saydığım sebepler nedeniyle dervişçiliği  bitirmeye çalışıyorlar. Bunlar sonuç itibariyle, İran’ın resmi ideolojisinin  dışında duruyorlar."
 
Dervişler İran'ın dini liderlerini dinlemiyor
 
Dervişlerin kendi liderlerinden söz dinledikleri için İran’daki dini  lideri dinlemediklerini aktaran Keskin, "İstedikleri zaman halkı  örgütleyebiliyorlar ve gerektiğinde de sokağa dökebiliyorlar. Bu açıdan da bir  güvenlik tehdidi olarak görülüyorlar. Bu sebeple devlet dervişçiliği bitirmeye  çalışıyor. İran istiyor ki insanlar camiye gitsin, mollayı dinlesin. Ama bunlar  camiye gitmiyorlar. Dervişlerin evlerine gidiyorlar. Güvenlik tehdidi olarak  görünmelerinin en önemli nedeni de her gün daha fazla toplum tarafından rağbet  görmeleri. İran’da 1 milyonun üzerinde derviş olduğu tahmin ediliyor. Bu İran’ın  genelinde yayılmış durumda. Bu son olaylar Tahran’da yaşandı. Ancak başka yerlere  de sıçrama ihtimali var.'' şeklinde konuştu.

AA