AA
İran uzmanları, 2020 yılını krizlerin gölgesinde geçiren ülke için 2021 yılının daha zor geçeceği değerlendirmesinde bulundu.
AA'da yer alan habere göre, İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) tarafından video konferans yoluyla "2020'nin ardından İran" başlıklı bir panel düzenlendi.
Moderatörlüğünü İRAM Başkan Vekili Hakkı Uygur'un yaptığı panele, İRAM uzmanları Dr. Bilgehan Alagöz, Prof. Dr. Murat Aslan, Hadi Atay, Mehmet Koç, Dr. Turgay Şafak konuşmacı olarak katıldı.
İran dış politikasını değerlendiren İRAM Dış Politika Koordinatörü Dr. Bilgehan Alagöz, Demokrat Parti adayı Joe Biden'in ABD başkanı seçilmesinin İran olan ilişkilerde olumlu bir atmosfer yarattığını ancak, Biden ekibinin İran söyleminin giderek ABD Başkanı Donald Trump çizgisine yakınlaştığının altını çizdi.
İran konusunun Amerikan siyasetinde Cumhuriyetçi ve Demokratlar açısından sürekli gündemde olacağını belirten Alagöz, "Senatoda her ne kadar Demokratlar çoğunlukta olsa da, dış politikada özellikle İran konusunda Cumhuriyetçilerin ve Demokratların birbiriyle örtüşen bir yol tuttuğunu görüyoruz. Genel olarak baktığımızda 2020'nin bütün bakiyesinin 2021'e de sirayet edeceğini söyleyebiliriz" ifadelerini kullandı.
Demokratların nükleer anlaşma söylemini korumasına karşın, İran'ın bölgedeki askeri faaliyetleri, balistik füze sistemleri, gibi yeni konuları da müzakere masasına getireceğini aktaran Alagöz, Biden ekibinin nükleer anlaşmaya ek olarak bir takip anlaşması istediğini de kaydetti.
İran ekonomisinin 2020 yılında karşılaştığı sorunları ele alan İRAM Başkan Yardımcısı ve Ekonomi Koordinatörü Prof. Dr. Murat Aslan, krizlerin başlıca nedenleri olarak yaptırımlara, petrol fiyatlarındaki sert düşüşe, Kovid-19 salgının ülkedeki iş kollarını etkilemesine ve İran yönetimindeki çift başlılığa işaret etti.
2020 yılında İran ekonomisinde yüzde 6 daralma beklediğini kaydeden Aslan, "ABD'nin peyderpey İran'a yaptırım uygulamasıyla ve bu yaptırımların İran ekonomisine etkisi ile son 3 yıldır peş peşe İran ekonomisinin negatif büyüme gösterdiğini gördük. Eğer, ABD yaptırımları devreye girmeden önce İran ekonomisine 100 derseniz, geçtiğimiz 3 yıllık dönemde İran ekonomisinin yaklaşık 20-24 biriminin azaldığını yani, ülke ekonomisinin beşte birinin gittiğini gözlemliyoruz. Bu inanılmaz bir rakam." değerlendirmesinde bulundu.
Daralan ekonominin özellikle genç ve dar gelirli kesime daha fazla yük getirdiğini kaydeden Aslan, İran toplumunun "patlamaya yakın" bir seviyeye geldiğini belirtti.
Aslan, ülkede petrol ihracat gelirlerinin de istenilenin çok altında olduğunu kaydederek, "İran'da enflasyon yaptırımların öncesi dönemde tek haneli rakamlara düşmüştü ama yaptırımlar sonrası özellikle döviz kurlarındaki artışın doğrudan fiyatlara yansıması ile beraber resmi istatistiklere göre enflasyon oranının yüzde 10'ların altından yüzde 30-40 bandına ulaştığı görülüyor." dedi.
Aslan sözlerini şu şekilde tamamladı:
"Bizim 2021 ile ilgili gözlemimiz, Biden hükümeti geldiğinden sonra Trump'dan farklı bir takım adımlar atacağı ile ilgili beklentiler var ama, biz bu beklentileri en azından ekonomi cephesinde bir toz pembe tablo olarak çizilmesini doğru bulmuyoruz. Biden'ın önümüzdeki dönemde İran'ı bu kadar sıkışmışken bir şeyler almadan çok fazla geri adım atacağını düşünmüyorum."
İRAM Güvenlik Çalışmaları Koordinatörü Hadi Atay, ABD'nin İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'yi öldürerek, İran'a bölgede bir sınır çizdiğini ve bir sonraki ABD yönetiminin de bunu dikkate alarak politika belirleyeceğini söyledi.
Atay, İran'ın Orta Doğu politikalarını belirlemede Süleymani'nin gölge dış işleri bakanı gibi hareket ettiğini belirterek, "Böyle bir kişinin ortadan kaldırılması Kudüs gücünün operasyon kapasitesinde büyük bir açığa neden oldu. Son bir yılda, özellikle Irak'ta, Suriye'de Kudüs gücünün operasyon kapasitesi büyük bir düşüş gösterdi. Yeni Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani'nin Süleymani'nin boşluğunu dolduramadığı çok açıktır." diye konuştu.
Süleymani suikasti sonrası İran'ın ABD'ye karşı sert intikam söylemlerinin hayata geçirilmediğini belirten Atay, "İran ya topyekün bir savaşa girecek ya da tepkisiz kalacak. Bunların arasındaki seçenekleri çok kısıtlı. İran'ın gerçek caydırıcılığı topyekün bir savaştadır. O da asimetrik kabiliyetlerinden, özellikle füze kapasitesinden kaynaklanıyor." ifadelerini kullandı.
Atay, konuşmasının devamında Kasım ayında suikast sonucu hayatını kaybeden nükleer bilimci Muhsin Fahrizade'nin ölümü ile eleştirilerin odak noktası olan İran'ın güvenlik açığı hakkında "İsrail, İran'ın kalbine kadar sızmış durumda." dedi.
Trump döneminde İsrail'in İran'a karşı operasyon yapmada elinin çok güçlü olduğunu belirten Atay, bu durumun Biden döneminde aynı şekilde devam etmeyeceğini düşündüğünü sözlerine ekledi.
Kasım 2019'da benzine yapılan zam nedeniyle patlak verin protesto gösterilerinde halk ile devlet arasında açılan makasın Süleymani suikasti ile daraldığını aktaran İRAM İç Politika Koordinatörü Mehmet Koç, İran'ın 21 Şubat'ta düzenlenen 11. Dönem Meclis Seçimlerine giderken bu durumu konsolidasyon vasıtası olarak kullandığını aktardı.
Ülkede seçimlere katılımın her zaman rejimin meşruiyetini ölçme aracı olarak algılandığını aktarak Koç, meclis seçimlerine halkın katılımının düşük olması ile ilgili, "Yüzde 50'nin altına düşmesine rağmen toplum nezdinde bir tepkinin meydana gelmediğini, elitlerin de farklı açılardan bu meseleyi kritik ettiğini ama ne halkı sokağa çağırdığını ne da farklı bir şekilde tepki gösterdiğini görmedik. Dolayısıyla İran toplumu da elitler de mevcut durumu bir şekilde kabullenmiş görünüyor." dedi.
Karabağ savaşının İran içerisindeki etnik fay hatlarının aktif olduğunu net bir şekilde gösterdiğini belirten Koç, İranlı Azerbaycan Türkleri nedeniyle İran'ın savaşta hangi tarafa destek vermesi gerektiği noktasında ikilemede düştüğünü aktardı.
Fahrizade suikasti sonrası İran Meclisi'nde onaylanan nükleer faaliyetlerin hızlandırılmasını ve nükleer tesislerdeki denetimlerin sınırlandırılmasını zorunlu kılan yasaya değinen Koç, "Bu kanun içerik bakımından İran'ın hem iç hem dış politikasını etkileme kapasitesine sahip bir kanundur. Uygulandığı taktirde İran'ın nükleer anlaşmadan resmen çıkışının başlangıcı sayılabilecek bir takım adımlar var." diye konuştu.
İRAM Toplum ve Kültür Koordinatörü Dr. Turgay Şafak ise, ülkede Kovid-19 salgını nedeniyle en çok sağlık sisteminin, ardından eğitim sisteminin olumsuz etkilendiğini belirterek, özellikle İran'ın farklı bölgelerindeki gelişmemiş bölgelerdeki imkansızlıklara değindi.
Salgın nedeniyle sinema sektörünün de büyük zarar gördüğünü ve yapımı devam eden onlarca filmin çekimlerinin durduğunu kaydeden Şafak, "Kültür-sanat faaliyetleri büyük oranda durdu ancak daha sonra online olarak konserler, söyleşiler düzenli hale gelmeye başladı." ifadelerini kullandı.