Darbe, devrim, güvensizlik: Dünden bugüne ABD-İran ilişkilerinin kırılma noktaları

ABD Başkanı Donald Trump'ın 'Yeni İran Stratejisi'ni açıklamasından sonra dünya ülkelerinden 'nükleer anlaşma' ile ilgili çeşitli açıklamalar gelirken, nihayetinde ABD-İran ilişkileri bir kez daha gerilmiş oldu.

1

ABD Başkanı Donald Trump'ın, İran'la imzalanan nükleer anlaşmayı yeniden onaylamama kararı, onlarca yıllık karşılıklı atışma ve güvensizlik girdabındaki ABD-İran ilişkilerinde yeni bir kırılma noktası daha oluşturdu. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani Trump'ın konuşması sonrası bunlardan birkaçına değinmişti.

İşte Associated Press'in derlediği ABD-İran ilişkilerinin temel kırılma noktaları:

1953 DARBESİ

İkinci Dünya Savaşı'nın sonucunda İran, o dönemde dünyanın en büyüklerinden olan Abadan'daki İngiliz petrol rafinerisini millileştirdi. Sovyet etkisinden korkan ABD, İran'ın seçilmiş Başbakanı Muhammed Musaddık'a karşı yapılacak darbeyi teşvik eden İngilizlerin yanında yer aldı. Girişimin başarısız olmasına rağmen, CIA tarafından tahrik edilen sokak protestoları nihayetinde Musaddık koltuğundan olmuş ve Muhammed Rıza Pehlevi'nin egemenliği pekiştirilmişti. ABD'nin darbe sürecindeki rolü, bugün İran'da ABD'ye karşı hissedilen güvensizliğin temellerini oluşturuyor.

1979 İSLAM DEVRİMİ

Ocak 1979'da, kansere yakalanan Şah'ın idareyi elde tutma gücü azalmıştı. Protesto ve ayaklanmalarla karşı karşıya kalınca sürgüne kaçan Pehlevi, bir devrim olacağına ihtimal vermeyen Amerikalı destekçilerini şoke etti. Bu gelişmeler sonucunda Ayetullah Humeyni'nin uzun süren sürgün hayatı sona erdi ve Tahran'a döndü. Humeyni kısa zamanda, hükümeti denetleyen ve devlet politikalarında son sözü söyleyen, İran'ın ilk ruhani lideri oldu. Sonraları Humeyni, devrim sürecinde kendisini desteklediği halde onun 'sözünün üstüne söz söyleyenler'in karşısına dikilecekti.

ELE GEÇİRİLEN ABD BÜYÜKELÇİLİĞİ VE REHİNE KRİZİ

Kasım 1979'da, İranlı üniversite öğrencileri Tahran'daki ABD Büyükelçiliği'nde çalışan 52 Amerikalı'yı rehin aldı. Şah Pehlevi'nin İran'a geri dönmesini ve hukukun karşısına çıkarılmasını talep ediyorlardı. ABD Başkanı Jimmy Carter bunu reddetti ve rehineleri kurtarmak için, başarısızlıkla sonuçlanacak bir komando baskını tertipledi. Elçiliğin ele geçirilmesi girişimi henüz başlarken kaçmayı başaran altı Amerikalı, Kanada Büyükelçiliği'ne sığınmış ve CIA'nın yardımıyla kurtarılmışlardı. Kaçış hikayeleri, 2012 yılında "Argo" ismiyle sinemaya uyarlandı. Rehineleri 444 gün boyunca tutan öğrenciler, 1981'de ABD Başkanı Ronald Reagan'ın görevi devraldığı gün rehineleri serbest bıraktı.

İRAN-KONTRA SKANDALI

Reagan yönetimindeki ABD, 1980'lerdeki İran - Irak savaşı sırasında, silah ambargosu olmasına rağmen İran'a gizlice silah göndermeyi kabul etti. Bu satışlardan kazanılan para, Nikaragua'da savaşan ABD destekli asi Kontralar'a aktarıldı. Amerikalılar bu satışın İran hükümetini, "Lübnan Hizbullahı tarafından rehin alınan Amerikalıların kurtarılması konusunda yardım ederler" düşüncesiyle cesaretlendireceğini umdu. George H.W. Bush (Baba Bush) yönetimi devraldığında İran'a, "İyi niyet, iyi niyeti çeker." dedi ve Lübnan'daki Amerikalı rehineler kurtarılırken, ilişkiler asla bundan daha ileriye gitmeyecekti.

DENİZ SAVAŞI VE İRAN YOLCU UÇAĞI'NIN (UÇUŞ 655) DÜŞÜRÜLMESİ

İran-Irak Savaşı sürecinde bir mayına çarpan USS Samuel B. Roberts fırkateyni batmakla burun buruna gelince, İran ve ABD de bir günlüğüne burun buruna gelmişti. O gün, ABD kuvvetleri İran'ın iki petrol kuyusu açma donanımına saldırmış ve altı İran gemisini batırmış veya büyük hasar vermişti. Birkaç ay sonra, Temmuz 1988'de, Hürmüz Boğazı'ndaki USS Vincennes gemisi, Dubai'ye uçmakta olan İran Hava Yolları'na ait -Uçuş 655 olarak da bilinen- uçağına 'savaş uçağı sandık' bahanesiyle saldırmış ve 290 kişinin ölümüne sebep olmuştu.

'ŞER EKSENİ'

11 Eylül saldırısından hemen sonra İran, Taliban'ı devirmek için Afganistan'ı işgal eden ABD'ye yardım ediyordu. Fakat ABD Başkanı George W. Bush (Oğul Bush)'un 2002'nin başlarında Kuzey Kore, İran ve Irak'ı "aktif olarak kitle imha silahlarının peşinde koşan üç ülke" olarak tanımlayıp bunlara "Şer Ekseni" demesi, İran'ın ABD'ye yaptığı yardımı anında kesmesiyle sonuçlandı.

CENK MEYDANI REKABETİ

ABD'nin 2003 Irak İşgali sonrası Amerikan kuvvetleri, İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü'nün Iraklı militanlara yolkenarı bomba yapımı eğitim verdiğini söyledi. İran bu iddiayı reddetti. Sonrasında, İran kuvvetleri ve Hizbullah, ABD'nin karşıtlığına rağmen, ülkesindeki sivil savaşta güç duruma düşmüş Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'e yardım etmişti. İran ayrıca, ABD-Suud koalisyonunun da desteklediği, uluslararası kuruluşlar tarafından resmen tanınan Yemen hükümetinin onarımı karşısında duran Şii asilere destek olmayı teklif etmişti.

AHMEDİNEJAD'IN YÜKSELİŞİ

Mahmud Ahmedinejad'ın 2005'te İran Cumhurbaşkanı olmasından sonra Batı, İran'ın nükleer programının aniden yükselişe geçeceğinden korkuyordu. ABD-İsrail ortak yapımı olduğu iddia edilen bilgisayar virüsü Stuxnet, İran'ın santrifüjlerini yok etmişti. Yeni ekonomik yaptırımlar, İran ekonomisini darboğaza sokuyordu. 2009'da Ahmedinejad'ın yeniden seçilmesi İran'a, 1979 Devrimi'nden sonra, görülmüş en büyük yıkımı getiriyordu. Seçim sonuçlarının tartışmaya açık oluşu, sokak hareketlerine sebep oluyor ve bunlar anında bastırılıyordu. Fakat ABD bu şiddeti eleştirmekle yetiniyor, hengameye doğrudan müdahil olmuyordu.

2015 NÜKLEER ANLAŞMA

Barack Obama yönetimindeki ABD ile Umman'da yapılan gizli görüşmeler, İran'ın, nükleer programı hakkında dünya güçleriyle müzakere masasına oturmasına öncülük etti. İran 2015'te, ekonomik yaptırımların kaldırılması karşılığında uranyum zenginleştirmesine bir üst limit getireceğini kabul etti. Batılı güçler, İran'ın hızlıca nükleer silah edinmesini engellemek için anlaşmaya bağlı kaldılar. İran, zaten hiçbir zaman nükleer silah arayışında olmadığı konusunda ısrarcıydı.