Çin'in Arap ülkelerine Tayvan baskısı devam ediyor

Çin, kendisini tanıyan ülkelerin, ihtilaf içinde olduğu Tayvan'la diplomatik ilişkilerini sonlandırmasını şart koşmasına rağmen bazı Arap ülkelerinin Tayvan'la ticari bağlantılar kurmasının önüne geçemiyor.

AA

Çin ile egemenlik ihtilafı içindeki Tayvan meselesi, İkinci Dünya Savaşı'nın (1939-1945) yaklaşık 4 yıl sonra 1949'da patlak verdi.

Çin'de İkinci Dünya Savaşı'nın ardından çıkan iç savaşta Mao Zedong liderliğindeki Çin Komünist Partisinin (ÇKP) 1949'da iktidarı ele geçirmesi ve Çin Halk Cumhuriyeti'nin (ÇHC) kuruluşunu ilan etmesi üzerine, Çan Kayşek liderliğindeki Çin Milliyetçi Partisi (Kuomintag) üyeleri, Tayvan'a yerleşip, 1912'de kurulan "Çin Cumhuriyeti" (ÇC) iktidarının Ada'da devam ettiğini ileri sürerek bağımsızlık ilan etmişti.

Bu girişim, Çin tarafından kabul edilmese de Tayvan temsilcileri, ABD ve Batı'nın desteğiyle 1971'e kadar Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda Çin'i temsil etmişti.

1950'ler ve 1960'larda çok sayıda ülkenin diplomatik ilişki tercihini Çin Cumhuriyeti'nden Çin Halk Cumhuriyeti'ne çevirmesinin ardından 1971'de BM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada, Pekin hükümetinin Çin'in tek meşru temsilcisi kabul edilmesiyle Tayvan'ın uluslararası örgütlerdeki konumu belirsiz hale gelmişti.

Pekin yönetimi, "Tek Çin" ilkesini benimseyerek Tayvan'ın kendi topraklarının parçası olduğunu savunuyor. Çin, boğaz ve çevresindeki askeri varlığının yanı sıra Tayvan'ın dünya ülkeleriyle müstakil diplomatik ilişkiler kurmasına, BM'de ve diğer uluslararası kuruluşlarda temsil edilmesine karşı çıkıyor.

ÇHC, kendisini tanıyan ülkelerin Tayvan ile diplomatik ilişkilerini kesmesini şart koşuyor.

ÇİN'İN ARAP COĞRAFYASINA YÖNELİK ADIMLARI

ÇHC, ilk yıllarında uluslararası tanınma konusunda zorluklarla karşılaştı. Ancak 1955'te dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır'ın da aralarında bulunduğu pek çok Asyalı ve Afrikalı liderle birlikte Endonezya'daki Bandung Konferansı'na katılması, ÇHK'ya Arap dünyasının kapılarını açtı.

Çin'in Bandung Konferansı'ndan bu yana Filistin ve Cezayir başta olmak üzere Arap topraklarındaki meseleleri benimsemesi ve Abdunnasır'ın desteği nüfuz oluşturması için Arap bölgelerine girişini kolaylaştırdı.

Suriye ve Mısır, ÇHK'yı 1956'da tanıyan ilk Arap ülkeleri oldu. Onları, sosyalist sistemi benimseyen ya da Pekin'in tanıdığı bağımsızlığı yeni ilan eden birkaç Arap ülkesi takip etti.

Öyle ki Pekin, henüz bağımsızlığından önce 1958'de geçici Cezayir hükümetini tanıdı. Böylece geçici hükümeti, Arap olmayan ülkeler arasında ilk Çin tanımış oldu.

Aynı yıl Çin, Irak'ta monarşiden sonra kurulan cumhuriyet yönetim sistemini tanıdı.

Çin'in Arap ülkeleri üzerindeki etkisi açıktı. Öyle ki Cezayir Genelkurmay Başkanı Et-Tahir ez-Zubeyri'nin (1964-1967) anılarında ifade ettiğine göre Cezayir 1962'de bağımsızlığını ilan ettiğinde Ulusal Kurtuluş Ordusu lideri Huairi Bumedyen, o döneme kadar Çin ordusunun adlandırıldığı şekilde orduya "Ulusal Halk Ordusu" ismini verdi.

Bu durum tarihi fotoğraflara da yansıdı. Fotoğraflarda bağımsızlıktan sonra Çin askerî üniformaları giyen Cezayir ordusunun askeri geçit töreni ile Cezayir eski Cumhurbaşkanı Ahmed bin Bella bağımsızlığın ilk yılında Çin üniformasıyla görülüyor.

Bunun yanı sıra Çin, Arap coğrafyasının sınırları dışında yer alan bir ülke olarak Fransa sömürgesine (1954-1962) karşı Cezayir devrimine en fazla silah desteği verdi. 1967 (Altı Gün savaşı) ile 1973 Arap-İsrail savaşlarında Arapların yanında yer alan Çin ayrıca ABD'nin 2003 Irak işgaline de karşı çıktı.

ARAP ÜLKELERİNDEN ÇİN'E DESTEK

Buna karşın Araplar ÇHC'ye, ÇC (Tayvan) tarafından BM'de işgal edilen koltuğunu yeniden alabilmesi, hükümet temsilcisinin Çin adına tek meşru temsilci sayılması için paha biçilmez diplomatik destek verdi. O dönemde arasında Cezayir, Irak, Suriye, (birleşmeden önce) Kuzey Yemen, Güney Yemen, Sudan, Moritanya, Somali'den oluşan 8 Arap ülkesinin yer aldığı 23 ülke bu karara ilişkin bir tasarı sundu.

ÇHC'nin BM'deki koltuğuna dönmesine ilişkin karar tasarısı, 25 Ekim 1971'de 76 kabul, 35 ret ve 17 çekimser oyla kabul edildi.

Çin haber ajansı Xinhua'nın haberine göre oylamada Cezayir, Mısır, Irak, Kuveyt, Libya, Moritanya, Fas, Kuzey Yemen, Güney Yemen, Somali, Sudan, Suriye ve Tunus olmak üzere 13 Arap ülkesi Çin'in lehine oy kullandı.

Pekin ile diplomatik ilişkileri olmayan Bahreyn, Ürdün, Lübnan ve Katar çekimser kalırken, Suudi Arabistan ret oyu kullandı.

Çin, bu adımın ardından 1971'de Kuveyt ve Lübnan gibi pek çok Arap ülkesiyle ilişkiler tesis etti; aynı yıl BAE, Katar ve Bahreyn'in bağımsızlığını tanıdı.

ARAP ÜLKELERİNİN TAYVAN'LA İLİŞKİLERİ

Suudi Arabistan 1990'da ÇHC ile resmi diplomatik ilişkiler kuran son Arap ülkesi oldu. Bunun nedeni, ÇC (Tayvan) ile eskiye dayanan ilişkileri, komünist ideolojiyi kabul etmemesi ve ABD ile olan ittifakı olarak görülebilir.

Suudi Arabistan'ın ÇC'yi tanıması, ÇHC'nin ABD ile güçlü ilişkileri olan Arap ülkeleriyle resmi ilişkiler kurmamasının temel nedeniydi.

Şaşırtıcı şekilde Muammer Kaddafi döneminde (1969-2011) Libya, ABD bloğunda yer almamasına rağmen 1978'e kadar ÇHC ile resmi ilişki kurmadı.

Ancak Kaddafi, Çin anakarası ile resmi ilişkiler geliştirmeye çalıştı. Pekin ile resmi ilişkileri bulunmamasına rağmen 1971'de ÇHC'nin BM'deki koltuğuna geri dönmesi kararı lehinde oy kullandı.

Bu paradoksun sırrı Kaddafi'nin tek bir Çin'e inanmıyor ve ÇC (Tayvan) ve ÇHC'yi "çifte tanıma" politikasını benimsiyor olmasından kaynaklanıyordu. Libya tarafından 1971'de tanınmasına rağmen ÇHC, Kaddafi'nin "çifte tanıma" politikasını şiddetle reddetti.

Trablus, 1978'de ÇC'yi (Tayvan) tanıma kararını geri çekmesine kadar Pekin yönetimi ile ilişki geliştiremedi.

TAYVAN'LA TİCARİ İLİŞKİLER

Bugün tüm Arap ülkeleri ÇHC'yi tanıyor. Ancak Arap ülkeleri dünyada otomobil, uçak, silah ve neredeyse elektronik olan her şeyin üretiminde kullanılan çip üretiminin 3'te ikisinden fazlasını tek elinde bulunduran Tayvan ile ticari ilişkiler geliştirmekten de geri durmuyor.

Tayvan, Trading Economics verilerine göre, 2020'de 668,5 milyar dolar olan gayri safi yurtiçi hasılasıyla dünyada 22. sırada yer alıyor ve gelişmekte olan güçlü ekonomilere sahip Asya kaplanlarından biri. Bu nedenle bazı Arap ülkelerinin Pekin ile olan güçlü ilişkilerine rağmen bu gerçekleri görmezden gelmeleri zor.

Kahire ve Pekin arasındaki tarihi ilişkilere rağmen, Kahire'deki Tayvan Ekonomi Ofisi'ne göre, Mısır ve Tayvan arasındaki ticaret 2020'de 500 milyon doları aşarak 2019'a göre yaklaşık yüzde 11 arttı.

Mısır ve Tayvan arasında ticari ilişkiler, Tayvan'ın Kahire'de 2000 yılında ticari temsilcilik açmasının ardından gelişti.

Kuveyt ile Tayvan arasındaki ticaret ise Mısır'ın Tayvan ile olan ticaretinin 10 katına ulaşmış durumda. Kuveyt'in 2018'de Tayvan'a yaptığı büyük petrol ihracatı ve ardından elektrikli ve elektronik cihaz ithalatı ile iki ülke arasındaki ticaret 5 milyar doları aştı.

Suudi Arabistan, Arap coğrafyasında Tayvan'ın en büyük ticari ortaklarından biri. Tayvan-Suud arasındaki ticaret hacmi 2013'te 13 milyar dolar, 2019'da ise 8 milyar dolar olarak kaydedildi. Bu durum da, Suudi Arabistan'ın Tayvan ile resmi ilişkileri kesmekteki gecikmesinin nedenini açıklıyor.

Libya'da Kaddafi, ÇHC'nin karşı çıkmasına rağmen 1997'ye kadar Tayvan'ın Libya'daki ticaret ofisinin adını "Çin Cumhuriyeti Ticaret Ofisi" şeklinde kullanmasına izin verdi.

Ürdün'de de Pekin'in baskısıyla aynı durum 2018'de söz konusu oldu. Ürdün, Tayvan'dan Amman'daki "Çin Cumhuriyeti Ticaret Ofisi" şeklinde olan ticari ofisinin adını "Taipei Ekonomik ve Kültür Ofisi" şeklinde değiştirmesini talep etti.

ÇHC özgürlük hareketlerini destekleyerek Arap ülkelerine girmeyi başardı. Arap ülkeleri de Çin Halk Cumhuriyetini destekledi ve Pekin'in BM'deki koltuğunu kazanması ve Tayvan'ın da diplomatik olarak izole edilmesinde önemli rol oynadı.

Pekin, ÇHC ve ÇC'nin "çifte tanınma" şeklinde tanınmasını kesin bir dille reddediyor ve bu sebeple bazı Arap ülkeleriyle çok geç resmi ilişkiler kurdu. Bunların başında Suudi Arabistan, Umman ve Ürdün ve hatta Kaddafi döneminde Libya da yer alıyor.

ÇHC, özellikle iç savaşlar ve kıtlık çeken bir ülke konumundan dünyanın en büyük ikinci ekonomisine dönüşmesi sürecinin ardından, Arap dünyasında uluslararası tanınma savaşını ezici bir çoğunlukla kazandı.

Ancak bu durum Suudi Arabistan, Kuveyt, Ürdün ve Mısır gibi Arap ülkelerinin Asya kaplanlarından biri olan ve gelişmiş elektronik çip endüstrisi üzerinde neredeyse tekel sahibi olan Tayvan ile ticari ilişkiler kurmasına engel olmadı.

ÇHC, Arap ülkeleri ile Tayvan arasında ticari ilişkiler kurulmasına itiraz etmemiş, ancak bu ülkelere Tayvan'ın ticari ofisleri için "Çin Cumhuriyeti" adının kullanılmaması konusunda sürekli baskı yapmıştır.