Rusya'nın uluslararası hukuktaki iç işlerine karışma ve kuvvet kullanma yasaklarını ihlal ederek Ukrayna'yı işgali sonrası BM Güvenlik Konseyi'nde alınmak istenen karar, Konsey'in 5 daimi üyesinden olan ve o esnada Konsey'de başkanlık koltuğunda oturan Rusya'nın vetosuna takıldı. Rusya'nın vetosu sebebiyle kararın alınamaması üzerine Konsey, Barış İçin Birlik Kararı prosedürünü işleterek 27 Şubat'ta meseleyi, BM Şartı madde 24/1'de ifade edilen başlıca sorumluluğu uluslararası barış ve güvenliği sağlamada başarısız olduğundan bahisle Genel Kurul'a havale etti. Sonraki gün acil olağanüstü toplantı usulü ile toplanan Genel Kurul meseleyi tartıştı ve 2 Mart'ta oylanan karar taslağı 141 kabul, 5 ret ve 35 çekimser oy ile kabul edildi. Bu kararında Kurul, Rusya'nın 24 Şubat'ta Ukrayna'ya karşı başlattığı, Rusya'nın ifadesiyle "özel askeri operasyonlarını" kınadı, Rusya'dan kuvvet kullanımını derhal sona erdirmesini ve silahlı kuvvetlerini geri çekmesini talep etti.
Genel Kurul'un böylesi sıra dışı bir karar prosedürü sonucunda başka bir karar alma imkanı var mıydı? Örneğin, kuvvet kullanılmasını içeren kolektif önlemlerin alınmasını da tavsiye edebilir miydi? 40 yıldır dünyada gerçekleşen onca çatışma ortamında Barış İçin Birlik Kararı'nı doğurmayan BM, Rusya-Ukrayna savaşını Genel Kurul'un olağan toplantısında gündemine almak yerine niçin ilgili prosedürü işletti?
KARARIN İŞLETİLMESİ GENEL KURUL'UN YETKİLERİNİ KULLANMASI İÇİN ZORUNLU MU?
Barış İçin Birlik Kararı, uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesinde birincil sorumluluğa sahip Güvenlik Konseyi'nin, veto sebebiyle bu görevini yerine getirmede başarısız olması neticesinde barış ve güvenliğin sürdürülmesinde ikincil sorumluluğa sahip Genel Kurul'un söz sahibi olmasını öngören bir BM Genel Kurul kararıdır.
Karar, uluslararası barış ve güvenlik konusunda başlıca sorumlu organın Güvenlik Konseyi olduğunu teyit etmekle beraber, kararda belirtilen ve aşağıda ele alınacak ön koşulların gerçekleşmesi durumunda, bu yetkinin birincil yetkili Konsey'den ikincil yetkili Kurul'a geçişini, bu geçişin şartlarını ve ilgili kapsamı düzenlemektedir. Karar, yetki geçişi konusunda bir yol haritası oluşturmaktadır.
Kararın alındığı 1950'den günümüze kadarki uygulamaya bakıldığında Barış İçin Birlik Kararı çerçevesinde alınabilecek tüm kararları Genel Kurul'un herhangi bir olağan toplantısında ilgili konuyu gündeme eklemek yoluyla da alabileceği anlaşılıyor. Öyleyse niçin bu prosedür işletilerek acil olağanüstü oturum gerçekleştirilmiştir? İlgili sorunun uluslararası barış için doğurabileceği tehlike, konunun devletler için politik önemi ve münhasıran ele alınmasının kamuoyu nezdinde gündem oluşturması gibi hususlar, BM'yi acil olağanüstü oturuma götüren esas sebeplerdir.
Esasen Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ve oluşan savaş halinin Genel Kurul'un olağan toplantı gündeminde ele alınması mümkündü. Fakat BM üyeleri, ilgili meselenin kendileri için politik önemine binaen Genel Kurul'un 24 saat içinde acil olağanüstü şekilde toplanması ve kolektif önlemler alınmasını tavsiye etmesi için Barış İçin Birlik Kararı prosedürünü başlatmışlardır. Böylece uluslararası kamuoyunun tüm dikkatinin bu meseleye verilmesi istenmiştir.
KARARIN ETKİNLİĞİ
Barış İçin Birlik Kararı çerçevesinde alınan kararlarda her ne kadar geniş bir içerik yelpazesi bulunsa da karar özelinde tartışmalı husus olan kuvvet kullanmayı içeren önlemlerin tavsiyesinin gündeme gelmediğini (Kore Savaşı sürecinde alınan kararın Birlik Kararı çerçevesinde alınıp alınmadığı tartışmalıdır), bu hususun yalnızca teorik düzlemde tartışıldığını, uygulamada karşımıza çıkmadığını belirtmek gerekir[5]. Nitekim bu karar çerçevesinde BM Genel Kurulu'nun kuvvet kullanmayı içeren kolektif önlemleri tavsiye edebileceği teorik olarak söylenebilecek olsa da bunun özellikle BM Güvenlik Konseyi daimi üyesine karşı hayata geçirilmesinin bir dünya savaşı tehlikesini doğuracağı açıktır.
Barış İçin Birlik Kararı'nın 1950'de kabul edilmesinden başlayarak günümüze kadarki acil olağanüstü oturumlarda alınan tavsiye kararlara göz atıldığında, kararların uluslararası barış ve güvenliği sağlama hususundaki etkinliğinin azaldığı, olayların çözümü için somut adımlar atılmaktan gittikçe uzaklaşıldığı hatta pek çok kararın kınamaların ötesine geçmediği görülmektedir. 11'inci acil olağanüstü oturum sonucunda alınan karar da bu anlamda şaşırtıcı olmamıştır. Halbuki kararın ilk gündeme geldiği acil olağanüstü toplantılardan çıkan kararların daha etkin olduğunu, barışı korumak noktasında daha çok şey vadettiğini söylemek mümkün.
İlk acil olağanüstü oturumlarda oluşturulan barışı koruma operasyonlarının etkinliği düşünüldüğünde, Birlik kararı çerçevesinde alınan sonraki kararların (örneğin, Ukrayna meselesine ilişkin karar) uluslararası barış ve güvenliği sağlamadaki yetersizliği fark edilmektedir. Genel Kurul kararlarının, uluslararası toplumun ilgili konu hakkındaki umumi görüşünü ifade etmesinden ötürü belirli bir ahlaki ve siyasi ağırlığa sahip olduğu su götürmez bir gerçektir ve bu sebeple önemsiz değildirler. Ancak ihlalci bir devletin salt tavsiye niteliğinde olan çekilme çağrısı yahut kınama gibi Genel Kurul kararları sonrasında eylemlerini barışın sağlanmasına uygun şekilde tanzim edeceğini beklemek gerçekçi değildir. Genel Kurul'un etkili olabilecek kararlar alması durumunda ilgili kararların yansımalarının daha olumlu olacağı söylenebilir. Nitekim 2 Mart'ta Genel Kurul'da 141 devlet tarafından olumlu oy verilerek kabul edilen karara Rusya'nın uymadığı, askeri birliklerini Ukrayna'da tutmayı sürdürdüğü görülmektedir.
Sonuç itibarıyla bir öncekinden 40 yıl sonra gerçekleştirilen acil olağanüstü toplantının uluslararası kamuoyu oluşturmak ve konunun politik önemine dikkat çekmek gayesiyle yapıldığı ifade edilebilir. Zira bir kez daha çıkan karar, kınamadan ve birliklerin çekilmesi çağrısından ibaret kalmıştır. Elbette burada devletlerin örgüt düzeyinde hassas bir denge gütmeye çalıştıkları söylenebilir. BM sisteminin korumaya çalıştığı en önemli husus ne olursa olsun hiçbir üyesini sistem dışında bırakmamaya çalışmak ve bir şekilde ilgili devleti örgüt yapısına ve kurallarına entegre etmektir. Ekonomik yaptırımlar başta olmak üzere Rusya'ya karşı alınan yaptırım kararlarının daha ziyade devletler eliyle gerçekleştirildiği, BM örgütü düzeyinde bir kararın çıkmadığı görülmektedir.
Devletlerin yahut bölgesel örgütlerin Rusya'ya karşı takınacağı tavırlardaki değişiklik ve Rusya'nın bunlara tepkisi, Genel Kurul'un faaliyetlerinde birtakım değişiklikleri gündeme getirebilir. Zira Genel Kurul, 2 Ocak'ta aldığı kararda 11'inci acil olağanüstü oturumu geçici olarak kapattığını belirtmiş ancak 10'uncu acil olağanüstü oturumda olduğu gibi bu oturumu da üye devletlerin istemi üzerine devam ettirebilmesi için Genel Sekreter'i yetkilendirmiştir.