Avrupa başörtüsü hazımsızlığı! Karar tepki çekti

Avusturya İslam Cemaati (IGGÖ) Genel Başkanı Ümit Vural, 14 yaş altındaki çocukların okullarda başörtüsü takmasını yasaklayan tasarının parlamentonun onayını almasına tepki göstererek, bu tasarının toplumsal barışı zedeleyebileceğini söyledi.

AA

Vural, AA muhabirine Avusturya'da başörtüsü karşıtı yasaya ilişkin açıklamalarda bulundu.

IGGÖ'nün bu tasarıya karşı çıktığını, aynı zamanda birçok açıdan sorunlu ve yanlış bulduğunu söyleyen Vural, "Bu tasarıyı, anayasal, pedagojik açıdan yanlış buluyoruz ve aynı zamanda toplumsal barışı zedeleyici olarak da görüyoruz. Avusturya Anayasası'nın güvence altına aldığı din ve vicdan özgürlüğü çocukların da temel haklarını kapsıyor." dedi.

14 yaşın altındaki kız çocuklarına okullarda başörtüsünü yasaklamanın belli bir dini pratiği hedef almak olduğunu belirten Vural, bu kararın anayasanın eşitlik ve dini özgürlük ilkesine aykırı olduğuna dikkati çekti.

Vural, geçmiş yıllarda Anayasa Mahkemesi'nin benzer düzenlemeyi iptal ettiğini hatırlatarak, şunları söyledi:

"Yani resmi gerekçeye baktığımızda genellikle çocuğun korunması, baskıdan arındırılmış bir eğitim ortamı gibi ifade edilmekte. Aynı zamanda kız çocuklarının zorla başörtüsü taktığı, giydiği söyleniyor. Biz şüphesiz kurum olarak, Müslümanlar olarak her türlü zorlamaya karşıyız. Ancak pratiğe baktığımızda bu yaklaşım Müslüman kız çocuklarını genelleyen ve ötekileştiren bir bakış açısına dayanmakta. Başörtüsü esasen birçok aile için inancın, kimliğin ve mahremiyet anlayışının bir parçası, bir tezahürü. Yasaklayıcı yaklaşım sorunları çözmek yerine semboller üzerinden siyaset üretmektedir."

Zorla başörtüsü takılmasına karşı olduklarını ama aynı zamanda kendi özgür iradesiyle başörtüsü takmak isteyen insanlara da imkan verilmesi gerektiğini ifade eden Vural, genel bir yasağın yanlış olduğunu, bireysel çözümlerin daha doğru olduğunu dile getirdi.

Vural, okullarda başörtüsünün yasaklanmasının Müslüman toplumda derin bir endişeye, üzüntüye ve hayal kırıklığına neden olduğunu dikkati çekerek, "Özellikle ebeveynler kız çocuklarının damgalanacağı, dışlanacağı ve eğitim ortamında baskı hissedeceği yönünde kaygı duyuyorlar. Tabii İslam dininin resmi olarak tanındığı bir ülkede başörtüsü yasağının gelmesi toplumsal anlamda bu kabulün henüz olması gereken seviyede olmadığı anlamına geliyor." diye konuştu.

Avusturya İslam Cemaati'nin gelen kararın geri bildirimlerinin aidiyet duygusunu zayıflatacağı ve devlete olan güveni sarsacağı yönünde olduğunu aktaran Vural, bu kararın olumlu ya da olumsuz etkilerini zamanın göstereceğini bildirdi.

Vural, Avusturya'da zorunlu eğitimin 9 yıl olduğunu ve bu kararın evde eğitime yönelim olabilme ihtimali doğurduğunu anlatarak, şöyle devam etti:

"Yasaklar entegrasyonu güçlendirmiyor. Aksine aileleri zor durumda bırakıyor. Biz her çocuğun eğitime tam ve eşit seviyede ulaşması gerektiği kanaatindeyiz. Tabii tek bir yaklaşım yok. Yani yüzde 70'i aşan bir kitlenin bu yasağı desteklediği konuşuluyor. Bu durumda bizi çok ciddi olarak düşündürüyor ve şunu gösteriyor. Biz bu süreci sadece bir hukuki süreç olarak görmemeliyiz. Toplumsal olarak bu sürece dahil olmamız lazım. Bu yüzde 70'in nasıl oluştuğunu kendimize sormamız lazım."

"AYRIMCI YASAKLAR TOPLUMSAL KUTUPLAŞMAYI DERİNLEŞTİRİYOR"

Ülkedeki hukukçuların, eğitimcilerin, kilise ve diğer dini cemaatlerin temsilcileri ve insan hakları kuruluşlarının da bu yasağı orantısız ve ayrımcı olarak değerlendirdiklerine değinen Vural, bu meselenin yalnızca Müslümanların sorunu olarak ele alınmaması gerektiğini, hukuk devleti ve temel haklar meselesi olduğunun çok açık bir şekilde görüldüğünün altını çizdi.

Vural, Avusturya İslam Cemaati'nin hukuki değerlendirmeleri, kamuoyuna yönelik açıklamaları ve anayasal başvuru sürecini yakinen takip ederek üzerinde çalıştıklarını söyleyerek, "Biz siyasi karar vericilerle diyalog kanallarını sürekli açık tutmaya çalıştık. Çözüm odaklı bir yol izlemeye gayret ettik. Fakat geldiğimiz noktada maalesef siyaset ve parlamento büyük bir çoğunlukla bu yasakta ısrar etti." ifadelerini kullandı.

Anayasa Mahkemesi'ne gitmekten başka bir çarelerinin kalmadığını ve gerekli bütün hazırlıkları yaptıklarını belirten Vural, en kısa zamanda mahkemeye başvurulacaklarını dile getirdi.

Vural, genel olarak ayrımcı yasakların toplumsal kutuplaşmayı derinleştirdiğini ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Ön yargıları normalleştirebiliyor. Başörtüsü yasağı gibi sembolik kararlar da Müslümanlara yönelik şüphe ve güvensizliği besleyebiliyor. Bu durum özellikle çocuklar ve gençler üzerinde psikolojik baskı, öz güven kaybı ve dışlanmışlık hissi oluşturabiliyor. Uzun vadede bu toplumsal uyum yerine toplumsal kırgınlığı artırabiliyor. Bunu engellemek için elimizden gelen her şeyi yapmak zorundayız, yapacağız. Zira biz bu toplumun parçasıyız. Bizim üye olarak temel yaklaşımımız yasaklar değil diyalog, dışlama değil, katılım, sembollerle mücadele değil, gerçek sorunlar üzerinde çözüm üretmemiz gerektiği kanaatindeyiz."