Myanmar’daki saldırılardan kaçıp Bangladeş’e sığınan Arakanlı Müslümanların evlerine dönmeleri birçok nedenden ötürü kısa vadede çok zor görünüyor. Üstelik Arakanlı Müslümanların çoğu, can güvenlikleri sağlanmadıkça, malları geri teslim edilmedikçe ve vatandaşlık hakları verilmedikçe Myanmar’a dönmek istemiyor.
Ağustos ayının sonlarında Myanmar ordusu ve Budist fanatiklerin Myanmar’ın Arakan eyaletinde yaşayan Müslümanlara saldırmaya başlamasından sonra Güney Asya’da son yılların en büyük göç dalgalarından biri ortaya çıktı.
Myanmar’da ordunun ve Budist fanatiklerin saldırılarından kaçarak 25 Ağustos’tan beri Bangladeş’e gelen Arakanlı Müslümanların sayısı BM rakamlarına göre 633 bine ulaştı.?
1990’lı yıllardan bu yana Bangladeş’e gelenlerle sayıları 1 milyona yaklaştığı belirtilen Arakanlı Müslümanlar, Bangladeş’in güney ucunda ve Myanmar sınırı yakınındaki Cox’s Bazar bölgesindeki kamplarda zor şartlar altında yaşamaya çalışıyor. Saldırılar nedeniyle yanlarına neredeyse hiçbir şey alamadan canlarını kurtarmak için kaçan Arakanlılar uluslararası yardım kuruluşlarının dağıttığı yardımlarla hayatta kalmaya çabalıyor.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin yaptığı sayımlara göre, Arakanlı Müslümanların yüzde 70’i Myanmar’ın batısındaki Maungdaw kentinden Bangladeş’e geldi. BM yetkilileri, Myanmar’daki saldırıların “etnik temizlik” niteliği taşıdığını belirten açıklamalar yaptı ve Arakanlıların sadece “gönüllü olarak” Myanmar’a dönmelerinin sağlanması gerektiğini, zorla göndermenin kabul edilemeyeceğini belirtti.
Arakanlıların Myanmar’da kaydı yok
Daha önce iki ülkenin yönetimleri ekim ayında görüşmüş, Myanmar yönetimi, Arakanlı Müslümanların Myanmar'daki ikametlerinin “doğrulanması”, yani resmi kayıtları bulunması durumunda geri alınacağını açıklamıştı. Ancak Arakanlı Müslümanların birçoğunun, kendilerini vatandaş olarak kabul etmeyen Myanmar'da kaydı bulunmuyor.
Bangladeş ile Myanmar, 23 Kasım’da ise Arakanlıların dönüşüyle ilgili bir anlaşma imzaladı. Buna göre, Bangladeş’in gönüllü olarak dönmek isteyen Arakanlıları tespit etmesi, Myanmar hükümetinin de geri dönmeye uygun kişileri belirlemesi bekleniyor. Bu kişilerin de kimlik belgelerini ve Myanmar’da ikamet ettiklerini gösteren belgeleri sunması gerekiyor. Yani Myanmar hükümeti, Arakanlıların daha önce Myanmar’da yaşadıklarının “doğrulanması” gerektiğini belirtiyor.
Bu noktada Arakanlıların statüsü ön plana çıkıyor çünkü zaten vatandaş sayılmayan bu kişilerin bu tür belgeleri de bulunmuyor.
İngiltere İçişleri Bakanlığının kasımda yayımladığı bir rapor, Myanmar devletinin özellikle 1989 sonrasında vatandaşlık yasalarının nasıl değiştirildiğini gösteriyor. Rapor, Arakanlı Müslümanlardan ikamet belgesi bulunanların belgelerinin hangi yöntemlerle geçersiz sayıldığını ortaya koyuyor.
Sonuç olarak Arakanlı Müslümanların büyük çoğunluğunun Myanmar’da resmi kayıt belgeleri bulunmuyor. Bu durumda 23 Kasım’da yapılan dönüşlerle ilgili anlaşmanın da birçok hükmünün yerine getirilmesi neredeyse imkansız görünüyor.
Bir başka önemli husus da Myanmar hükümetinin “gönüllü olarak” dönecek kişilerin daha önce yaşadıkları yerlere yerleşmesini istemesi. Bu da dönüşleri zorlaştıran bir konu çünkü birçok kişinin “dönebileceği bir yeri bulunmuyor.” Bunun nedeni ise ordunun ya da fanatik Budistlerin, Müslümanların birçoğunun evlerini, mallarını ve iş yerlerini yakmış olması.
Myanmar hükümeti, geçen ay sonunda, dönecek kişilerin bir bölümü için kamplar yapacağını açıkladı. İnsan Hakları İzleme Örgütünün “açık hava tutukevi” olacağını değerlendirdiği bu kamplar hakkında ayrıntılı bilgi verilmedi. Ancak Myanmar hükümeti, Bangladeş’ten günde 300’den fazla Arakanlı alamayacağını bildirdi. Bu da 630 binden fazla Arakanlı Müslümanın dönüşünün en az 5,5 yıl süreceği anlamına geliyor. Bu durum da Myanmar hükümetinin işi yokuşa sürme çabası olarak değerlendiriliyor.
Ne dönecek yer ne can güvenliği var
Myanmar’dan kaçıp Bangladeş’e sığınan Arakanlı Müslümanların neredeyse tamamı da evlerine dönüşün zorluğunu dile getiriyor.
AA muhabirinin Balukhali, Kutupalong ve Tankhali’deki kamplarda konuştuğu birçok Arakanlı, zaten sadece canlarını kurtarabildiklerini, geride dönebilecekleri hiçbir şey kalmadığını belirtti.
Bu kişilerden Tahara isimli Arakanlı kadın, üç ay önce Bangladeş’e sığındığını, kocasının Myanmarlı askerler tarafından öldürüldüğünü söyledi.
Tahara, “Burası Myanmar’dan daha iyi. Burada en azından canımız güvende. Geri dönmek istemiyorum. Burada canımızı koruyabiliyoruz.” dedi.
Zübeyre adlı Arakanlı kadın da kocasının bıçaklanarak öldürüldüğünü, bunun ardından canlarını kurtarmak için dört çocuğuyla Bangladeş’e kaçtığını aktardı.
“Tek suçumuz Müslüman olmak. Tek suçumuz camide namaz kılmak, medreseye gitmek. Sadece bu yüzden bizi öldürüyorlar.” diyen Zübeyre, Myanmar’a dönmeyi düşünmediğini belirtti.
Zübeyre, “Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Evimiz yandı. Tarlalarımızı elimizden aldılar. Burada en azından karnım doyuyor, canım güvende.” diye konuştu.
Şangida isimli Arakanlı kadının hikayesi de yürekleri yakacak türden. Askerlerin açtığı ateşte kocası ve kocasının kucağındaki 1,5 yaşındaki oğlunu kaybettiğini anlatan Şangida, “Geri dönsem ne olacak? Kocam yok, malım, mülküm yok. Hayvanlarım öldürüldü. Karnımı nasıl doyuracağım orada. Hiçbir şeyim kalmadı.” sözleriyle durumunu anlattı.
Nüfus yoğunluğu çok yüksek
Arakanlı Müslümanlar, Bangladeş’in güneyinde aslında ülkenin tatil beldesi sayılan Cox’s Bazar yakınındaki kamplarda bir süre daha kalacak gibi görünüyor. Ancak bu durum turistik bölgenin halkı için de kamplar da yaşayanlar için de birtakım zorlukları beraberinde getiriyor.
Sığınmacıların gelmesinden önce nüfusu 2,5 milyon civarında olan bölgeye son gelenlerle nüfusun 1 milyon arttığı düşünüldüğünde bölgede oldukça yoğun bir nüfus dağılımı göze çarpıyor. Bu da çevre kirliliğinden asayişe kadar birçok sorunu beraberinde getiriyor. Zaten yoksul olan bölge halkı sığınmacılara özellikle ilk günlerde yardım etmeye çalıştıklarını söylüyor. Türkiye gibi birçok ülkenin yanı sıra uluslararası kuruluşların da yardım ulaştırmaya başlamasından sonra yerel halkın üzerindeki yük hafiflemiş durumda. Hatta yardımların bölgeye ekonomik canlılık getirdiği bile söyleniyor.
Ancak yerel yöneticilerin bir bölümü, sığınmacıların ülkenin başka bölümlerine dağıtılmasını istiyor. Cox’s Bazar Sivil Toplum Kuruluşları Forumu, Bangladeş’te kilometrekare başına kişi sayısının bin 152 olduğunu, Cox’s Bazar bölgesinde ise bu sayının bin 500’e yaklaştığını bildirdi. Forum Başkanı Karim Chowdhury, sığınmacıların bir kısmının kamplardan ayrılıp kent merkezine gittiğini, bunun da turizm için sorun yarattığını savundu.
Bunun dışında son 3 ayda bölgede binlerce su kuyusu açıldığından yeraltı su seviyelerinin birçok yerde azaldığı, bunun da ileride sorun teşkil edeceği ifade edildi.
Kampların yapımı için en az bin 500 hektar ormanlık alandaki ağaçların kesildiği belirtildi. Ağaçların kesilmesinin yanı sıra plastik gibi atıkların çevreye büyük zarar vereceği endişesi dile getirilirken, yağmur mevsiminde kamplarda toprak kayması ve sel gibi durumların oluşmasından korkuluyor.
Sonuç olarak, Arakanlı Müslümanların Myanmar’a evlerine dönmeleri ne kadar imkansız gibi görünüyorsa Bangladeş’teki hayatlarının da hiç kolay olmayacağı apaçık ortada.
AA