ABD'nin 'seçimlere müdahale' sicili kabarık

Dünyanın birçok bölgesindeki farklı ülkelere doğrudan veya dolaylı yollarla ''siyasal düzen ayarı'' vermeye çalışan Amerikan yönetimlerinin sicili kabarık görünüyor.

1

2016'da yapılan Amerikan başkanlık seçimlerine Rusya'nın müdahale ettiği iddiaları üzerine başlatılan soruşturmalar sürerken, ABD'nin yarım asırdır dünyanın birçok farklı ülkesindeki seçimlere ve siyasal düzene yönelik müdahaleleri de tartışılıyor.

8 Kasım 2016'da yapılan başkanlık seçimlerine Rusya'nın siber saldırılarla müdahale ettiği yönündeki iddiaları tartışan ABD'nin başka ülkelerdeki "seçimlere müdahale tarihçesi" bir kez daha gündeme geldi.

Özellikle Soğuk Savaş döneminde "komünizme karşı mücadele" gerekçesiyle dünyanın birçok bölgesindeki farklı ülkelere doğrudan veya dolaylı yollarla "siyasal düzen ayarı" vermeye çalışan Amerikan yönetimlerinin sicili kabarık görünüyor.

Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) eski başkanı James Woolsey'in geçen hafta basına yansıyan, "(ABD'nin başka ülkelerin seçimlerine müdahale edip etmediği sorusuna) Muhtemelen evet, ancak komünistlerin iktidara gelmesini engellemek için, sistemin iyiliği içindi; yani demokrasinin menfaatine, sadece iyi bir amaç içindi" şeklindeki sözleri, ABD'nin başka ülkelerdeki seçimlere müdahale ettiği gerçeğini yeniden gözler önüne serdi.

İran'da demokratik yönetime darbe

CIA, İran'da demokratik seçimle iktidara geçmiş olan Başbakan Muhammed Musaddık'ı deviren 1953 darbesinde önemli bir rol oynadığını ilk kez 2013 yılında kabul etti. Aynı darbede CIA ile birlikte İngiliz istihbaratının da rol oynadığı biliniyor.

Söz konusu darbeden 60 yıl sonra kamuya açılan belgelerde CIA'in İran'daki yönetim değişikliğinde oynadığı rol gözler önüne serilirken, belgelerde darbeye "Amerikan dış politikasının bir parçası olarak" yardım edildiği belirtilmişti.

İran'ın petrolünü millileştirme kararı alan Musaddık'ı deviren Washington-Londra ortak yapımı darbe süreci, Batı yanlısı Şah Muhammed Rıza Pehlevi'nin iktidar koltuğuna oturmasıyla sonuçlanmıştı.

Honduras'taki darbeye sessiz kaldı

ABD'nin 2009 yılında Honduras'ta demokratik seçimlerle işbaşına gelen Devlet Başkanı Manuel Zelaya'nın askeri bir darbe ile indirilmesine sessiz kalması, "darbecileri meşrulaştırdığı" gerekçesiyle halen tartışılmaktadır.

Darbeye "darbe" nitelemesi yapmadan seçimlerin yenilenmesini isteyen ABD yönetimi, ülkedeki askeri yapılanmanın muhalif tüm toplum kesimlerini sindirmesine izin verdiği gerekçesiyle Honduraslılar tarafından yoğun şekilde eleştirildi.

1954 yılında Guatemala'da Devlet Başkanı Jacobo Arbenz'i indiren CIA, onun yerine "komünizmle daha etkili mücadele etmesi için" askeri bir diktatörlüğü işbaşına getirdi.

ABD'nin bir başka Orta Amerika ülkesi olan Haiti'deki birçok askeri darbeye doğrudan ve dolaylı destek vermesi de uluslararası ilişkiler literatüründe yaygın olarak bilinen bir konu olarak kayıtlarda yer aldı.

Bununla birlikte tarih kitaplarında ABD'nin, Şili'nin sosyalist Devlet Başkanı Salvador Allende'nin 1973 yılında Augusto Pinochet önderliğindeki askeri bir darbe ile devrilmesindeki rolü de detaylı bir şekilde yer almış durumda.

Kongo'nun ilk başbakanına "onu öldürün" emri

ABD'nin diğer ülkelerin seçim ve siyasal düzenlerine müdahale tarihçesinde Latin Amerika ülkeleri kadar Afrika ülkelerinin de önemli bir yeri olduğu biliniyor.

1960 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyetinin ilk Başbakanı olarak seçilen ve o günkü koşullarda Rusya'dan yardım isteyen Patrice Lumumba, CIA'in de katkılarıyla gerçekleştirilen askeri bir darbe sonucunda devrildi ve darbeciler tarafından işkence edildikten sonra öldürüldü.

2002 yılında açıklanan belgelerde dönemin ABD Başkanı Dwight Eisenhower'ın CIA'ye "Lumumba'yı ortadan kaldırın" talimatı verdiği ortaya çıktı.

Söz konusu toplantının kayıt tutucusu Robert Johnson, anılarını anlattığı bir mülakatta, "Eisenhower, CIA Başkanı Allen Dulles'a dönerek 'Lumumba'yı ortadan kaldırın' deyince salonda bulunan herkes 15 saniye boyunca buz kesti." ifadelerini kullandı.

Afganistan seçimlerinde manipülasyon

ABD'nin Rusya ile arasında tampon ülke olarak gördüğü Afganistan'daki siyasal düzeni şekillendirme çabası, 2009 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerine dahi yansımıştı.

O dönem ABD'nin Savunma Bakanı olan Robert Gates, sonraki yıllarda verdiği bir mülakatta açıkça ABD'nin 2009'daki Afgan seçimlerini manipüle ettiğini kabul etti.

Gates, "O seçimlerle ilgili ellerimiz kirli" açıklamasını yaptı ve seçimlerin anayasaya aykırı olarak ertelendiğini ve dönemin Cumhurbaşkanı Hamid Karzai'nin yeniden seçilmemesi için çaba gösterildiğini dile getirdi.

Aynı şekilde ABD'nin gölgesi altında yapılan 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de çok sayıda "şaibeli" durum yaşandığı ortaya çıkmış, seçim sonuçlarıyla ilgili tartışmalar aylarca sürmüştü.

İtalya seçimlerini etkiledi

ABD'nin "komünizmle mücadele" mottosu altında seçimlere ve siyasal düzene etki ettiği ülkelerden biri de Avrupa'nın göbeğinde yer alan İtalya idi.

1948 yılında yapılan seçimleri Komünist Parti yerine Hristiyan Demokrat Partinin kazanması için İtalya'daki işbirlikçilerine milyonlarca dolar destek sağlayan CIA, bu sayede ülkedeki seçimlerin kaderini belirledi.

Bu süreçte aktif rol oynayan CIA ajanı Mark Wyatt, 1995 yılında Amerikan CNN kanalına verdiği röportajda, "Elimizde çantalar dolusu para vardı, bu paraları belirli politikacılara ve onların seçim kampanyalarına aktarıyorduk" açıklamasını yapmıştı.

Dönemle ilgili kayıtlar üzerindeki gizliliğin kalkmasıyla CIA'in İtalya'da o tarihten sonraki 24 yıl boyunca Hristiyan Demokratların seçimlerde başarılı olması için çaba gösterdiği ortaya çıktı.

ABD'nin 20. yüzyıl tarihine ve hatta 2000'li yıllardaki bazı adımlarına bakıldığında, başka ülkelerin seçim süreçlerine karışma noktasında Amerikan yönetimlerinin oldukça cüretkar oldukları ve özellikle CIA'yi kullandıkları açıkça görülüyor.

ABD'de devam eden Rusya soruşturmasının nereye evrileceği bilinmiyor; ancak Amerikan müdahaleciliğiyle ilgili klasörler dolusu belge arşivdeki yerini çoktan almış durumda.

AA