AA
Kimyasal felaketin sonuçlarından endişe duyan Doğu Filistin kasabası sakinleri, BBC'ye konuştu.
Kasaba esnafından John ve Lisa Hamner, çevre felaketinin hayatlarını "mahvettiğini" ileri sürdü.
Duygularını ifade ederken göz yaşlarına hakim olamayan John, kimyasal felakete yol açan kazayı "Doğu Filistin kasabasının Çernobil"i olarak nitelendirdi.
John, "Şu anda olmak istemediğim bir yerdeyim. Böyle yapamayız, taşınacağız." dedi.
Kasabadaki kimyasal felaketin asıl etkilerinin ve yaralarının psikolojik olduğuna işaret eden John, "Uykularım kaçıyor. İki kez doktora gittim ve kaygı bozukluğu hapı alıyorum. Bu, benim geçim kaynağımı kaybetmemden 10 kat daha kötü." ifadesini kullandı.
Lisa ise 20 yılını geçirdikleri kasabayla, 10 çalışanı ve işletmeleriyle ilgili endişelerinden ötürü kendisini uyku tutmadığını dile getirdi.
Bazı müşterilerinin kendileriyle iş yapmayı bıraktığını aktaran Lisa, bazı kişilerin ise Doğu Filistin kasabasını terk etmeyi düşündüğünü belirtti.
Lisa, "Burada yaşayan insanlar için endişeliyim. Çok fazla şey var. Uyuyabilen birini bilmiyorum. İşin, sağlığın, arkadaşlarının sağlığı..." değerlendirmesinde bulundu.
- Kimyasal kaza kasabanın tarihi için önemli bir kırılma noktası
Diğer bölge sakinleri de BBC'ye, söz konusu kazanın kasabanın tarihi için önemli bir kırılma noktası olduğunu vurgulayarak, 3 Şubat olayının "büyük bir felaket" olarak hatırlanacağını söyledi.
Bölge halkından kafe işletmecisi Ben Ratner de "Bu, kasaba için Pearl Harbor'dur ya da 11 Eylül'dür. Bunlardan biri halkın sürekli konuştuğu şeyler." dedi.
Ratner, stres ve travmanın ilginç şekilde kendisinde değişik duygulara yol açtığını kaydetti.
Kasabadaki dostlarının sürekli paniklediğini ve tetikte olduğunu belirten Ratner, "Bu olayın uzun süreli duygusal ve psikolojik etkilerine bakmamız gerekiyor. İnsanlar, tren sesi duyunca, çocukları dışarı çıkınca ya da köpekler yanlışlıkla dışarda kirlenmiş su içerse diye endişeleniyor. Bu çok ciddi. Bu, nesiller boyu devam edebilir. Bu kimyasal gaz ya da büyük bir buluttan daha büyük bir şey." diye konuştu.
Federal ve yerel yetkililer, bölge halkına "kaynatılmış su tüketmeleri" tavsiyesinde bulunuyor.
- EPA kirliliği kontrol altına almaya çalışıyor
ABD Çevre Koruma Ajansının (EPA) yöneticisi Michael Regan, dün, bölgeye yaptığı ziyarette yerel yetkililerle bir araya gelerek kazaya dair bilgi aldı.
Regan, bölge sakinlerine yönelik "Sizi görüyor, duyuyor ve endişelerinizi anlıyoruz." dedi.
EPA Ohio birimi ve eyalet yetkilileri ise kimyasal sızıntıdan kaynaklanan kirliliği kontrol altına almak için su yollarına petrol tutma engelleri konulduğunu, kirlenmiş toprak ve suyun havalandırma yöntemi ile temizlenmeye çalışıldığını belirtti.
- Ohio'da "kimyasal felaket" tartışmaları
ABD'nin Ohio eyaletinin Doğu Filistin kasabası yakınlarındaki demir yolunda 3 Şubat'ta meydana gelen çevre felaketinde, kimyasal madde taşıyan 150 vagonlu trenin 50 vagonunun raydan çıkmasının ardından patlamalar olmuştu. Patlamalar sonrası çevreye yüksek miktarda zehirli kimyasalın yayılmasıyla bölge sakinlerinin tahliyesine karar verilmişti.
Hadisenin ardından bölge sakinlerinde baş ağrısı, göz yanması, öksürük, halsizlik gibi şikayetlerin yanı sıra hayvanlarda ölümlere rastlanıldığı haberleri medyada yer almıştı. New York Post gazetesi de trenin taşıdığı zehirli kimyasalların miktarının, açıklananın çok üzerinde olduğunu yazmıştı.
Ohio Valisi Mike DeWine'in olaya ilişkin basın açıklamasını takip eden muhabirin polis tarafından gözaltına alınması, "kimyasal felaket" tartışmalarını daha da alevlendirmişti.
Beyaz Saray'dan dün yapılan açıklamada, federal kurum EPA'nın bölgede eyalet yetkilileriyle çalışmalar yürüttüğü, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin kazayı yakından takip ettiği, yerel idarecilerle ihtiyaçları gidermek için temasta olduğu aktarılmıştı.
Kazanın meydana geldiği yaklaşık 4 bin 700 nüfuslu Doğu Filistin kasabası halkı ise dün yaptıkları genel bir toplantıda, yetkililerin açıklamalarına yönelik güvensizliği dile getirmiş, bölgede etkisini sürdüren duman bulutu, kalıcı hale gelen koku ve içme suyunun güvenliği gibi birçok konuda endişelerini ortaya koyarak yetkililere şeffaflık çağrısı yapmıştı.
Kasaba sakinleri, yapılan resmi açıklamaların kendilerini tatmin etmediğini belirterek, başta Ulaştırma Bakanlığı ve tren şirketi Norfolk Southern olmak üzere yetkilileri sert bir dille eleştirmişti.