Züleyha Aydoğdu: Resimde suyun da söz hakkı var...

Sulu boya sanatçısı Züleyha Aydoğdu: ''Suyun üzerinde hakimiyet kuramazsınız. Bu yüzden onu kontrol etmek yerine onunla birlikte akış içerisinde olmalısınız. Suyun doğasından kaynaklanan bu belirsizlik ziyadesiyle heyecan verici. Fırçanın ucundaki boya canlı ve suyun da resim üzerinde söz hakkı var. Suluboya bunca zamandan sonra bile beni şaşırtmaktan hiç vazgeçmedi. Suluboyanın en sevdiğim yanı içinde taşıdığı anlaşılmazlık ve özgür ruh.''

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Boyalar arasında belki de en zorudur sulu boya ile çalışmak ve onunla resim yapmak. Suya mı hâkim olmak gerekir, yoksa boyaya mı ya da fırçaya mı? Bunu en iyi yapanları bilir elbette. İşte o yapanlardan biri de sulu boya sanatçısı Züleyha Aydoğdu. Kendisini sosyal medyadaki paylaşımları vesilesiyle tanıdım. Dünyanın bir ucundan, Filipinler'den yanıtladı sorularımı. Sohbetimize geçmeden önce onu daha yakından tanıyalım: "Y kuşağının şanslı mensuplarından biri olarak çocukluğumu Bursa'nın dar sokaklarında oynayarak geçirdim, hatta bu oyunlar ODTÜ'yü kazanıp Ankara'ya gidene kadar hız kesmeden devam etti sanırım. 'Önce oyun vardı!' diyen bir oyuncu insan olabilirim. Ankara'dan sonra oyunun muhtevası ve serencamı biraz değişti tabi. Tarih bölümünden sekiz yıl sonra mezun olduğumda dört ayrı ülkede yaşamış, beş yaşında çocuk sahibi bir anneydim. Eşimin işi dolayısıyla önce Hint kültürünü tanıma şansım oldu, kendime dışarıdan bakmayı öğrendim. Aynı yerküreyi aynı zaman diliminde paylaştığımız türdeşlerimizin, tüm ontolojik zemini bambaşka inşa ettiklerine tanık oldum. Sonrasında, Budizm'in kadim geleneklerinin hala yaşatıldığı bir başka ülkede hayatın başka yönleriyle, zarafetin ve estetiğin yeni yorumlarıyla karşılaştım. Asya'da onlarca ülkeye seyahatler düzenledik, insanlarla yakın ilişkiler kurduk. Şimdi Filipinler'de, Asya'nın Latin Amerika'sı sayılabilecek bir başka cennet köşesindeyim."

USTA MYİNT NAİNG'İN İLK VE TEK TALEBESİ

Sanat eğitimi aldınız mı? Sanata ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?

Şiir ve resme olan ilgim çocukluktan beri mevcuttu ancak kendimi hiçliğin ortasında çaresiz hissedip fırçaya sarılmam yurtdışına ilk çıktığım zamanlarda oldu diyebilirim. Bu çaresizlik hissi zamanla yerini aynı hiçliğin ortasında kuş gibi özgür süzülüşlere bıraktı. Her kavram anlamını yitirdiğinde, amaçtan yoksun, motivasyonunu kaybetmiş hissediyor insan sanırım. Hiçlik dediğimiz şey, başta bir çaresizlik hissiyle geliyor. Ama sonra insan kendi kavramlarını, kendi amaçlarını yaratma kudretini fark edince iş değişiyor. Ben bu noktada, eylemi önceleyip, dünyaya bir şeyler vermem gerekirse bu güzellik olmalı fikrinde sabit kalmıştım.

Öncelikle yakın çevreden işin erbabı kimlerse onların kapılarını aşındırdım. Daha sonra dünya ölçeğinde en büyük sulu boya sanatçılarından sayılan hocalarım da oldu. Pandemi dönemindeyse online dersler almaya devam ettim. Benim için mihenk taşı olan eğitimim, büyük usta Myint Naing'den aldığım derslerdir. Binbir zorlukla Burma'nın kırsalında ulaştığımız kıymetli üstadımın, münzevi hayatına kısa bir mola vermeyi uygun görmesinin nedeni resimlerimi beğenmesi ve bir potansiyelin mevcudiyetine inanmasıydı. Böylece kendisinin ilk ve tek talebesi olma onurunu hala taşıyorum.

Canlılığın kaynağı olan suyu taşıyan fırça, pamuk bir kâğıdın üzerinde dans ederken bildiğimiz gerçekliği bir miktar saptırmamıza imkân sağlayıp bizi sıradanlıktan ve gündelik telaşeden çekip çıkarıyor, zaman ve mekân kalıplarını sarsıyor, aynı zamanda olduğumuzu sandığımız şeyden çok daha fazla bir şey olma imkânı veriyor. İki boyutlu zeminde meditasyon yapmak bu. Bana bu hissi en yoğun biçimde yaşatan değerli üstat, Alvaro Castagnet'in de hakkını teslim etmek isterim. Sanat tarihi ve felsefesine dair müktesebatı, kült eserlerin yanı sıra birçok farklı eğitmenden de online olarak tahsil ettim açıkçası. Bu noktada itiraf etmeliyim ki, alanın ustalarından aldığım bire bir eğitimlerdeki kesafet, renklerin karakterize edilişi, tabiatın her bir parçasının müşahhas kılınışı, fırçanın tutulması ve kâğıda dokunulmasındaki estetik dahil tüm detayları haiz olan tecrübe, diğer teorik eğitimlerin epey ötesindeydi.

ÜZERİNDE ÇALIŞTIĞIM İŞİN BİR PARÇASI OLUYORUM

Sulu boya ile resim yapmak sizin için ne anlam ifade ediyor, kendinizi sulu boya ile resim yaparken nasıl hissediyorsunuz?

Suluboya transparan bir boya türü. Işık kâğıda dokunur, fırça darbelerinin arasında gezer ve rengi veren pigmentlerden size geri döner. Bu benim için ışık, su ve sanatçı arasındaki döngüsel bir oyun gibi. Fikirler ve duygular, suluboyanın karakteristik yapısından kaynaklanan bu döngünün başlangıç noktasıdır. Ardından sezgisel ve içgüdüsel olarak çeşitli ritim ve fırça darbeleriyle resmimi tamamladıktan sonra iç dünyam kâğıt üzerinden bana geri yansır. Bu organik bir süreç ve bir yolculuğu deneyimlemek gibi. Resim yapmak, içsel ve dışsal, görünür ve görünmez deneyimler arasındaki sınırı keşfetmeme izin veriyor, öyle ki kendimi gerçekten dünyanın herhangi bir zamanına veya belirli bir yerine ait değilmiş gibi hissediyorum. Üzerinde çalıştığım işin bir parçası oluyorum.

SUYUN ÜZERİNDE HAKİMİYET KURAMAZSINIZ

Neden farklı bir boya türü değil de sulu boyada ilerlediniz?

Daha önce akrilik ve yağlı boya çalışmalar yaptım. Ancak ilk defa suluboya ile resim yaptığımda suyun kendine ait bir canlılığı olmasına kapıldım. Bu kullandığım diğer boya türlerinde hissedemediğim bir canlılıktı. Suyun üzerinde hakimiyet kuramazsınız. Bu yüzden onu kontrol etmek yerine onunla birlikte akış içerisinde olmalısınız. Suyun doğasından kaynaklanan bu belirsizlik ziyadesiyle heyecan verici. Fırçanın ucundaki boya canlı ve suyun da resim üzerinde söz hakkı var. O günden sonra sadece suluboya kullandım ve bunca zamandan sonra bile beni şaşırtmaktan hiç vazgeçmedi. Suluboyanın en sevdiğim yanı içinde taşıdığı anlaşılmazlık ve özgür ruh.

İŞİN SIRRI ÖZGÜVENLİ FIRÇA DARBELERİ

Sulu boya dışarıdan özellikle sanatçının hâkimiyeti bağlamında epey zor bir boya türü, yanılıyor muyum?

Evet, haklısınız. Suluboya üzerinde hâkimiyet kuramayacağınız bir boya türü. Ancak bu özelliği onu biricik yapıyor ve diğer boya türlerinden ayırıyor. Benim için işin sırrı özgüvenli fırça darbeleri. Fırçada doğru miktarda boya varsa ve fırça doğru zamanda doğru yerdeyse istenilen etkiyi yakalanabilir. Renkler ıslak ya da kuru kâğıt üzerinde birbirine karışarak öngörülmesi güç bir şekilde etkileşime girerler. Bu yüzden tereddüt etmeden fırçamı kullanıyorum ve suluboyanın kendi sihrini yaratmasına izin veriyorum.

Ve tüm bu çalışmalarınızı sosyal medyanızda yayınlıyorsunuz, takipçilerinizden nasıl geri dönüşler alıyorsunuz? Sizce sosyal medya modern bir sergileme alanı mı sanatçılar için?

Sosyal medya benim için sanal bir stüdyo gibi işlev görüyor. Bu platformda, eserlerimi oluşturma sürecimi, resim yapma tekniklerimi, verdiğim dersleri ve atölyeleri, yanı sıra bana ilham veren anları takipçilerimle paylaşıyorum. Takipçilerimden aldığım yorumlar, eleştiriler ve destek beni motive ederken, aynı zamanda çalışmalarımı geliştirmeme yardımcı oluyor. Sanatım üzerine farklı bakış açıları sunan diğer sanatçılarla etkileşim kurarak yeni fikirler edinmek ve ilham almak da mümkün oluyor. Sosyal medyanın bir sanatçının eserlerini ve felsefesini daha geniş bir kitleye ulaştırma imkânı sağlaması ve aynı zamanda diğer sanatçılarla bağlantı kurma olanağı sunması nedeniyle büyük bir değer taşıdığını düşünüyorum.

HER BİR ÖĞRENCİ YENİ BİR YOLCULUK

Sanırım aynı zamanda eğitim de veriyorsunuz...

Resim yapmayı sevdiğim kadar öğretmeyi de seviyorum. Yaklaşık üç yıldır dünyanın farklı köşelerinden birçok öğrenciye ders verdim. İlk suluboya atölyemi Myanmar'da gerçekleştirdim. Daha sonra Türkiye'de birebir dersler verdim. Şu an Filipinler'de yaşıyorum ve Manila'da atölyeler düzenliyorum. Katılım ve ilgi oldukça yüksek seviyede. Her yaş grubundan insan suluboyanın büyüleyici dünyasını ve iyileştirici etkisini keşfetmek için geliyor. Bir kez fırçayı eline aldığında ve suluboya ile resim yapmaya başladığında, bu büyülü gerçeklikten kopmak neredeyse imkânsız oluyor. Atölyelerde öğrenciler suluboya tekniklerini, kompozisyon ve renk teorisini, manzara ve portre boyamanın esaslarını öğreniyorlar. Aynı zamanda online dersler de veriyorum. Bu vesileyle bambaşka kültürlerden öğrencilerle çalışma fırsatım oldu. Her bir öğrencinin öğrenme stili ve üzerinde ustalaşmak istediği konular farklı oluyor. Bu durum sanatçıyı beslerken, kendi yetenekleri üzerinde keşif yolculuğuna çıkmasını sağlıyor. Her bir öğrenci yeni bir yolculuktur.

Sulu boya konusunda kendini geliştirmek isteyen yeni/genç sanatçılara/kişilere ne söylemek istersiniz?

Kendini geliştirmek isteyen suluboya sanatçılarının, ellerine fırça almaları için esaslı bir sebebe ve kendilerine ait bir yaklaşıma sahip olmaları mühim. Sonrasında bir sanatçının güven ve özgürlük içinde çalışabilmesi için suluboya tekniğinde ustalaşması gerekir. Bunun için az çok demeden her gün resim yapmalarını, farklı ressamlardan ders alarak tekniklerini geliştirmelerini tavsiye ederim. Resim yapmak için ilham perisinin gelmesini bekleyen sanatçıların bazen uzun bir bekleyişi olabilir. Bu süreyi pratik yaparak, teknik becerilerini geliştirerek geçirebilirler. Düzenli olarak resim yapmak için zaman bulmaya öncelik verildiğinde, gerisi gelecektir. Hayatımızda ustalaşmaya çalıştığımız diğer her şey gibi, süreklilik suluboyada da çözümdür. Ancak her yeni sanatçı aynı zamanda duygularını ifade edebilmek için tekniğin ötesine bakmalı ve tutkusunu işine dökmelidir. Böylece resimlerinde seçtiklerini konunun kalbini ve ruhunu ifade edebileceklerdir.