Zihinsel hijyen için ekran detoksu şart

Korona salgınına karşı fiziksel önlemlerimizi her gün artırırken medya ve sosyal medya tarafından maruz bırakıldığımız içerikler karşısında aynı savunmayı gösteremiyoruz. Ancak bu durum gün be gün psikolojik anlamda bağışıklığımızı çökertiyor. Peki bu tarz kriz dönemlerinde nasıl bir yayın anlayışı benimsenmeli? Uzmanlara sorduk.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Haftalardır tüm dünyanın tek gündem maddesi Kovid-19 salgını. Doğal olarak medya da salgınla ilgili hem ulusal hem uluslar arası ölçekteki gelişmeleri ekrana getirme yarışında. Kendimizi ve sevdiklerimizi nasıl koruyabiliriz? Hangi ülkede vaka sayısı kaç oldu, ölü sayısı kaça ulaştı? Sağlık sistemleri ne durumda? Aşı bulundu mu? Herkes bu soruların cevabını alma umuduyla izliyor haber bültenlerini, tartışma programlarını. Sürecin başından beri Sağlık Bakanımız sayın Dr. Fahrettin Koca’nın her akşam yaptığı bilgilendirmeler ve açıklamalar bu anlamda en iç rahatlatan yayın olma özelliği taşıyor. Zira sayın Bakan, Korona ile mücadele için kurulan Bilim Heyeti’nin aldığı kararlar doğrultusunda mücadelenin nasıl bir seyir izlediğini açık ve net bir dille anlatıyor. Alanında ehil bir isim olduğu için halka güven veriyor. Onun dışında hemen her yaygın kanalda sağlık alanında uzman isimlerin konuk olduğu uzun soluklu tartışma programları ekrana geliyor. Haber kanallarının rutin tartışma programı formatında seyreden bu yayınlar ise kafa karışıklığına yol açmak ve tedirginliği artırmaktan öte bir fayda sağlamıyor çoğu zaman. Zira bu programlarda günlerce maske takılmalı mı takılmamalı mı gibi konular tartışılabiliyor. 

Öte yandan sosyal medya ve whatsapp gruplarında dolaşan yalan, yanlış bilgiler bizi salgına karşı önlem alıp bilinçlendirmek bir yana daha çok korku ve paniğe sevkediyor. Bu noktada Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Yavuz Selvi’nin kullandığı zihinsel hijyen meselesini de dikkate almamız gerekiyor. Prof. Selvi, zihinsel hijyen kavramını kullandığı Fiziksel Hijyen Tamam, Peki Zihinsel Hijyen? başlıklı makalesinde “Corona bir virüs, solunum yollarını etkiliyor. Bize bulaşmasını engellemek için fiziksel hijyene dikkat etmemiz gerekiyor. Eksik, yanlış, yalan ve korku içerikli haberlerle virüs, beynimizi etkiliyor. Bize bulaşmasını engellemek için zihinsel hijyene dikkat etmemiz gerekiyor.” uyarısında bulunuyor.

“Ürkütücü, dehşete düşüren haber ve görüntüler korkuyu artırır. Korku insanın düşünmeden ve panikle hareket etmesine neden olur. Bu tehlike karşısında ne yapmalıyım? Kalbiniz daha hızlı çarpar, daha sık nefes alıp verirsiniz ve her an kötü bir şey olacakmış gibi bir beklenti içerisine girersiniz. Beyniniz adeta hack’lenmiştir.” diyen Prof. Selvi, önce doğru bilgi ve tedbir almayı, beyni zehirleyen haberlerden uzaklaşmayı, beyni beslemeyi, yanlış/eksik/yanlış bilgi yayan sosyal medya hesaplarını karantinaya almayı ve engellemeyi, çevremizi motive edecek, ümit verecek konuşmalar yapmayı tavsiye ediyor. 

HALKIN MORAL YAYINLARINA İHTİYACI VAR

AYLA AĞABEGÜM EĞİTİMCİ-YAZAR

Gözler televizyonlarda ve her gün virüsle yatılıp kalkılıyor. İnsanlar sürekli evde oldukları için aynı şeylerin tekrarlandığı ve ilim adamlarının uzun uzun ilmi konuşmalar yaptıkları programları izlemekten çok yoruldu. Halk bütün bu söylenenlerin içinden faydalı bir cümleyi cımbızla bulup çıkarmaya çalışıyor. Bu bakımdan nasıl hastalık sürecini yönetmek için bir Bilim Kurulu oluşturulduysa ilim, felsefe, kültür, sanat sosyoloji ve psikoloji sahalarından da isimlerin içinde olacağı bir başka ekip oluşturularak insanların ruhuna şifa olacak kısa kısa sohbetler yayınlanmalı. Çünkü salgın yayıldıkça ve ölüm vakaları arttıkça insanların morali bozuluyor, korkuları, endişeleri artıyor. Bu bakımdan evde kalmak durumundaki insanları rahatlatacak, görev başındaki sağlık personelinin moralini yükseltecek yayınlar yapılması gerekiyor. 

Mesela TRT’nin çok değerli bir arşivi var. Her gün bir saat ortak yayın yapılarak geçmişten şairlerin kendi seslerinden şiirleri ekrana gelebilir. Yahut Barış Manço, Cem Karaca gibi herkesin sevdiği sanatçıların programları yeniden yayınlanabilir. Tabi bir de herkes evde olduğu ve Kovid-19 üzerine düşündüğü için sürekli internetten birtakım sağlık reçeteleri bulup uygulama çalışıyorlar. Sonra bu reçeteleri birbirlerine tavsiye ediyorlar. Oysa alternatif tıpta kullanılan ilaçlar da tıpkı modern tıp gibi dikkatle seçilmelidir. Bu anlamda bağışıklığı güçlendirmek için herkesin evinde bulunabilecek malzemeler yapılacak tarifler Sağlık Bakanlığı’nın önerisi ile minik spotlar şeklinde yayınlanabilir. 

MEDYANIN SORUMLULUĞU BÜYÜK

AYŞE TUBA ORAL-YAPIMCI

Her birimizin yaşamını bir anda değiştiren en çok da yavaşlatan küresel bir vaka yaşıyoruz. Pek çok alışkanlığımızdan vazgeçtiğimiz bu süreç, daha sakin olmamıza ve daha çok düşünmemize imkân sağlıyor. Bu durum karşısında medyanın da sorumlulukları artıyor elbette. Sağlam kaynaklara dayanan bilgi emniyet verir, panik havası oluşturmaz. Doğru kanallardan verilen bilgiye ihtiyacımız olduğu kadar, edebiyat ve sanatın ruhu incelten zenginliğine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Medya, içinde bulunduğumuz şartları reel olarak bilgi ve ilmin ışığında seyirciye yansıtırken aynı zamanda iç zenginliklerimizin farkına varacağımız yayınlarla daha dingin, huzur veren görüntülerle, sıkıntılarımızı hafifletmeli. Aileyi bir araya getiren, editöryal süzgeçten geçerek hazırlanan sanat, estetik içeren televizyon yayınlarının önemi bugünlerde daha da artmakta. Çevre bilinci, sağlıklı yaşam gibi duyarlılıklarımızın öne çıktığı bu durum ekranlar sayesinde bilinçlenmeyi sağlayacak bir imkâna da dönüştürülebilir.

Sosyal medyada özellikle bugünlerde hızla artan kişisel yayınların bir müddet sonra hepimizi yoracağını düşünüyorum. Hikmetine ulaşamadıktan sonra bilgi uçar gider. Nefis muhasebesinden geçeceğimiz bu yavaşlama iletişim kanallarına ve ekranlara da yansımalı ki ruhumuzun ihtiyacı olan hikmetin dilini bu gayretle kavrayabilelim. 

SEYİRCİNİN KAYGI DÜZEYİ ARTIRILMAMALI

DOÇ. DR. KÜBRA GÜRAN YİĞİTBAŞI MARMARA ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ GAZETECİLİK BÖLÜMÜ YAYINCILIK YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

Medyanın görevi toplumun bilgi ihtiyacını doğru haberle gidermektir. Bir konunun haber olarak değerli görülüp, yayınlanmasını belirleyen temel ölçütler; hedef kitlenin konuya yakınlığı, konunun ilginçliği, güncelliği, önemi gibi kriterlerdir. Bunun yanı sıra gazetecilerin haber verme hakkı ve görevini ifa ederken göz önünde bulundurmaları gereken çok önemli bir nokta da kamu yararıdır.

Özellikle Covid 19 nedeniyle içinde bulunduğumuz bu olağanüstü günlerde, buna afetler ve savaşlar gibi dönemleri de ekleyebiliriz, medyanın haber verme işlevinde çok daha sorumlu davranması ve kamu yararını öncelemesi gerekir. Olağanüstü dönemlerde yaşanan belirsizlik, bilinmezlik, endişe ve korku insanların bilme ihtiyacını arttırıyor. Belirsizlikten kurtulmak için yeni bilgiler edinme ve haber almaya olan gereksinim ise medyaya olağan dönemlerden daha fazla dikkat kesilmemize neden oluyor. Böyle bir atmosferde medya içeriklerinin birey ve toplum psikolojisi daha fazla dikkate alınarak, kamu yararı ve etik ilkeler bağlamında sunulması önem kazanıyor. Bunu, haber metninde kullanılan kelimeden, sunucunun ses tonu, vurgusu ve imasına, görsellerin, efektlerin kullanımına kadar pek çok şekilde detaylandırmak mümkün. Böyle süreçlerde, toplumun korkuyla baş etme, güven duyma ihtiyaçlarına hitap edecek, umudu ve iyi şeyleri de görünür kılacak içeriklere daha çok yer vermek gerekiyor.

Bu hassasiyete Marmara Üniversitesi sosyal medya hesaplarında yaptığımız paylaşımları örnek olarak verebilirim. Özellikle öğrencilerimizin negatif içeriklere maruz kalıp kaygı düzeylerinin artmasına engel olmak için; Spor, Müzik, Tıp, PDR gibi bölümlerden akademisyenlerimiz, kendi uzmanlık alanlarına göre çektikleri videolarla, öğrencilerimiz ve üniversitemiz mensuplarına önerilerde bulundular. Egzersiz, beslenme, evde rutin oluşturma, psikolojik dayanıklılık, salgına karşı hijyen ve temizlik ile müzik videolarını sosyal medyalarımızdan paylaşmaya devam ediyoruz. Güzel de geri dönüşler alıyoruz.