Yüz tanıma körlüğü

SEVDA SARIKAYA

sevda.sarikaya@stargazete.com

Bundan sonra her hafta cumartesi günü, bir nöroloji hekimi olarak beynin bilinmeyenlerini ve ilginç yönlerini sizlerle paylaşacağım. İlk yazıda beynimizin ilginç bir fonksiyonundan bahsetmek istiyorum. Bizlere çok doğal gelen, yakınlarımızın ve arkadaşlarımızın yüzlerini diğer insanlardan ayırt edebilmemiz, aslında beynimizin özel bir fonksiyonu. İnsanoğlu sosyal bir canlı olduğundan ve geniş topluluklar içerisinde yaşadığından bu fonksiyon çok önemli. Bir topluluk içerisinde karşıdan size doğru yaklaşan birisini gördüğünüzde yüzü size tanıdık gelir ya da gelmez. Anılarınızın yoğun olduğu bir insansa çok kolay anımsarsınız. Fakat birkaç defa gördüğünüz bir kişiyse hatırlamakta zorlanırsınız. Bazı kişilerin yüz hafızası çok iyidir. Bazılarında ise daha zayıftır. Beyinde yüzleri tanımadan sorumlu olan bölgenin adı fusiform girustur. Şekilde beynimizin alttan görünüşünde iki taraflı fusiform girusların yerini görebilirsiniz. Bebekler doğar doğmaz yüz tanıma fonksiyonları tam gelişmiş olarak doğmazlar. Önce annelerini tanırlar. Zamanla diğer insanları tanımaya başlarlar. Kendini aynada tanıma fonksiyonu ise daha üst düzey bir fonksiyondur. Bebekler ortalama 18. ayda kendilerini aynada tam olarak algılarlar. Aynada kendini tanıma, hayvanlarda yüksek zekâ göstergelerinden birisidir. Yunuslar, orcalar (katil balina olarak bilinirler ama aslında bir yunus türüdür),  şempanzeler, filler ve kargalar kendilerini aynada tanıyabilen yüksek zekâya sahip hayvanlardandır. Köpekler, kediler ve atlar kendi türlerinin yüzlerini tanıyabildiği gibi sahiplerinin de yüzünü tanıyabilirler. Ancak sahiplerini tanırken kokusu, ses tonu gibi diğer özelliklerinden de yardım alırlar. Yüz tanıma fonksiyonumuzun hasar gördüğünü düşünelim. Bu durumun özel bir adı var; prosopagnozi. Sevdiklerimizi, yakınlarımız, arkadaşlarımızı artık tanıyamayacak mıyız? İşte böyle bir durumda beynin diğer alanları hemen yardıma koşuyorlar. Kişileri yüzlerinden tanıyamasak da giyimlerinden, hareketlerinden, ses tonundan, sürekli kullandıkları benzer mimiklerinden tanıyabiliyoruz. Beynin yüz tanımayla ilgili alanları sonradan hasar görebilir. Bir inme sonrası ya da beynin o alanında gelişen bir tümör, damar yumağı gibi sebeplerden yüz tanıma fonksiyonu bozulabilir. Ama onun dışında ilgi çekici bir gerçek daha var. Toplumun yüzde 2’sinde doğuştan yüz tanıma kusuru yani ‘konjenital prosopagnozi’ mevcut. Belki bu bilgi çevrenizdeki bazı arkadaşlarınızın yüz tanıma konusunda neden iyi olmadıklarını açıklayabilir.

YAPAY ZEKÂDA YÜZ TANIMA ÖZELLİĞİ

Yüz tanımanın beynimizin bir fonksiyonu olduğunu biliyoruz. Peki, makinelar nasıl bizim yüz şeklimizi tanıyorlar? Yeni telefonlardaki yüz tanıma özelliğine çoğunuz aşinadır. Artık şifre yerine telefon sahibinin yüzünü göstermesi yeterli oluyor. Yapay zekâ gün geçtikçe ilerliyor. Yapay zekânın teknolojisinde amaç insan beynine benzer bir sistem geliştirebilmek. İnsan beyni tam olarak çözülemediği için tamamen benzer bir sistem şu aşamada zor, ama bilinenlerden yola çıkarak epey yol alındı. Yüz tanıma fonksiyonunun kullanılması fikri de, insan beyninden esinlenilerek geliştirildi. Yapay zekâda kullanılan bu özellik sadece telefonlar ve bilgisayarlar için değil. Aynı zamanda suçluların tespitinde, pasaport taramasında, bazı ülkelerde mükerrer oy kullanımını önlemek için de kullanılıyor. Ayrıca sinema endüstrisi uzun zamandır benzer bir teknoloji kullanıyor. Animasyon film yaparken gerçek insanların yüzlerinden yararlanılıyor. Yine telefon aplikasyonlarında da yüzünüzün şekline göre animasyonunuzu oluşturabiliyorsunuz. Şimdilik masum görünen bu gelişme ileride nasıl sonuçlar doğurur bilemiyoruz ama yapay zekânın gelişimi bazen insanı endişeye sevk etmiyor değil...