Yuvaya Dönüş, ‘iki Pınar'ın' hikayesi

Hint Okyanusu'ndaki La Réunion adasında geçirdiği 7 yıldan sonra Türkiye'ye dönen Ressam Pınar Tınç, deneyimlerinden aldığı ilhamla yeni eserlerini “Home Coming- Yuvaya Dönüş” sergisiyle gün yüzüne çıkartıyor.

YELİZ COŞKUN / yeliz.coskun@aksam.com.tr

Pınar Hanım, bize kendinizden bahsedebilir misiniz?

Bozcaada doğumluyum. Resme ilgim o dönemlerde başladı. Adalı çocuklar için yapılan aktivitelere, atölyelere katıla katıla resim yapmaya başladım. İstanbul’da, Ankara’da, Paris’te resim sergilerim oldu. Evlendikten sonra Fransa’nın okyanus ötesi adalarından La Réunion adasına yerleştik. İki çocuğumuzla beraber 7 yıl kadar bir süre burada kaldık. Sonra İstanbul’a geri döndük. Şimdilik İstanbul’da resim öğretmenliği yapıyorum hem de senede iki kere yurtiçi ya da yurtdışında sergilerim oluyor.

Hint Okyanusu’nu sanatınıza nasıl ilham oldu?

Koca bir dünya o küçücük ada. Sanki bütün Hint Okyanusu ülkeleri ve hatta bütün Okyanus ülkelerinin renkleri, kokuları, peyzajları bu minik kara parçasında birleşivermişler. Milyonlarca kültürü ve yaşantıyı bir arada bulabileceğiniz nadide bir yanardağ adası. Her köşesinden ilham akıyor. Yeryüzündeki bir cennetin yansıması. Dansları, Sega, Maloya şarkıları gibi masum, sade, ritmik bir hayat, neşe ve heyecan var insanlarında. Bu ruh hali beni ve resimlerimi oldukça etkiledi. Bozcaada’daki hayalperest Pınar’a adeta ek oldu, katmer oldu ve iki Pınar birleşti: bir yanda yalın ve yalnız Bozcaada’daki huzurun ve mutluluğun hayallerinde yüzen küçük kız bir yanda da rengarenk parıl parıl patlayan bir cümbüşün içinde kaybolan küçük kız. İki dünya, iki ada, iki küçük kız içimde birleşerek sergilere konu oldular.

Çini mürekkebi ustası Ressam Pınar Tınç’ın ‘Home coming/Yuvaya dönüş’ sergisi 5 Aralık 2020-5 Ocak 2021 tarihleri arasında İstanbul Arnavutköy Art Galeri’de..

Bu yeni serginizin adı ‘Home Coming/Yuvaya Dönüş’ nedir felsefi olarak anlamı?

Aslında güzel bir başlangıcın güzel sonunu anlatıyor. Felsefi olarak pek düşünmemiştim. Kendi yaşantımdan, kendi deneyimimden yola çıkmıştım. Doğduğum Bozcaada’dan çıkıp birçok yer gezip, birçok şey yaşayıp yeniden Bozcaada’ma dönüşümün hikayesi. İçinde Bozcaada var, İstanbul var, La Réunion adası var. Gördüğüm yerlerden esintiler var. Birbirlerine karışmış şekilde bunlar, bir sarmal olmuş gibi. Elbette felsefi olarak da bir anlam bulunabilir. Bunu düşünmemiştim, ama siz söyleyince gerçekten de bunu fark ettim. Hayatın döngü olduğunu, başladığımız yere geri geldiğimizi, eve dönüşün kaçınılmaz olduğunu anlatıyor. Felsefi olarak, “hayatı yaşa!” diyor eve dönüş fikri. Hayatı yaşa ve dert etme, çünkü eninde sonunda herşey bittiğinde evine döneceksin.

Son serginiz “Bonne Nuit Mon Bébe”’in yeni açacağınız serginiz ‘Home Coming’den farkı neydi? Yeni serginiz ‘İyi geceler bebeğim’in devamı mı olacak?

Bonne Nuit Mon Bébé yani İyi Geceler Bebeğim sergisi kızımdan yola çıkmıştı. Kızımın çok güzel bir ruhu var. Beni besleyen, beni rahatlatan, bana huzur veren. Onun yaşındayken ne kadar çok rüyalara daldığımı, hayaller kurduğumu hatırlatıyor bana. O rüyalardan, o hayallerden esinlendiğim bir sergiydi. Şimdiki Home Coming sergisi ise bir uyanma, bir geri geliş. Evet, belki de bir açıdan İyi Geceler Bebeğim’in bir devamı olarak da düşünebiliriz: rüyalarla dolu bir hayattan, evim dolu bir gerçekliğe uyanmam. Uykudan gözlerimi açmam ve kendimi Bozcaada’da doğduğum odada bulmam... Güzel bir his bu.