Yusuf Taktak: Sanatın en önemli özelliği özgünlüktür

''Başka Zaman - Başka Mekan'' adlı kişisel sergisi Brieflyart Galeri'de devam eden sanatçı Yusuf Taktak, Akşam Cumartesi için sorularımızı yanıtladı: ''Sanatçı, o zamana dek yapılanları göz ardı ederek yeni bir şeyler yapan kişidir.'' diyen Taktak, sanat yapıtının en önemli özelliğinin özgünlük olduğuna dikkat çekiyor.

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Brieflyart Galeri, şu sıralarda ressam ve akademisyen Yusuf Taktak'ın Başka Zaman – Başka Mekan adlı yeni kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Sanatçı, her sergisinde olduğu gibi resimlerinin yanı sıra üç boyutlu işlerinin de yer aldığı bir eser seçkisini Brieflyart'ta sergiliyor. Akademideki öğrencilik yıllarından bu yana kendi anlayışı çerçevesinde kolaj ve asemblaj, enstelasyon örnekleri yapan Yusuf Taktak, resimlerinde ve büyük kutular üzerine karışık teknikle yaptığı çalışmalarında gerçek ve yanılsamayı birlikte değerlendiriyor. Başka Zaman – Başka Mekan sergisinde yer alan eserlerde, son aylarda ülkemizde yaşanan doğal afetlerin etkisi de izleyiciye yansıyor. Yarın son bulacak olan sergiyi sanatçısı ile konuştuk.

Sanat sizin için ne demek?

Sanat, kavram yaratmaktır. Sanatçı, o zamana dek yapılanları göz ardı ederek yeni bir şeyler yapan kişidir. Örneğin, 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan Empresyonizm'i benimsemek, resim çok iyi de olsa, sanat sayılmaz. Bırakın 19. Yüzyılı, günümüzde yapılıp benzerlerini sunmak da sanat sayılmaz. Özgünlük, en önemli özelliğidir sanat yapıtının.

ZAMAN VE MEKÂN İŞLERİMİN İÇERİĞİNİ OLUŞTURUYOR

Başka Zaman Başka Mekân sergisinin çıkış noktası ne oldu?

Genellikle, resim sanatında belirgin bir söz söyleyebilmek için iki sergi arasındaki süre önemlidir. Bu nedenle, gösterdiğim işler son iki, üç yılın ürünleridir. Mekân ve zaman kavramları akademi öğrencilik yıllarından bu yana işlerimin içeriğini oluşturmaktadır. İşte bu süreç çerçevesinde; ilk kez sergilediğim galerinin mekânında farklı bir zamanda yer aldım. Bu bağlamda, son sergilerimin başlığında mutlaka "zaman" sözcüğü geçiyor. Söz konusu iki kavramı açmak gerekirse; nesnel olarak, zaman kavramını bisiklet ile örtüştürmek mümkün. Özellikleri itibariyle geri vitesi olmaması ve insanın enerjisi yettiğince sürebilmesi tıpkı insan-hayat ilişkisine benzemektedir. Dikilitaşların da zamanı, dönemi, uygarlığı belirtmesi nitelikleriyle aynı içeriği taşır. Dikilitaşların akademi eğitimi sonrası sahip olduğum ve mekân kavramının göstergesi olan çadır biçimi; hem kültürel olarak göçebe Türklerin yerleşim alanı hem de işçilerin hak arama yolunda büyük fabrikalara kafa tutarcasına önlerinde yer alan beyaz renkli barınma mekânıdır. 1980 darbesi sonucu çoğu sanatçılar gibi otosansür yaptık. O dönem sanatımıza bakılırsa soyut, soyutlama anlayışının yaygın olduğunu görürüz. Benim işlerimde de çadırlar giderek üçgene, dik üçgene ve ardından dikilitaşa evrildi. Bu form, gelişimin mekân yanı sıra zaman kavramlarını irdelediği açıktır. Öte yandan dileğim sanatsever ve sanatçıların sergiyi görmeleri ve kataloğumu edinmeleridir. Her gün sergimde bulunmak istiyorum. Nedeni de ziyaretçilerle konuşmak, onlara sanatsal düşüncelerimi aktarmak ve elbette karşılık olarak değerlendirmelerini ve eleştirilerini dinlemek.

RESİMDE SÜREKLİLİK ESASTIR

Yeni üretim ve sergi planı çalışmalarınız var mı?

Resim sanatında süreklilik esastır. Sergim devam ederken de çalışmalarımı sürdürüyorum. Asıl önemlisi, yıllardır bir projenin peşinden yürüdüm, sanatsal gelişimimi kapsayan bir kitap. Sponsor belli olunca çalışmalar hızlandı. Ek olarak, belki de aynı zamanda yayınlayacağım başka bir kitap da devreye girecek. Umarım bu hızla her ikisi de hayata geçer.

Şu an Türkiye sanat piyasasında sorunlu olarak gördüğünüz konular nedir?

Bizde sanatıyla çok zengin olan yok gibidir. İyi satış yapanlar ancak medeni koşullarda yaşamlarını sürdürebilirler. Bu nedenle, sanat piyasası denildiğinde çok dertli olduğumu söylemeliyim. Bir dönem galerilerle ilgili sorunları dert ederdik, şimdi o günleri mumla arıyoruz. Müzayedeler, fuarlar... Sanatçının ürettikleri üzerinden para kazanan çok insan, kurum var.

KİMSE SİZİ SANATÇI YAPMAZ, ÇOK ÇALIŞIN

Sanatçı olmak isteyen ve bu yola çıkmak isteyen gençlere neler söylemek istersiniz, sizce kendilerinde hangi sorulara yanıt verdikten sonra bu yola baş koymalılar?

Çok beylik bir yanıt olacak ama gene de söyleyeceğim: "Çok çalışın"... Çünkü sanat yapma hayali olan insanlar onun peşinde koşarlar ve bu da ancak çok çaba sarf ederek olur. Kimse sizi kolunuzdan tutup sanatçı yapmaz. Tersine paçanızdan asılıp dibe indirmelerinden sakınmanız gerek.

YUSUF TAKTAK KİMDİR?

1951 Bolvadin'de doğdu. 1969-70 döneminde girdiği İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü Prof. Adnan Çoker Atölyesi'nden 1974'de mezun oldu. Aynı yıl Salzburg Yaz Akademisi Prof. Mario Deluigo öğrencisi oldu. 1976'da İstanbul Resim ve Heykel Müzesi ve Prof. Adnan Çoker Atölyesi'nde asistanlık yaptı. Her iki kurumdan da 1990'da istifa etti. Kısa bir süre Yeditepe Üniversitesi ve 2005'den 2016'ya dek YTÜ Bileşik Sanatlar bölümünde görev yaptı. Yurt içi ve yurt dışında 29 kişisel sergi açmış ve aynı şekilde karma sergilere katılmıştır. Türk sanatıyla ilgili sergiler düzenlemiş, Öncü Türk Sanatı, Günümüz Sanatçıları, Modern Türk gibi önemli sergileri yapmış, Plato dergisini çıkarmıştır. Beyoğlu'ndaki atölyesinde çalışmalarına devam etmektedir.