LEYLA ÖZTÜRK / cumartesi@aksam.com.tr
Bebek dünyaya geldiği zaman ilk önce dişleri çıkar. Bu artık gıdaları ısırabileceğinin bir işaretidir. Ardından yürümeyi öğrenir. Bu da artık kendi ayakları üzerinde istediği yöne gidebileceğini gösterir. Yürümek özgürlüktür. Yürümenin Felsefesi kitabının yazarı Fransız filozof Frederic Gros, yürüyüşün iki mesafe arasında gidip gelmek değil kısıtlamalara bir baş kaldırı olarak özgürlük veren bir eylem olduğunu savunur. Gros, ayrıca yürüyen kraldır. Dünya da onun krallığı diyerek hareket halinde olmanın insan ruhuna iyi geldiğini ifade etmiştir. Elbet burada bahsettiği sadece yürümek değil, aynı zamanda hayatına yön vermektir. Hayat bir yolculuktur. Ve yolculukların belki de en zor olanı kendine doğru yapılandır. Böyle bir yola ancak kendi iradeniz ile girebilirsiniz. Yürünen yol yolcuyu da dönüştürür. Kavşak noktalarında yapılan seçimler bir anlamda gelecekte dönüşeceğin kişiye ilişkin seçimlerdir. Pandemiden sonra daha çok netleşen bir şey var. Hayat dümdüz bir yol değil. Çoğu zaman bizim kontrolümüzde ilerlemiyor. En sıradan tabiri ile inişli çıkışlı bir yolculuk. Bazen yavaşlarsın bazen hırslanırsın, bazen yürür bazen de koşarsın. Yol seni geçmiş suçluluklarından ve gelecek korkularından kurtarır. Bazen de korkunun ta kendisi olur.
Doğumdan ölüme kadar geçen süre yaşam adı altında çıkılan bir yolculuktur. Bu yolculuk kim olduğumuzu neler yapabileceğimizi sınırlarımızı ve nasıl yaşayacağımızı açığa çıkarır. Dolayısıyla bir bebeğin attığı ilk adımlar da tüm bu sürecin başlangıç aşamasıdır ve o süreçte ona karşı davranış biçimlerimiz hayatla nasıl bir ilişki kuracağına dair bilinçaltına ilk tohumları atar.