GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Bu yıl İstanbul Müzik Festivali'nde Yunus Emre Yılı vesilesiyle 'Sarı Çiçek' adlı bir proje ile sahne alacaksınız. Yunus Emre denilince tıpkı Mevlana gibi oluşturulan bir kalıp ve bakış açısı var. Siz o kalıbın ötesinde nasıl bir Yunus Emre görüyorsunuz?
Bora: Elbette yerli, milli ve manevi dünyamızdan habersiz kimseler ve odaklar, Mevlana'mıza, Yunus'umuza, Hacı Bektaş'ımıza dair bazı kalıplar ve bakış açıları enforme edebilirler. Bendenize göre bu böyle değil. Bu zatlar bizim hocalarımızdır, öğretmenlerimizdir, büyüklerimizdir. Böyle görüyor ve böyle düşünüyorum. Mevlana, Yunus, Hacı Bektaş gibi zatlar, marifetullahın ve hazretü'l-insanın vecheleridir. Bu zatları bir kalıba almak mümkün değildir ki.
Şirin: Yunus Emre'nin bize bıraktığı miras bir taşıyıcı. Müzik de bir taşıyıcı. Burada müzik sözü taşıyor, söz müziği; her ikisi de insanlığın ilerlemesi ve insanın farkındalığını geliştirmesi için var. Benim için Yunus Emre büyük bir ışık kaynağı. Aydınlatıcı.
Konserdeki besteler nasıl ortaya çıktı? Sözler ve temadan bahsedebilir misiniz biraz? Yunus Emre şiirlerindeki müzikalite ile nasıl yol aldınız?
Bora: Konserde yer vereceğimiz eserler Yunus'un divanında daha çok Hazret-i Hakk'ın varlıktaki tecellileri ile müşahadeye dalıp söylediği şiirlerinden yapılan bestelerden oluşuyor. İKSV'nin bu yılki festivalinin konusu "Başka Bir Dünya Mümkün" idi. Elbette burada kastedilen çevre kavramına ve problemlerine dikkat çekmekti. Dünyamızın ne durumda olduğunu pandemi döneminde daha yakından gördük. Festivalin bu yılki vurgusuna uygun eserlerden bir konser hazırladık dolayısıyla. Bunlar daha çok Yunus'un yedi asır öncesinden bize duyurduğu hikmetlerle bezeli.
Yunus'un müzikalitesi meselesi ise erbabının malumudur ki Türkçe akustik bir dildir ve bu haliyle müziğe çok uygundur. Aruz ve heceyle söylenmiş Yunus şiirleri ise neredeyse melodi gibidir, neredeyse nağmedir. Ayrıca bazı kaynaklara göre Yunus kendisi de müzik bilmektedir ve hatta Şeyhi Taptuk Emre, Şeştar (Şeşta) çalmaktadır. Anladığım kadarıyla Yunus neredeyse bütün Anadolu mutasavvıflarında olduğu gibi müzikle içli dışlı. Daha doğrusu müziğin evreni de Yunus'un Hakk'ın tecellilerinden ibaret olarak gördüğü bu alemde ilahi tecelliden dışarda değil.
Bu konserde benim bestelerimin yanı sıra Şirin Hanım'ın da kaleme aldığı şarkı, peşrev ve farklı formlarda bestelerine yer verdik. Tüm eserler ilk defa seslendirilecek
İKSV Müzik Festivali'nde konser öncesi söyleşiler de müzikseverlerin çok ilgisini çekiyor. Sizin konseriniz öncesi nasıl bir söyleşi gerçekleşecek?
B ve Ş: Konser öncesi sunumda Konya'dan ve ekranlardan bildiğimiz değerli bir dostumuz Ali Bektaş ile Boğaziçi Üniversitesi'nden iki kıymetli hocamız; Arzu Öztürkmen ve Zeynep Oktay Uslu yer alıyorlar. Ali Bektaş daha çok Anadolu Tasavvufunda ve Türk Müslümanlığında çevreyi, çevre bilincini, varlık, vahdet-i vücut, tanrı-insan-evren birlikteliğini, tasavvuf, riyazet, müşahade vb. kavramlarla, olgularla aktaracak. Zeynep Hanım, daha çok Yunus'un şiirinde Tanrı ve insan sevgisini, aşk kavramını işleyecek. Arzu Hanım ise bu iki konuşmayı hem yönetecek, hem katkılarıyla genişletecek.
Klasik müziği tasavvuf müziği ile buluşturan bir çizginiz var. Bu buluşma müzikal anlamda nasıl kapılar açıyor size?
Şirin: Biz belki biraz farklar barındıran gelenekler içinde yoğrulmuş müzisyenler olabiliriz. Evet, ama bu farklılıklara mikroskop veya büyüteç ile bakılmamalı. Sonuçta konu müzik ve müzikler arasında ne kadar fark olabilir kaliteli veya kalitesiz olmasından başka? Anatomik olarak siz ve ben arasında ne kadar fark varsa, müzikler arasında da aslında o kadarcık bir "fark" var bence. Ve o bu "fark" aslında çok da cazip bir boyut, bir özgürlük alanı, ama müsaade ederseniz! Farktan ziyade müziğin bir olan dili ve disiplinini kucaklıyoruz biz. Yaşadığımız toprakların her daim farklı suların karıştığı katmanlı organik bir yapısı olmuş. Nasıl ekosistemler var, bizim coğrafyamızın da bir müzik ekosistemi var aslında. Modern tarihimizde müzik gelenekleri fazlaca etiketlenmiş, küçük kutulara konulmuş, siyasallaştırılmış, karşıtlandırılmış ve maalesef yıpratılmış. Bazı bakımlardan doğurganlığına ket vurulmuş, ayrıştırıldığı için. İnsanımızın da müzikle ilişkisi kimliklendirme maksadıyla yıpratılmış. Biz çalışmalarımızda doğal su yollarının birbirine karışarak yeniliklere imkân tanıdığı bir bakış açısıyla bir araya geliyor ve üretiyoruz.