Yönetmen Emre Sefer: Yargılamadan önce anlamalıyız

Bu yıl yedinci kez düzenlenen Altın Baklava Film Akademisi Uluslararası Film Festivali'nde ''Babamın Öldüğü Gün'' adlı filmiyle kurmaca dalında ödüle layık görülen Emre Sefer: ''Filmimde, herkesin sadece siyah beyaz olmadığını, yargılamadan önce anlamamız, öğrenmemiz gereken çok fazla şeyin olduğunu anlatmaya çalıştım.''

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Altın Baklava Film Akademisi Uluslararası Film Festivali, bu yıl 10-12 Mayıs tarihlerinde yedinci kez gerçekleşti. Hasan Kalyoncu Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen festivale, kurmaca ve belgesel kategorilerinde 98 ülkeden 1368 öğrenci filmi başvurdu. Festival süresince yerli ve yabancı genç yönetmenler, katıldıkları atölye çalışmaları, film gösterimleri, söyleşiler ve kültür gezileri ile keyifli bir deneyim yaşadı. T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Cemal Kalyoncu ile Rektör Prof. Dr. Türkay Dereli'nin katılımıyla festivalin son gününde düzenlenen gecede ise ödüller sahiplerini buldu. Onlardan biri de Emre Sefer oldu. Genç yönetmen "Babamın Öldüğü Gün" adlı filmiyle kurmaca dalında Üçüncülük Ödülü'ne layık görüldü. Nur Fettahoğlu ile Alina Boz'un başrollerini paylaştığı ve iki kız kardeşin babalarının cenazesinden dönerken yaşadığı bir olaya odaklanan filmi yönetmeni Emre Sefer ile konuştuk.

OLMAK İSTEDİĞİM YERDEYİM

Seni daha yakından tanıyabilir miyiz?

İstanbul Aydın Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema mezunuyum. Öğrencilik yılları boyunca birçok projede yer aldım. 2015 yılında sektöre girdikten sonra, yoğun çalışma temposundan dolayı kendi adıma bir şey yapamamaya başladım ve bu da beni rahatsız etti. Proje ödevlerini, projeleri saymazsak ilk kısa filmimi 2013 yılında çektim. Üniversite ikinci sınıftaydım, çok küçük bir ekiple 4-5 kişiyle 'Cesur' adlı filmle başladım bir şeyler üretmeye. Filmin festivaldeki yolculuğu sayesinde şu an sektördeyim. 2015 yılında bitirme projesi olarak Enes Buladı ve Birgül Ulusoy'un başrolünü üstlendiği 'Dört Numaradaki Melahat Hanım'ı çektim ama yoğunluktan, telaşeden filmi festivallere gönderme imkânı bulamadım. Kenarda köşede kaldı film. 2019 yılında ise 'Mahallenin Bazı Kedileri' adlı kısa filmi çektim, yurtiçi ve yurtdışı birçok festivalde gösterildi ve ödüller aldı. Ardından 2021 yılında 'Babamın Öldüğü Gün'ü çektim. Festival süreci devam ediyor. Ben de şu an TRT 1'de yayınlanan 'Kasaba Doktoru' adlı dizide yardımcı yönetmen olarak çalışıyorum

Sinema hayatına nasıl girdi ve neden bu alana yöneldin?

Çocukluğumda babamın beni her hafta sonu sinema götürmesiyle girdi hayatıma sinema, o zamandan beri de hiç çıkmadı. Özellikle ergenlik döneminde tek hobim sinemaya gitmek, DVD koleksiyonu yapmak, film dergileri biriktirmekti. Ortaokuldayken ya da lisede tek başıma gidip sinemada bir şeyler izlemek çok iyi geliyordu. Küçüklüğümden beri de "Ne olacaksın?" dediklerinde hep bu sektörde olmak istediğimi söylerdim. Ailem de hiç karşı çıkmadı bu duruma; hep yönlendirdi, önüme imkânlar serdi, şartlar da beni bugünlere getirdi. Çok emek verdiğimi düşünüyorum, olmak istediğim yerdeyim.

HERKESİN SİYAH BEYAZ OLMADIĞINI ANLATMAYA ÇALIŞTIM

"Babamın Öldüğü Gün" hayatınızdan izler taşıyor mu? Filmin ana fikrinin yönetmendeki karşılığı nedir? Filmin yolculuğu nasıl devam edecek?

Tabii ki taşıyor. Çekimlerden kısa bir süre önce babaannemi kaybettim, uzun süredir de görüşmüyorduk. Cenazesinde duyduğum, daha önce benim hakkımda konuştuğu şeyler beni çok etkiledi ve filme eklemek istedim, ondan da bana bir hatıra kaldı. Filmde herkesin siyah-beyaz olmadığını, yargılamadan önce anlamamız, öğrenmemiz gereken çok şey olduğunu anlatmaya çalıştım, öyle de düşünüyorum. İstanbul Film Festivali'nde açıldı film ve Türkiye'deki diğer festivallerden de finalistlikler ve ödüller almaya başladı. Yurtiçi ve yurtdışı birçok festivale başvuruyoruz. Haber almayı beklediğimiz festivaller de var. Uluslararası iyi bir festivale seçilmesini çok istiyorum, güzel haberler almayı bekliyoruz.

İYİ BİR OKUR VE İZLEYİCİ OLMALILAR

Kısa film yapmak ya da bu yola girişmek isteyenlere önerin ne olur?

Öncelikle iyi bir izleyici ve okuyucu olmaları gerekiyor. İmkânları varsa bir setin işleyişi nasıl olmalı, sette ne yapılması gerekir gibi soruların cevaplarını almak için gözlemci olarak bile olsa bir sette bulunmaları önemli. Sinema ve televizyon okuyor olsalar bile set işleyişi bambaşka. O yüzden her şeyi hesaplayıp, iyi bir ekip kurup yola çıkmak gerekiyor. İşin maddi kısmına gelince, maalesef bu dönemde bir günlük bile olsa set kurmak çok maliyetli o yüzden her şeyi iyice hesaplayıp yola çıkmak çok önemli.

HASAN KALYONCU ÖZEL ÖDÜLÜ ÖMER GÜLER'E VERİLDİ

7. Altın Baklava Film Akademisi Uluslararası Film Festivali'nin kurmaca kategorisinde yönetmenliğini Lovro Mrdjen'in yaptığı "Stamp" filmi birinci olurken, ikinci "Imaginarium", Cristian Beteta, üçüncü de "Babamın Öldüğü Gün/The Day My Father Died" filmiyle Emre Sefer oldu. Kurmaca Dalı Jüri Özel Ödülü, Sacha Bitar'ın "Junkyard" filmine, Kurmaca Mansiyon Ödülü de "Preparation", Ilia Asitashvili'ye verildi. Belgesel kategorisinde ise birincilik ödülünü "Trucage" filmi ile Ahmed Abuzenada, ikincilik ödülünü "Tobacco Shops", Dora Slakoper, üçüncülük ödülünü ise "Sürgünde Bir Yıl/A Year in Exile" filmiyle Malaz Usta'ya verildi. Bu kategorinin Jüri Özel Ödülü, "Days of Fishing" ile Benjamin Grinand ve Lucien Lepoutre'ye, Mansiyon Ödülü ise "Smirna'nın Çukuru/Çukurhattan", Begüm Aksoy'a verildi. Bu sene ilk kez seyirci oyları ile belirlenen "Seyirci Özel Ödülü", Ernesto Redondo Vergera'nın yönetmenliğindeki Contentment adlı filme giderken, Zeugma Kültür – Sanat Özel Ödülü ise "Çerçeve/The Frame" filmi ile Mert Sata ve Berk Sata'ya verildi. 2008 yılında Hasan Kalyoncu Üniversitesi'nin temellerini atarak, sadece Gaziantep'e değil, tüm Türkiye'ye önemli bir eser bırakan merhum Hasan Kalyoncu anısına her yıl verilen "Hasan Kalyoncu Özel Ödülü", bu yıl Ömer Güler'in yönetmenliğini üstlendiği Arayış/Odyssey adlı filme verildi.