MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr
Birçok kez yılın en genç ressamı ve sanatçısı ödülünü alan Nebahat Karyağdı, 19 yıldır profesyonel olarak resim alanında çalışmalarını sürdürüyor. Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Bölümü'nden mezun olan ve genç nesillere sanatı sevdirmek için öğretmenlik yapan Karyağdı, katıldığı ulusal ve uluslararası birçok sergiden ödüller almış. Son dönem çalışmalarında Türk sinemasının zihinlerimizde yer etmiş ünlü isimlerinden ilham alan Karyağdı, beyaz perdede efsaneleşmiş birçok ünlü ismi Rüya Gibi Zamanlar adlı 20. Kişisel sergisinde bir araya getiriyor. Bu aralar Yeşilçam temalı eserlerine devam eden ve güncel sanata ilişkin işler de üreten Karyağdı ile Akşam Cumartesi için bir araya geldik.
TEDDY BEAR ÇALIŞMALARINI YILLAR ÖNCE YAPTIM
Sizi sizden dinlemek isteriz?
2004 yılında üniversite öğrencisiyken başladım profesyonel olarak resim yapmaya. 18 yıldır resim yapıyorum. Öncesi de var tabii. Kendimi bildim bileli resim yapardım. İlkokul hocam Banu Bütün'ün çok desteği oldu. Daha o zamanlardan yarışmalara katılır dereceler alırdım. Üniversitede görsel sanatlar öğretmenliği okudum. 2016'da yüksek lisansımı bitirdim. Birçok kez yılın en genç ressamı ve sanatçısı ödülünü aldım. Aldığım ödüller beni çok motive etti. Şu an öğretmenlik yapıyor ve atölyemde çalışmayı sürdürüyorum.
Kendinizi ve sanatınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
Ressam güzel bir tanım aslında. Yaptığım çalışmalar ekspresyonizm yani dışavurumculuk anlayışı ile uyuşuyor. İçimdeki bir duyguyu, düşünceyi ya da söylemek istediklerimi yaptığım sanatla ifade ediyorum. Çalışmalarımda rengin gücünü çok önemserim. Rengin psikolojik etkileri olduğuna inanırım. Genelde bir tema üzerine çalışırım. İlk çalışmalarımda global terör konusunu çok işledim. Galata Kulesi ile Neve Şalom Sinagagu'na yapılan saldırıları resmettim. Bu işlerle tanındım. Tiyatrocular da çok ilgimi çeker. Cahide Sonku'yla ilgili çalışmalar yaptım. Çocuk oyunlarına eleştirel bir bakış açısı ile yaklaştığım eserler oldu. Kimlik arayışında olduğum bir dönemdi. Anadolu kültürünün çağdaş bir dille dışavurumu idi bu eserler. 2008'de teddy bear, oyuncak ayıları yaptım. Günümüzde çok popüler oldu. Ama bunu ilk yapanlardan biriyim. Oyuncakta çocuk safiyeti var. Son yıllarda ise nostaljiye özlemim oldu. Zeki Müren ile ilgili kahve temalı bir seçki için eser üretmiştim. Sonra Yeşilçam'a olan ilgim ve merakım da devreye girince bu çalışmalar genişledi. 1960'lardan sonra ekrana yansıyan yüzleri ve özlenen o günleri bir de ben yorumladım.
Mesajı var mıdır eserlerinizin?
Bir mesajı anlatımı olmayan bir iş üretmek istemem açıkçası. Kendi içinde bir aktarımı olmalı. Tabii burada sanatçı belleği çok önemli.
GİRİK'İN PORTRESİNİ ÖLDÜĞÜNDE TAMAMLADIM
İyilik İçin Sanat Derneği ile yolunuz ne zaman kesişti?
2020 Haziran ayında bir araya geldik. İyilik İçin Sanat Derneği ile birlikte Türkiye'deki birçok sanat fuarına katıldım. Galeriler ve dijital sanat buluşmalarına dâhil oldum. İyilik İçin Sanat Derneği'nin Ege Yapı ile gerçekleştirdiği sanat dolu projede ise 20. kişisel sergimi açtım. Rüya Gibi Zamanlar sergisi bu iki yıllık çalışmanın meyvesi.
Son kişisel serginiz Rüya Gibi Zamanlar nasıl ortaya çıktı?
Bu, üç aylık bir çalışmanın ürünü idi. 17 eserim var bu sergide. Yağlı boya, akrilik, kolaj hepsi bir arada. Kolaj yaparken PC destekli tasarım programları kullandım. Bazılarını ise elle kesip yapıştırdım. Bunlar için sıkı bir arşiv çalışması yaptım. Sahaflara gittim, dergiler topladım. Her eserin altına hayran mektupları yazdım. Eserleri oluştururken de belleğimde ne varsa onlar gün yüzüne çıktı. Mesela Zeki Müren benim hayatımda çok önemli bir yere sahip. Anne karnında bile onu dinlermişim. Jönlerde benim için öne çıkan isimler İzzet Günay ve Cüneyt Arkın. Onlarla birlikte Sadri Alışık, Kemal Sunal, Tarık Akan'a da yer verdim. Kadın sanatçılarımızdan Fatma Girik'in bendeki yeri çok başka. Girik için özel bir portre yaptım. Çok beğenilmişti. Yaparken çok zorlandım. Ölüm haberini aldıktan sonra bitirdim. Girik, kadını çok güzel temsil eden bir sanatçı idi. Çok kimlikli bir sanatçı idi. Bir de kolaj çalışması yaptım yine Fatma Girik'in ön planda olduğu. Türkan Şoray'ın da bir portresini çalıştım. Filiz Akın ile ilgili de çalışmam burada yer aldı. Sergi ile eş zamanlı sanatçı buluşmaları da oldu. Gelenler çok etkilendi. Çalışma sürecini anlatan videolar da vardı. Bir bütün olarak güzel bir sergi oldu.
Şu anda neler yapıyorsunuz?
Yeşilçam serisini genişletiyorum. Başka oyuncular da ekleyerek kapsamlı bir çalışmayı seyirciye sunmak istiyorum. Bir tane de sürpriz portre çalışmam var. Yaptığım eserlerle toplumsal belleğimizdeki konuları yeniden gündeme getiriyorum. Usta isimleri anlatmak istiyorum. Çünkü öğretmenlik yapıyorum ve yeni gelen kuşak bu isimleri bilmiyor. Bu anlamda Yeşilçam çalışmalarını bir görev olarak görüyorum.
Sanat yolculuğunuz bundan sonra nasıl devam edecek?
Dijital resim, yağlı boya, akrilik boya, figüratif çalışmalar, kolaj bunların hepsini denedim. Ama bundan sonra yoluma sadece biri ile devam edeceğim diyemem. Bu arayış hiç bitmiyor. 2004 yılında dijital resim yaparken bu ilgi görmüyordu ama şimdi dijital Ssanatlar, NFT gündemde. O zamanki çalışmalarımı bugün insanlara sunmak daha doğru olacak. Öğrenciyken enstalasyon yapmayı istedim ama imkanlar kısıtlı idi yapamadım. O tarz bir şey olabilir. Ya da bir bakmışsınız bir sonraki sergim kara kalem çalışmalarından olur. O yüzden kendimi kısıtlamak istemiyorum.
DÜNYADAKİ RESİMLERİN ORTAK DİLİ VAR
İşte o soru: sanat ne için ve kim için olmalı?
Bu konuda ortada duruyorum. Sanat toplumsal aydınlanmaya, bireye hizmet etmeli ya da insanlara umut vaat etmeli. Ama distopik de olabilir. Toplum için kısmı önceden kulağa hoş geliyordu ancak bazen toplumu aydınlatalım derken bu vizyondan çıkıldığı ve insanları yozlaştırdığı kısımlar da olabiliyor. Genelde baktığınızda aslında herkes, her şey için sanat.
Yurt dışında birçok sanat fuarına katıldınız. Bunlar fsize, sanatınıza ne kattı?
Floransa, Miami, Londra, Amsterdam, Barcelona'da sanat fuarlarına katıldım. 2012 yılında portföyümü sanat fuarlarının küratörleriyle paylaştım ve onlar içlerinden seçtikleri eserler ile beni davet ettiler. 2012 yılında Barcelona'ya çağrıldım ve daha sonra davetler aldım. Floransa'daki Bienal katıldığım en iyi etkinliklerdendi. Yurt dışındaki fuarlar bana bambaşka bakış açıları kazandırdı. İnsanlar neler yapıyor, hangi çalışmalar ön planda bunları görme şansım oldu. Pandemiden önce son beş yılda katıldığım fuarlara baktığımda şöyle bir değerlendirme yapabilirim; dünyadaki resimlerin ortak bir dili var. Ama kültürler ve ifade ediş biçiminde farklılar var. Ben de bu farklılıklar, zenginliklerden kendime bir pay aldım. 2018 yılında Yunanistan'dan aldığım davet çok kıymetli idi. Orada bir okula gittim hem çocuklarla ile tanıştık onlar benim çalışmalarımdan esinlenerek eserler üretti hem de kendimi anlattım. Sanat hayatım adına önemli bir buluşmaydı.
SANATÇI BELLEĞİNDEN BESLENİR
Dijital sanatlar alanında çalışmalarınız olacak mı?
Dijital sanat alanında 2004-2005 yıllarında çalışmalar yapmıştım ama karşılığını bulamamıştım. İstanbul temalı çalışmalarım oldu. Şimdi yeniden gündemde. Hatta ABD'de bir galeri ile NFT anlaşmamız oldu. Yeniliklere her zaman açığım.
Hangi renkleri daha çok kullanırsınız eserlerinizde?
Renklerin gücüne inanıyorum. Yüksek lisans tez konumda buydu. Bir ressam renklerin dilini bilir ve ona göre eserlerinde kullanır. Ama sanatta iş farklı. Normalde kırmızı, turuncu iştah açıcı renklerdir. Ama bunun sanattaki karşılığı farklı. Ben pembeyi umut vadeden bir renk olarak kullanırım. Gümüşü kalıcılığını simgelediği için kullanırım. Magenta rengini çok severim Canlı yeşil, sarı beni çok etkiler ve anlatımı güçlendirir.
Öğretmensiniz aynı zamanda...
14 yıldır öğretmenlik yapıyorum. Çok yetenekli çocuklar var. Ailelerin onları keşfetmesi, desteklemesi çok önemli. Bu noktada ebeveynlere tavsiyem çocuklarını sanatla, bilimle iç içe büyütsünler. Ailem beni konser, tiyatro, sergi gibi birçok etkinliğe götürürdü. Bugün beni besleyen şeyler bana ilham olan noktalar geçmişte gezdiklerim, gördüklerim, izlediklerim.