Yasemin Öztürk: Ne kadar çok seversem o kadar çok âşık olurum

EMİNE BIYIK

emine.biyik@aksam.com.tr

“Deli Aşk” filminin “Mehtap”ı Yasemin Öztürk, tam bir aşk kadını… Sevginin içinde aşkı arıyor. “Ne kadar çok seversem, o kadar çok âşık olurum” diyor. İnsanları incitmekten çok korkuyor. İşini büyük bir tutkuyla yapıyor. “İşini seven insanlarla çalışmayı niyet ediyorum” diyen Öztürk’le buluştuk. Yeni filmini, tiyatro oyununu ve güzellik sırlarını konuştuk. 

“Deli Aşk” filmiyle yollarınız nasıl kesişti? 

Cem Yılmaz’ı ilk defa 1993’te Ankara’da izlemiştim ve o iki saatlik zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. O güne kadar hiç stand-up gösterisi izlememiştim ve hayran kalmıştım. O günden beri de onun içinde olduğu her filmi severek takip ettim. Kendisiyle aynı sahneyi paylaşmayı çok istiyordum. Beğendiğiniz bir oyuncuyla karşılıklı sahnelerinizin olması muhteşem bir şey çünkü. Hiç unutmuyorum 30 Ağustos’ta Canan Odacıl aradı ve Fikir Sanat’ın bir projesi olduğunu Emrah ve Murat Kaman kardeşlerin senaryosunu yazdığı, Cem Yılmaz’ın oyunculardan biri olduğunu ve “Mehtap” karakteri için de beni düşündüklerini söyledi. Telefonu kapattım ve duyduklarıma bir süre inanamadım. Ve kendimi bu filmin içinde buldum. 

Cem Yılmaz sette nasıl biri?

Hani Cem Yılmaz için hep “İyi bir komedyen” deniyor ya, bence Cem, iyi bir komedyenliğinin yanı sıra başarılı bir karakter oyuncusu... Gayet profesyonel, keyifli, enerjisi çok yüksek bir insan ve o enerjisini bütün sete yayıyor. 

Tekrar filme dönersek sizi bu filme çağırttıran “Mehtap” nasıl bir karakter?

Bugüne kadar hep farklı rollerde oynamaya çalıştım. Çünkü ben bir karakter oyuncusuyum. Bu karakter de ters köşe rollerden biriydi benim için. Mehtap dolandırıcı ve hamile bir kadın… Köşeleri olan, dişi bir rol…  

BENDE SEVGİNİN İÇİNDE AŞK VAR 

Paşhan Yılmazel ile sahneye taşıdığınız “Aşk Bu Mu?” adlı tiyatro oyununuz nasıl gidiyor?  

Çok keyifli gidiyor. “Aşk Bu Mu?”, günümüz ilişiklerini anlatıyor ve hayatın içinden her ilişkinin içinde yer alan ama bizim yaşarken ıskaladığımız her şeyi görme fırsatı sağlıyor. Hatta oyunumuz için “evlenmeden önce izlenmesi gereken ilk oyun” yorumu yapılıyor. Kısacası, oyunumuzu izlemeye gelenlere iki saat boyunca harika vakit geçirmeyi vaat ediyoruz. 

Peki, oyunun adından yola çıkarsak aşk ne ifade ediyor?

Balık burcuyum, yükselenim akrep, insanım ve en önemlisi kadınım… Ben aşk kadınıyım. Ne kadar çok seversem, o kadar çok âşık olabilirim. Yani bende sevginin içinde aşk var.  

GERİ DÖNMEYİ HİÇ DÜŞÜNMEDİM

Ankara’da doğup büyümüşsünüz…

Ankara’da doğup büyümüş olmanın ve Ankaralı olmanın gururunu yaşıyorum. 

Neden bu kadar bastıra bastıra söylediniz?

Bastırarak söyledim çünkü Ankara, içinde siyaset olan bir memur kentidir, en değerli üniversitelerin olduğu bir şehirdir. Naif ilişkilerin kurulabileceği, samimi arkadaşlıklar yakalayabileceğiniz bir yerdir. İstanbul’da bu pek mümkün değil. Oradaki samimiyet, burada çıkar ilişkisine dönüyor. Orada insan insana zarar vermeye çalışmıyor, burada insan insana 

kötülük yapmaya çekinmiyor. 

İlk geldiğiniz yıllarda İstanbul sizi güzel karşılamamış anladığım kadarıyla?

İnsanlara alışmak çok kolay olmadı. İnsan ilişkilerinde çok zorlandım. “Kişi kendinden bilir işi” derler ya, herkesi kendim gibi bildim. İnandım, güvendim ama çoğu kez hayal kırıklığına uğradım.  

Geri dönmeyi düşündünüz mü hiç?

Evet, güven duygumu kaybettim, insanlardan kendimi koruyamadığımı gördüm. Yaşadığım olumsuzluklardan ders çıkarmayı öğrendim. Kendi içime döndüm ama hiçbir zaman geri dönmeyi düşünmedim. Hep işini seven insanlarla bir arada olmayı niyet ettim, çok şükür güzel işlerde iyi insanlarla çalıştım. 

HATALIYSAM ÖZÜR DİLERİM

Hayal kırıklığına uğradığınızda kendinizi nasıl tedavi ediyorsunuz?

Hayal kırıklığına çok uğramama rağmen, her seferinde canım yine çok acıdı. Bu duyguyla baş etmek hiç kolay olmuyor tabii ama hep başıma gelenlerden ders çıkarmaya çalıştım. Belki aynı yanlışı iki-üç kez tekrarladım ama dördüncüsüne 

izin vermemeye özen gösterdim. Böyle zamanlarda kendimi evimde tedavi ettim. Çünkü evim benim için korunaklı bir fanus. 

Peki, siz birini incittiniz diyelim… 

Çünkü insanı çok severim. Çok sevdiğim için de incitmekten, hayal kırıklığına uğratmaktan çok korkarım. Ola ki istemeden kırdıysam ya da hatalıysam her zaman özür dilerim. Zaten karşımdaki insan beni seven ve ilişkiden 

anlayan biriyse özrümü kabul eder. Ama ne yazık ki bazı insanlara özür dilemek bile zor geliyor. 

KİMSE YAŞIMA İNANMIYOR

İlk botoksumu 40 yaşımdayken yaptırdım, şu an 43 yaşındayım. Kimseyi 43 yaşında olduğuma inandıramıyorum. Hatta bazen nüfus cüzdanımı göstermek zorunda kalıyorum. Kendime, cildime ve sağlığıma özen gösteriyorum. 20 yılı aşkın süredir düzenli olarak spor yapıyorum. Mutlaka her sabah aç karnına elma sirkesini suyla karıştırıp içiyorum. Bu sayede vücudumda yağ tutmasını engelliyorum. Ve mutlaka her gün o sirkeli suyla beraber bir tane sarımsak yutuyorum. Cildim için ise bitkisel yağlardan kremler ve vücut losyonları yapıyorum.

YARIŞMA MANTIĞI HİÇ BENLİK DEĞİLMİŞ

“İşte Benim Stilim” yarışmasına katılmak anlık verilmiş bir karardı. Programı daha önce hiç izlememiştim ve hâkim olduğum bir mecra değildi. 2007-2010 yılları arasında Yasemin Öztürk etiketi altında kişiye özel kostümler tasarlamaya başlamıştım. Aralarında ünlü isimler de vardı. Etrafımdaki arkadaşlarım “Giyim tarzın güzel, böyle bir stil yarışması var, katılır mısın?” dediklerinde “Neden olmasın?” dedim ve yarışmaya katıldım. Fakat yarışma mantığı hiç benlik değilmiş. Yani benim yapamayacağım bir platformmuş. Stilini konuşturmaya ve beğendirmeye çalışıyorsun ama onun dışında 

gelişen olaylar benlik olaylar değildi. Evet, kendi içimde küçük hırslarım vardır ama bir yarışı kazanmak için karşımdakini incitmekten çekinirim.