Yaşamın devamı için gıdamızı korumalıyız

Gıda israfı ve kaybı tüm dünya için büyük bir sorun. Tarım alanlarında başlayan israf; taşıma, depolama, işleme, paketleme, dağıtım aşamalarında ve mutfakta sürüyor. Ancak geleceğimizi garanti altına almak için bu israfı durdurmak şart. Bunu sağlamanın yolu bilinçli bir üretici ve tüketici olarak tarım alanlarını doğru kullanmak, yerel tüketiciyi desteklemek, tedarik aşamasındaki sorunları gidermek ve akıllı alışverişi öğrenmekten geçiyor.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Dünyada bir tarafta her yıl tonlarca gıda israf edilirken diğer yanda milyonlarca çocuk açlıktan ölüyor. Yaşanan salgın dönemi de tarım, gıda üretimi ve tüketiminde ciddi anlamda tedbirler alınması gerektiğini gözler önüne serdi. Bunun için öncelikle yapılması gereken israfa dur demek. Geçtiğimiz günlerde Tarım ve Orman Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ortaklığında “Gıdanı Koru Kampanyası” tanıtımı yapıldı. FAO ve Bakanlığın birlikte yaptığı açıklamada ifade edilen rakamlar israfın boyutunu gözler önüne serdi. Ülkemizde her yıl 18,8 milyon ton gıda çöpe gidiyor. Türkiye’de günlük olarak 4,9 milyon ekmek israf edilirken üretilen sebze ve meyvelerin yüzde 50’sinde kayıp yaşanıyor. Hizmet sektöründe ise işletme başına yılda 4,2 ton gıda, 2 bin litre içecek israfı gerçekleşiyor. Tüm bunların önüne geçmek amacıyla ilk defa Türkiye’de Ulusal Strateji Belgesi ve bu stratejiyi hayata geçirecek Eylem Planı’nı hazırlandı. Toplum olarak herkese bu konuda görev düşüyor. Tarım alanından başlayarak mutfakta devam eden israfın nasıl önleneceğini Şef Ebru Baybara Demir ve Gıda Mühendisi Ebru Akdağ ile konuştuk.

GELENEKSEL TARIM YÖNTEMLERİ KULLANILMALI

Koronavirüs süreci temel besinlerde kendi kendine yetebilmenin çok önemli olduğunu gösterdi bir kez daha. Ülkemizde tarım üretimimizi artırmak için neler yapmalıyız?

Ebru Baybara Demir: Türkiye özellikle 1980 sonrasında tarım ve üretim noktasında her zaman başarılı bir ülke oldu ancak globalleşmenin etkisiyle tarımda da ithalat ve ihracatın etkileriyle farklı süreçler gelişti. Koronavirüs dönemi ülkeler için kendine yetebilme kavramını ön plana çıkardı. Kendine yetebilmenin başlangıç noktasında iki önemli konu var; doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve sağlıklı gıdanın toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak oranda üretimi. Tarım üretimini artırmak için çiftçiyi destekleyerek üretimi yeniden canlandıracak yollar üzerine gitmeliyiz. Çiftçileri tarımla barıştırmak gerekiyor. Özellikle yeni neslin bu işi sürdürülebilir şekilde yapabileceğini anlatarak tarımla uğraşan kişi sayısı artırılmalı. Diğer yandan toprağın temizlenmesi ve sağlıklı gıdanın üretilmesi için geleneksel tarım yöntemlerini kullanma oranları artırılmalı. Devlet destekleri, bu aşamalarda büyük önem taşıyor. Tüketicilerin de yerel üreticiye sahip çıkması gerekiyor.

Gıdada israfın tarımsal üretimde başladığı söyleniyor. Neyi yanlış yapıyoruz?

Ebru Baybara Demir: Hayata geçirdiğimiz tarım projelerinde toprağın kendi öz yapısına dönülmesinin ve toprağın alışık olduğu tohum kullanımının ne kadar etkili olduğunu gördük. Toprağın alışık olduğu tohum kullanımında düşük maliyetli ve verimi yüksek ürünler elde ediyorsunuz. Diğer yandan toprak alışık olduğu ürünü büyüttüğünde dış destek kullanımı azaldığından gerçek anlamda sağlıklı gıda elde etmiş oluyorsunuz. Bu yöntemin yaygınlaştırılması hem doğal kaynakların kullanımının artması hem de gıda israfının önüne geçme konusunda etkili olacaktır.

TEDARİK ZİNCİRİ KISALTILMALI

Hasat sonrası taşıma, depolama, işleme kısmında nelere dikkat edilmeli?

Ebru Baybara Demir: Bu konuda tedarik zincirini kısaltmak etkili bir yol olacak. Çünkü ürün hasat edildikten sonra tüketiciyle buluşana kadar pek çok kez el değiştirebiliyor. Yerel üreticiyi desteklemek ve ürünlerini en yakın pazarlara taşımak çözüm olabilir.

Ebru Akdağ: Ülkemizde büyük ölçekli üretimin çok az olması, bir kamyon ürünün birkaç köyden toplanması, depolama ile nakliyedeki yetersiz koşullar, işleme ile ambalajlamada kalite yönetim sistemlerine uyumsuzluklar ve soğutmalı kamyonlar, yeterli alan eksikliği gibi dağıtımdaki sorunlar sebebiyle satış noktasına ulaşamadan ürünlerde büyük kayıplar yaşanıyor. Çözüm olarak ihtiyaca yönelik tarımsal üretim teşvik modellerinin uygulanması, lisanslı depoculuğun geliştirilmesi, soğuk zincir uygulamalarının etkinleştirilmesi, akıllı ambalaj uygulamalarının teşvik edilmesi gerekiyor.

YAMUK YUMUK SEBZELERİ ALIN

Restoranlarda gıda israfı çok fazla. Bu nasıl önlenebilir?

Ebru Baybara Demir: İlk adımda menülerin küçültülmesi, daha butik sunumlar hazırlanması gerekiyor. Bu yüzden yeni dönemde hesaplı ilerlemek sektörün, doğal kaynakların ve gıdanın israfını önlemek noktasına iyi bir başlangıç olabilir.

Akıllı bir alışveriş nasıl yapılır?

Ebru Akdağ: Çoğu zaman tüketebileceğimizden fazlasını alıyoruz. Bunları önlemek için bir alışveriş listesi tutmak gerekiyor. Tezgâh ya da raftaki o yamuk yumuk görünümlü meyve ve sebzelerin içi güzeldir aslında. Güzel görünmüyorlar diye raflarda çürümelerine izin vermeyin. Aldığınız gıdaların besin öğelerinin miktarını, üretim ve son tüketim tarihini, trans yağ yoktur logosunu ya da alerjen içerip içermediğini kontrol edin. Soğutulan ürünleri almayı alışverişinizin sonuna bırakın. Ambalajında hasar bulunan ürünleri almayın.

NESİLLERE ÇİFTÇİ OLMANIN ÖNEMİ ANLATILMALI

Gıdayı korumanın yolları neler?

Ebru Baybara Demir: Sağlıklı gıda sağlıklı nesiller demek. Yıllardır gıda, restoran ve hizmet sektöründeyim. Şimdi ise gıdanın geleceği için toprakta, tarım alanında çalışıyorum. Şu anda atılacak adımlar çocuklarımızın geleceğini kurtaracak. Gıdamızı korumak sadece iyi tohumu sağlıklı toprağa ekmekle sınırlı değil. Bu, içerisinde ekonomik, sosyolojik ve çevresel etkenleri barındıran büyük bir ekosistem. Biz çiftçi olmanın gelecek vadeden bir iş olduğunu anlatamadığımız noktada, toprağımız ne kadar iyi olursa olsun bu mesleği yapacak kişilerin sayısını artırmalıyız. Su kaynaklarımızı sürdürülebilir şekilde kullanamadığımız durumda topraklarımızın sadece verimini değil tarımda kullanımını da kaybedebiliriz. Toplumda bu konuda bilinç oluşmazsa talebi yaratamaz ve tedarik zincirine yük katmış oluruz. Bunlar gıdayı koruma konusunun ekosistemi içerisinde birkaç küçük başlık. Bu nedenle gıdanın korunmasında ülke olarak el ele çalışmalıyız. Yaşamın devamı için gıdamızı korumalıyız. En önemlisi ise eğitime önem vermeliyiz. Tarımın okullarda bir ders olarak okutulması gerektiğini düşünüyorum.

STT İLE TETT ARASINDAKİ FARKI ÖĞRENMELİYİZ

Gıda okuryazarlığı neden önemli?

Ebru Akdağ: Gıda okuryazarlığı konusunda farkındalığın artması gıda israfının önlenmesinde ve sağlıklı beslenmede anahtar role sahip. Gıda ambalajının üzerinde tüketiciler için ürünün hikâyesini ve özelliklerini anlatan çok önemli bilgiler yer alır; bunların ne anlama geldiğini öğrenmeli ve okumalıyız. Gıda ve beslenme okuryazarlığı, tüketicilerin besin, besin öğesi, besin grupları ve beslenme ile ilişkili çeşitli bilgileri anlayabilmeleri, eleştirel olarak değerlendirebilmeleri ve bu bilgileri sağlıklı besin seçimi ve tüketimine yönelik doğru kararlar alarak uygulamaları açısından önemli.

Gıdalar üzerindeki STT ve TETT israf konusundaki önemi nedir?

Ebru Akdağ: Gıda Güvenliği Derneği’nin yaptırdığı bir araştırmaya göre, tüketicilerin yüzde 72’si bu iki tarih arasındaki farkı bilmediği için aslında tüketilebilir olan gıdaları çöpe atıyor. Yani gıda israfına yol açabiliyor. STT, belirtilen saklama koşullarında depolanması kaydıyla, bir gıda maddesinin tüketiminin güvenli olduğu süredir. Doğru koşullarda sakladıysanız, son tüketim tarihi yaklaşan ürünle vedalaşmanıza gerek yok. TETT ise bir gıdanın koku, doku ve tat gibi özelliklerini en üst düzeyde koruyabileceği süredir. TETT geçmiş olan ürünleri tüketmenin sağlık açısından bir riski yoktur.