Yaren, Eskikaraağaç'ı uçurdu

Başlarda Yaren leyleğin yolunu bekleyen sadece Adem amca iken artık Eskikaraağaç Köyü sakinleri, Bursalılar derken sosyal medya üzerinden tüm Türkiye her yıl Yaren leyleğin gelişini bekler oldu. Eskikaraağaç Köyü'nde ekoturizmi canlandıran Yaren etkisini yerinde görmeye gittik.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Yaren Leylek ile Adem amcayı bilmeyen yoktur. On yıldır göç yolu üzerindeki Bursa'nın Eskikaraağaç Köyü'nde Adem amcayla kurduğu dillere destan dostluğu haberlere, belgesellere konu oldu. Başlarda Yaren leyleğin yolunu bekleyen sadece Adem amca iken artık Eskikaraağaç Köyü sakinleri, Bursalılar derken sosyal medya üzerinden tüm Türkiye her yıl Yaren leyleğin gelişini bekler oldu. Öyle ki bu yıl doğa fotoğrafçısı Alper Tüydeş'in Twitter'da açtığı #YarenLeylek etiketi Yaren'in geldiği gün trend topic oldu.

Yaren'in 10. göç yılında da Uluabat Gölü manzaralı yuvasına gelişi Karacabey Belediyesi'nin yakın bir noktaya yerleştirdiği 24 saat çekim yapan kamera ile Karacabey Belediyesinin web sitesi üzerinden canlı olarak yayınlandı.

Eskikaraağaç Köyü aslında çok uzun süredir leyleklere ev sahipliği yapıyor. Hatta on beş yıldır leylek şenlikleri de düzenleniyor. Ama yıllardır sessiz sedasız leylekleri ağırlayan bu köyü ilgi odağı haline getiren Yaren leylek oldu. Bu sevimli misafiri yakından görmek isterken Instagram'da önüme düşen Heybe Seyahat'in Yaren Leylek Gezi programı imdadıma yetişti. Pandemi şartlarına göre 'güvenli seyahat' izni alan grubun arasına karışıp Bursa'da buldum kendimi.

Sosyal medyada fenomeni haline dönüşen güvercin 'zibidi'yi de yakından görmek beklentilerimden biriydi. Ancak gezi boyunca bize mihmandarlık eden Alper Tüydeş, zibidinin Yaren'den rol çalmasına razı olmamıştı belli ki. Doğa Fotoğrafçısı ve Kuş Gözlemcisi Alper Tüydeş çektiği etkileyici karelerle Yaren leyleğin ve Adem amca hikâyesinin tüm dünyaya duyurulmasını sağlayan isim aynı zamanda.

8 Mart'te Eskikaraağaç'taki yuvasına gelip eşiyle buluşan Yaren'i görmek için sabahın erken saatlerinde Uluabat Gölü kıyısında olmak gerekiyor. Zira her sabah erken saatlerde balığa çıkan Adem Amca'nın kayığına binip onun elinden beslenmeyi seviyor. Biz de gün ağarırken göl kıyısında yerimizi alıyoruz. Alper bey Yaren'in hemen her sabah bu rutine uyduğunu ancak bu aralar yuvasıyla ilgilendiği için Adem amcayı ziyaretini aksatabileceğini söylüyor. Gelmeme ihtimali de var yani. Bu durum heyecanımızı daha da artırıyor. Kameradan 24 saat izlemek mümkün iken neden sabahın köründe göl kıyısında titriyoruz? Bu sorunun cevabını baharın gelişinden heyecan duymayan, bir leyleğin yaşlı bir adamla sözsüz bir masal yazmasını olağanüstü bulmayan birine verebilmek zor.

LEYLEKLERİN GÜVENLİĞİ ÇOCUKLARDAN SORULUYOR

Yaren'i beklerken bir yandan da Alper beyin bu masala dair anlattıklarına kulak veriyoruz. Kendisine en sık sorulan sorulardan birinin 'Her yıl Adem amcanın kayığına konan leyleğin Yaren olduğunu nereden biliyorsunuz?' olduğunu söylüyor ve ekliyor, "Leylekler göç ederken hep aynı yerde konaklar ve aynı yere yuva yaparlar. Yaren geldiğinde hangi yuvaya konduğunu biliyoruz. Ondan önce de başka hiçbir leylek gitmiyor Adem amcanın kayığına. Kaldı ki her yıl o kayığa farklı bir leylek konup Adem amcayla böyle bir iletişim kuruyorsa bu zaten çok daha büyük bir olay."

Gölün açıklarında bekleyen Adem amca bir süre sonra yanımıza geliyor. Yaren'le bizi buluşturamadığı için biraz mahcup. 'Eşi hiç yuvadan ayrılmıyor. Yumurtası var galiba. Her sabah gelen hayvan gelmedi. Minarenin üstünde bekliyor. Ben öyle tahmin ediyorum karnı tok. Bulmuşsa bir tane yılan, tamam onun işi. Karnı tok ise gelmez bana." diyor.

O gelmezse biz ona gideriz deyip Yaren leyleğin yuvasının olduğu noktaya gidiyoruz. Eşiyle birlikte onu görmeye gelenleri umursamaz bir tavırla tüylerini düzeltiyor. Bu köyde leyleklerin güvenliği çocuklardan soruluyor. Karacabey Belediyesi her yuvayı bir çocuğa zimmetlemiş. Yuvanın en yakınındaki evde yaşayan en küçük çocuk o yuvadan sorumlu. Böylelikle köydeki çocukların yaşadıkları yerle aidiyet kurmaları sağlanmış. "Burada çocuklar arasında senin leyleğin mi erken geldi, benim leyleğim mi? rekabeti yaşanıyor" diyor Alper Tüydeş. Ve şu tatlı anekdotu paylaşıyor, "Yaren leyleğin yuvasından sorumlu Beyza diye bir kızımız var. Geçen yıl Yaren leyleğin yuvasında ısırgan otları çıkmış. Aslında leylek ondan rahatsız olmaz ama çocuk muhtara 'Benim leyleğimin yuvasında ısırgan otu var. Bu leyleğimi rahatsız eder onu oradan sökün.' diyor. Muhtar bize haber verdi. İtfaiye aracı, zabıta, elektrik aracı mahallesine girdik. Işıklar yanıyor. Çocuk tabi gururlandı. Koca koca araçlar benim bir telefonumla geldi diye. Çıktık yuvayı temizledik, kıza teşekkür ettik. Yuvaların yanında biraz sesini yükselten, drone ile yaklaşmaya çalışan, leyleği rahatsız eden biri oldu mu ilk başta çocuklar müdahale ediyor. Amaç da buydu."

YAREN, KÖYÜ İLGİ ODAĞI YAPTI

Yaren'in geldiği günden itibaren köydeki hareketliliğin arttığını söylüyor Alper bey. Önceleri sadece Leylek Şenlikleri'nde yılda bir kez ziyaretçilerin geldiği köy artık yeni bir ekoturizm noktası haline gelmiş. Bunu mümkün kılan ise temelini Fransisca ve İsmet Arıcı'nın attığı projeler. Köyde leyleklerin annesi olarak da bilinen Fransisca hanım on yıllardır leylekler için farklı projeler geliştirmiş. Bu sayede Eskikaraağaç, Avrupa Leylek Köyleri Birliğini Türkiye'de temsil eden ilk ve tek köy. 2013'te Türkiye bu birliğe resmen üye olmuş. "Çoğunlukla AB ülkeleri orada olmasına rağmen Türkiye AB'ye üye olmadan bu birliğe girmeye hak kazandı. Leyleklerin geçiş noktasındaki her ülkede festivaller yapılıyor. Her yıl bir ülkede leylek köyleri buluşması yapılıyor. O buluşmada bir yıl boyunca temsilciler leylekler ve göçmen kuşlar üzerine neler yaptı bunlar konuşuluyor. Biz onlara model oluyoruz onlar bizi model alıyor." diyor Alper bey. Özellikle çocuklara leylek sahiplendirme fikri çok ilgi çekmiş Leylek Köyleri Birliği'nde. Karacabey Belediyesi'nin köyde yaşayan çocuklarla birlikte Yaren Leylek'in 10. gelişini pasta keserek kutladığını, Başkan Ali Özkan'ın pasta kesiminin ardından çocuklara, Yaren Leylek'in getirdiğini söylediği hediyeleri dağıttığını da not düşelim buraya.

HOBİ BAHÇESİ, YAŞAM ALANI OLDU

Karacabey'deki ekoturizmin en ilgi çeken noktalarından biri Leylek Köy Göl Evi. Doktor Bülent Kayhan'ın kurduğu Mantar meşesi, Kış masalı var, dağ şakayığı gibi yüzlerce endemik bitki türünün yer aldığı ve arboretuma dönüşen yirmi beş yıllık bahçede süs tavukları, sakız koyunları, sülünler, tavuz kuşu, jersey inekleri ile küçük bir ekosistem oluşturulmuş.

Doktor Bülent Kayhan'ın haftasonu tatillerini değerlendirmek üzere kurduğu hobi bahçesi Karacabey'deki ekoturizmin en ilgi çeken noktalarından biri haline geldi. Portekiz ormanlarından Mantar meşesi, Kış masalı var, dağ şakayığı gibi yüzlerce endemik bitki türünün yer aldığı ve arboretuma dönüşen yirmi beş yıllık bahçede süs tavukları, sakız koyunları, sülünler, tavuz kuşu, jersey inekleri ile küçük bir ekosistem oluşturulmuş.

Bir yandan hekimliğe devam eden Kayhan'ın iki kızı Gülin ve Suay bu rengarenk bahçeyi bir işletmeye dönüştürmüş. On yıl Japonya'da uluslararası alanda akademik çalışmalara imza atan Gülin Kayhan gönüllü olarak kariyerine doğada devam etmeyi seçmiş.

Leylek Köy Göl Evi, ilaçsız tarım, Anadolu tohumlarıyla üretim ve sıfır atık anlayışıyla ticari tarıma alternatif üretim modellerinin de mümkün olduğunu gösteren bir mekân. Bahçede Anadolu'nun kaybolmaya yüz tutan meyve türlerini yetiştirmeye çalıştığını anlatan Kayhan, ticari tarım yapanların kâr getirmediği için Ayaş armudu, Ankara armudu, Kağızman elması, Üvez gibi türleri yetiştirmediğine dikkat çekiyor. Bahçede ilaçsız tarım yaptıklarının altını çizen Kayhan, bir yandan yoğun bir mesai gerektiren hekimliğe devam ederken bir yandan da bahçenin tüm işleri ile bizzat ilgileniyor. Tıp doktoru olarak kadın doğum alanında hayatın başlangıcına şahitlik eden Kayhan, hobi bahçesinde de tabiatın muazzam uyanışı ve denge içinde yeşermesine aracılık ediyor.