Virüs tehdidi paranoyaya dönüşmesin

Virüs sadece bedenimizi tehdit etmiyor. Salgının ilk haftalarından itibaren yaşadığımız kaygı ve panik, işin psikolojik boyutunu göz ardı etmemek gerektiğinin ciddi işaretlerini veriyordu. Yeni normale geçişte de ruh sağlığımızı korumak için uzmanların uyarılarına kulak vermekte fayda var.

ZEYNEP TÜRKOĞLU / zeynoturkoglu@gmail.com

Açık sözlü olalım arkadaşlar. Aramızda yabancı yok. Kimimiz kendimizi, çevremizi gayrete getirmek için “Acımadı kiii, acımadı kiiii!” diye ileri geri adımlarla, nağmeli bir nakarat tuttursak da, acıdı. Epeyce acıdı. Bu virüs, maddemizi-manamızı şöyle bir silkeledi. Can kayıpları yaşandı. Bunlar sadece ateşin düştüğü yeri değil, -elbette en çok orayı ama- hepimizi yaktı. Bazen uzun, ama daima elemli hastalık devrelerinin sıkıntısı yaşandı. İlk dönemler yükselen sayılar bütün ağırlığı ile üstümüze bastı. Çünkü biliyorduk ki insan sayılmamalı. Tablolarda bir veri olmaktan başka bir şeydir hayat-memat. Ama tabii ki o tablolar bize bir şeyler de söyledi. ‘Aman’ dedi. ‘Dikkat’ dedi. ‘Virüs etti, siz eylemeyin, evde kalın, bulaşmayın, bulaştırmayın’ dedi. ‘Temizlik önemli, sosyal mesafe hayatî, sabundur, kolonyadır baş tacı olsun, bir küçük dezenfektan şişesi de çantada dursun’ dedi. Hasıl-ı kelam; sıkışa itişe de olsa, biraz gayret edin, hayatı eve sığdırın, eskileri unutun, yenilere alışın dedi.

Yaptık bir şeyler. Gayret ettik. Önce can, sonra cânân… Hele önce hayatta, sonra ayakta kalalım da, sonrasına sonra bakarız dedik. Doğrusu kimsenin gönlü olsun diye söylemiyorum, ben milletimin adaptasyon kabiliyetine fena halde vurgunum. Tuhafız biraz ayıptır söylemesi. Evet, ‘Bize bir şey olmaz’cıyız ama garip bir biçimde gerekliliğine inanırsak en sert kurallara, en hızlı biçimde de geçebiliriz. Delik deşik eden de bizde, kabul ediyorum. Ama genele bakınca, o bilinç ve medeniyetleri yerlere göklere sığdırılamayan Evropalara, I’merikalara göre, hatta aslında onların ortaya koydukları resimle mukayese edilmez biçimde sınav verdik. Kibirlenmeyelim, ama şükredelim. Ha, cips kola kuyrukları derseniz, kırmızı çizgimiz derim…

GELİR DE GEÇER, DELER DE GEÇER…

O yukarıda bir yerlerde bahsettiğim tablolardaki sayıların önce durakladığı, sonra düşüşe geçtiği günler içimizde buruk bir umut belirdi. İmtihanımızı ağırlaştırma, bizi bir daha bununla sınama diye yalvardık Yaradan’a. Henüz ilaç ve aşı için kesin haberler verilemiyor. Ama biliyoruz ki iyiliklerine, başarılarına duacı olduğumuz tıp dünyası yola devam ediyor. Güzel haberleri de alsak ne güzel olur. Olacak.

Hasılı tablo, sayılar yükselirken bize ‘Girin şu eve, sıkmayın canımı’ diyordu ya, biz de girmiştik hani. Şimdi aynı konunun tabloları diyor ki, ‘Çıkın, ama dikkatli çıkın. Geçmişi bir temizleyin zihninizden, yeni normalin formatını yüklenin, öyle çıkın’. Yani virüsün fiziki tehdidi sürüyor. Dolayısıyla normal yok, yeni normal var.

Ama virüs sadece bedenimizi tehdit etmiyor aslında. Salgının ilk haftalarından itibaren yaşadığımız kaygı ve panik, işin psikolojik boyutunu göz ardı etmemek gerektiğinin ciddi işaretlerini veriyordu. Uzmanlar da bu noktada salgının hem süreçte, hem de sonrasında psikolojimize atacağı imzayı dile getirmeye başladılar. Hangi sorunların nasıl tetikleneceğini, hangi tedbirlerin alınması gerektiğini, hangi durumlara kendimizi hazırlamamız icap ettiğini anlattılar. İşin başında dikkatimizi sağlığımızın daha bedenle ilgili tarafına verdiğimizden sosyal mesafeye, maskeye, hijyene asıldık. Ama ruh sağlığımız için yeterli yatırımı yaptığımızdan bazen kuşku duyuyorum. Çünkü psikolojik sıkıntılar kendilerini burun akıntısı kadar hızlı ve net göstermiyor. Daha uzun bir süreçte, daha farklı yüzlerle varlıklarını gösterdiklerinden, ne olduğunu anlayıncaya kadar bazen biraz da zaman kaybedilmiş oluyor. 24TV’de Ruh Halimiz programında eşlik ettiğim Prof. Dr. Medaim Yanık erken dönemde bu konuda çok önemli bir çalışma yaptı ekibiyle. İbn Haldun Üniversitesi bünyesindeki çalışmada ilk aşamada Koronavirüs Sürecinde Psikolojinizi Korumak İçin 10 Öneri hazırlandı. Bunlar kişinin kendi başına alacağı ruh sağlığı tedbirleri idi. Bir sonraki aşamada ise en çok etkileneceği tahmin edilen sosyal birimi, aileyi merkeze alan bir başka öneri tablosu çıktı. Koronavirüs Sürecinde Aileler İçin 10 Öneri… Eh, tabii en zorlu sınavı veren sağlık çalışanlarına da bir başka başlık açıldı. Koronavirüs Sürecinde Psikolojinizi Korumak İçin 10 Öneri.

BAŞIMIZA DAHA NELER GELEBİLİR?

Pekiyi bütün tedbirlere rağmen olursa nelere şaşırmayalım? Onların bir kaçı da şöyle;

Koronavirüs süreci ve sonrası için psikolojik hipotezler

Koronavirüs sürecinde psikiyatrik ilaç kullanımı ve psikoterapi ihtiyacı artacaktır.

Koronavirüs sürecinde hem aile içi dayanışma hem de çatışma artacaktır. Dolayısıyla boşanma oranlarında ek bir artış olabilir.

Sosyal izolasyonda olan insan oranında artma olabilir.

Mutsuzluk oranları yükselebilir.

Büyük grup aktivitelerinden uzak durma, çekirdek aile içinde kalma eğilimi artabilir.

Hem klasik tıp hem de alternatif tıp güçlenebilir.

Sanal ortam etkinliklerinde kalıcı büyüme yaşanabilir.

Hem dindarlık hem sekülerleşme artabilir.

Sosyal eşitsizlikler derinleşebilir.

Hem iyiler/iyilikler hem de kötüler ve kötülükler artabilir.

Siyasal gruplar hareketlenebilir ve gruplar arası çatışma artabilir.

Ev algısı, mimarisi, yaşam yeri algıları ve mekânı değiştirme eğilimlerini arttırabilir. Bahçeli evlere, sitelere, şehrin dışına, küçük şehirlere ve kırsala yönelme artabilir.

Uzmanlarımız diyorlar ki tüm bu eğilimler bir kaç yıl içinde büyük oranda eski haline de dönmebilir. Fiziki ve psikolojik olarak yıprandığımız şu günlerde kendimizi yalnızlığa atıp, riski yeni hastalıklara çevirmektense, gerektiğinde uzmanlardan yardım almak en güzeli değil mi? Tünelin ucundaki ışığa her bakımdan sağlıkla çıkmayı diliyorum. Ki, olur bence. Siz ne dersiniz?