Keşfetmeyi sevenler, yaşanmışlığa önem verenler vintage tercih ediyor. Elbette her eski şey vintage değildir. Bir giysinin vintage olarak anılabilmesi için belli bir geçmişi, belli bir dönemi temsil etmesi ve belli bir akıma ait olması esastır. Ya da önemli bir tasarımcının ikonlaşmış tasarımı olabilir. Vintage’ın hayatımıza gireli neredeyse 10, 15 yıldan fazla oluyor. Bu farklı tarzın ilgi çekmeye başlamasınaysa Kate Moss önderlik etti. Giydiğiniz kıyafeti başkasının üzerinde görmek istemiyorsanız modası geçmesin, özel ve farklı olsun hatta fiyatı da uygun olsun diyorsanız vintage butiklerini gezmenizi tavsiye ederim. Trend olacağım diye pişti olmaktansa sürüden kopmak istiyorsanız, kimi zaman ucuz, kimi zaman da pahalı bir vintage giysi tercih edebilirsiniz. Artık çoğu mağazanın bir bölümü vintage’dan oluşuyor. Özellikle yurt dışında moda tutkunları gerçek vintage’ın peşindeler. Yani eskitilmiş görünümlü yeni modeller satın almak yerine gerçekten 60’lı 70’li yıllardan kalma orijinal giysiler bulup giyiyorlar. Böylece hem çok özgün hem de ilgi çekici olabiliyorlar. Asıl vintâge hikayesi olan giysidir. Amerika’da Salvation Army adlı mağazada 70’li yıllardan kalma kürklere, çizgili gömleklere, kalem eteklere ve Grease yıllarının giyimlerine ulaşmak mümkün. İnternet aracılığıyla da siperiş verebilirsiniz. Sadece giymiyorsunuz aynı zamanda yatırım yapıyorsunuz. “Vintage giysiden yatırım olur mu?” demeyin. Olur! Doyles, Christie’s gibi müzayede evlerinde binlerce dolarların telaffuz edildiği açık artırmalar vintage ekonomisinin hayli hareketli olduğunu gösteriyor. Peki, alırken nelere dikkat edeceksiniz? Düşük belli elbiseler genelde 20’lerden kalmalıdır. Polyester üzeri rengârenk baskılar ve yuvarlak yakalar 60’ların ince belli kabarık etekli elbiseler 50’lerin öne çıkan özellikleridir.Almayı düşünmediğiniz değerli parçaları denemeyin.Eski olan her şeyin değerli olmadığını unutmayın. Bu arada vintage denildiğinde aklıma Ece Sükan ve Ahu Yağtu geliyor. Vintage’ı en iyi onlar taşıyor bence.