Verilerimiz iştah kabartıyor

''Veriler havadan yağan paralar gibi iştah kabartıcı bir şekilde akıyor ve online dünyada her adımımız gözetimciler için paha biçilmez bir değer oluşturuyor. Artık sadece ne yaptığımızı değil, ne zaman ne yapacağımızı da öngörebiliyorlar.'' diyen araştırmacı-yazar Başak Tecer, Yapay Zeka Hırsızları adlı kitabında internet, akıllı telefonlar ve yapay zekanın tehlike ve tehditlerine dikkat çekiyor.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Teknoloji, gündelik hayatımızın öylesinde merkezinde yer alıyor ki artık hemen her şeyi akıllı telefonlar, dijital uygulamalar üzerinden yapar olduk. Tüm kişisel verilerimiz, rutinlerimiz, tercihlerimiz, alışkanlıklarımız kullandığımız akıllı telefonlar tarafından kayda ve takibe alınıyor. Peki online dünyadaki manipülasyon teknikleri, bilinçaltına yönelik hazırlanan tuzaklar, yankı odaları, filtre balonları ve deepfake teknolojileri hakkında ne kadar farkındalık sahibiyiz? Gazeteci ve iletişim uzmanı Başak Tecer, Hayy Kitap'tan çıkan "Yapay Zeka Hırsızları" adlı araştırmasında uluslararası kaynaklardan gerçek örnekler karşı karşıya kaldığımız tehlikelere dikkat çekiyor.

Teknolojik ikna ve manipülasyon teknikleri, deepfake teknolojileri ve türleri, dezenformasyon ve sahte haberlerin ardındaki gerçekler, yankı odaları, gözetim kapitalizmi gibi bir çok konuyu, dijital dünyaya dair uluslararası raporlara dayanan verilerle detaylı şekilde ele alan kitap, okuyucuyu yalnızca kritik öneme sahip gerçeklerle yüzleştirmekle kalmıyor, internet kullanıcısı herkesin ufak dokunuşlarla kendilerine nasıl dijital kalkan yaratabileceklerine dair pratik çözümler de sunuyor. Başak Tecer ile internet, dijital hayat ve yapay zekanın hayatımıza nasıl nüfuz ettiğini konuştuk.

Son 30 yılda çok hızlı bir şekilde dijital hayata geçtik. Peki bu süreci yönetmeye hazır mıydık yoksa hazırlıksız mı yakalandık?

Bunun cevabı dijitalleşmeye nasıl baktığımızla ilgili. Bu yüzden bu soruya hem evet hem hayır demek lâzım. Dijital dünyaya bireysel olarak adaptasyonda birkaç faktör rol oynadı. Örneğin; Y ve Z kuşağı elbette bu konuda hiç zorlanmadan uyum sağladı zira bilgisayar ve teknolojilerinin yaygınlaştığı bir dönemde dünyaya geldiler. Ama geçen gün 50'li 40'lı 30'lu yaşlarında olan üç arkadaş konuşurken fark ettik ki; x kuşağı olarak ben 23, Y kuşağına yakın doğmuş (1978) arkadaşım 19, tam bir Y kuşağı olan arkadaşımız ise (1986 doğumlu) 9 yaşındayken bilgisayarla tanışmış. Z kuşağı ise bunun içine doğdu ve teknolojiden uzak bir dünyayı hayal bile edemiyorlar. Yani teknolojiyle ne kadar erken yaşta tanışılırsa adaptasyon da o kadar hızlı olabiliyor. Teknolojiye yatkınlığımız da bu uyumu hızlandırıyor.

GENÇ NÜFUS TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜMÜ HIZLANDIRDI

Bir başka unsur ise neye değer verdiğimizle ilgili. İnsanlar sosyal medyaya daha kolay uyum sağlarken cep telefonunu en verimli şekilde kullanmaya önem vermeyebiliyorlar. Ya da global şirketler hızla dijitalleşirken (bulut depolama, ERP sistemleri, yapay zeka entegrasyonları) daha küçük veya orta ölçekli bazı şirketlerde hesaplar hâlâ excel tablolarıyla yapılabiliyor. Ancak tüm bunlara rağmen gerek genç nüfus olmamız gerekse değişime hızla ayak uydurabilmemiz nedeniyle ülkemizin teknolojik dönüşümünün daha hızlı olduğu kanaatindeyim. Özellikle e-devlet, e-nabız gibi uygulamalarla dünyada birçok Avrupa ülkesinden öndeyiz. Üretken Yapay Zeka'ya geçişte hazırlıksız yakalanıp yakalanmayacağımız yakın gelecekte ortaya çıkacak gibi duruyor. Zira internetin yayılımı; daha sakin ve zamana yayılan bir süreçte (20 yıl) gerçekleşirken yapay zeka; akıl almaz bir hızla (2030'a kadar) hem iş hem de özel hayatımızı değiştirecek. Bu dönemde teknolojiye yatkınlık hiç olmadığı kadar kritik bir konu haline gelecek.

Akıllı telefonlar hayatımızda nasıl bir dönüşüme yol açtı? Bu değişimi doğru yönetebildik mi? Avucumuzun içine kadar giren verileri yönetebiliyor muyuz?

Telefonunuzu yanınıza almadığınızda panikliyor ve mümkünse eve dönerek onu alma gereği duyuyorsanız ya da sabah uyanır uyanmaz ilk işiniz, telefonunuzu elinize alıp sosyal medyada gezinmekse, ondan bir süre ayrı kaldığınızda bir eksiklik hissediyorsanız bir bağımlı olduğunuzu söyleyebiliriz. Akıllı telefonlar vücudumuzun bir uzvu haline geldi. Dünya genelinde insanlar her gün ortalama 3 saat 50 dakika akıllı telefon kullanıyor. Türkiye'deki kullanıcıların yüzde 85'i ise gece yatarken telefonlarını kontrol ediyor ve yüzde 28'i sabah uyandıklarında ilk olarak telefonlarına bakıyorlar. Yüzümüzü bile yıkamadan, kimseye 'merhaba' demeden akıllı telefonlarımızın bize sunduğu sanal dünyaya gömülüyoruz.

SÜREKLİ TAKİP EDİLMEK ÜRKÜTÜCÜ

Akıllı telefonlar; mesajlaşmadan, sosyal medyaya, alışverişten, oyun ve eğlenceye hatta günlük aktivitelerimizi planlarken adeta sanal bir yardımcımız oldu. İletişim hızlandı ve görüntülü hale geldi. Her an, her bilgiye hızla ulaşabiliyoruz belki ama bu dönüşüm insan ilişkilerini altüst etmedi mi sizce de? Gideceğin yolu navigasyonla bulmak hoş olsa da sürekli takip ediliyor olmak korkutucu değil mi?

Kredi kartı kullandığımız ya da internette bağlantıda olduğumuz her an verilerimiz birileri tarafından kaydediliyor, gerçek zamanlı profilleme yapılarak bize bir şeyler satmak ve bizi manipüle etmek için kullanılıyor. Kullanımı ücretsiz gözüken birçok uygulama yüklediğimiz anda telefonumuzdaki verilere, sesimize ve görüntümüze erişip bu bilgileri bizim üzerimizden para kazanacak taraflara genelde iznimiz dahi olmadan pazarlıyorlar. Çarpıcı bir dönüşüm gerçekleştiğinden bahsedebiliriz elbette ama bu dönüşümü doğru yönetebildik mi o tartışılır.

YAPAY ZEKA SAVAŞ ARACINA DÖNÜŞTÜ

Akıllı telefonlarla hayatımıza giren uygulamalar bizim için tehdit midir? İsrail'in WhatsApp üzerinden Filistinlilerin yerini tespit edip sivilleri vurduğu biliniyor. Bu anlamda geleceğin savaşlarında yapay zeka bir savaş aracına dönüşebilir mi?

İsrail ordusu, "Lavender" adlı yapay zeka destekli bir sistem kullanarak WhatsApp verilerini analiz etti ve potansiyel hedefleri belirledi. Bu sistem, WhatsApp gruplarında bulunan kişileri izleyerek, belirli kriterlere göre hedef seçiyordu. Yapay zeka, potansiyel hedefleri tespit etmek ve bu hedeflere yönelik saldırılar düzenlemek için kullanılabilir. İsrail'in "Lavender" sistemi gibi sistemler, sosyal medya ve mesajlaşma verilerini analiz ederek hedef belirleyebilir ve bu hedeflere yönelik saldırılar düzenleyebilir. Yapay zeka, büyük veri kümelerini analiz ederek düşman hareketlerini tahmin edebilir. Bu, uydu görüntüleri, insansız hava araçları tarafından toplanan veriler ve diğer sensörlerden elde edilen bilgilerle sağlanabilir. Yapay Zeka, uydu ve drone görüntülerini analiz ederek askeri hedefleri, hareketli araçları veya belirli yapıların yerlerini tespit edebilir. Bu, hedef belirleme ve saldırı planlamasında kullanılabilir. Katil robotlar programlayabilir ve istediğiniz hedefi yok etmesini sağlayabilir. Hali hazırda Amerika, Çin, Rusya ve İsrail bu konuda ciddi ölçüde çalışmalar ve yatırımlar yapıyorlar. Yapay zeka bir savaş aracına dönüştü bile.

Dijital mecralarla filtresiz bir şekilde paylaştığımız kişisel veriler ve ayak izlerimiz yapay zeka için nasıl bir veri kaynağına dönüşüyor?

Bir web sitesine her giriş yaptığımızda, dijital ayak izi bırakıyoruz. Hangi sayfalara tıkladığımız, ne kadar süre kaldığımız, hangi ürünleri incelediğimiz, hatta hangi hızla sayfaları kaydırdığımız, nerde durduğumuz, satın almanın hangi aşamasında vazgeçtiğimiz... Tüm bu hareketler, bizi daha iyi tanımak isteyen web siteleri tarafından çerezler kanalıyla kayıt altına alınıyor ve algoritmalarla da analiz ediliyor. Bu analizlerin amacı, reklamların daha etkili hale getirilmesi ve hedef kitleye daha uygun ve kişiselleştirilmiş içerikler sunulmasıydı. Ancak, gerçek zamanlı profil oluşturma teknolojisiyle birlikte, bu analizler daha hızlı ve daha doğrudan bir şekilde yapılabilir hale geldi ve reklam verenlerin kullanıcıları anlık olarak izleyerek daha hızlı tepki vermesini sağladı. Veriler havadan yağan paralar gibi iştah kabartıcı bir şekilde akıyor ve online dünyada her adımımız gözetimciler için paha biçilmez bir değer oluşturuyor. Artık sadece ne yaptığımızı değil, ne zaman ne yapacağımızı da öngörebiliyorlar.

Algoritma konusunda ipler kimin elinde?

Google, Youtube, Amazon, Instagram, Apple, Hükümetler, akademik kurumlar...

MANİPÜLE EDİLİRSİNİZ RUHUNUZ DUYMAZ!

Teknolojik ikna sistemi nasıl çalışıyor? Bizi en kolay tuzağa düşüren yöntemler neler?

Teknolojik ikna ve manipülasyon dijital çağda kullanıcıların davranışlarını ve düşüncelerini etkilemek için kullanılan iki önemli yöntem. Ancak, bu iki kavram arasında önemli farklar var. Teknolojik ikna, bireyleri belirli bir davranış veya düşünce tarzına yönlendirmek için etik ve saydam yöntemler kullanır. Amaç, bireyin bilinçli kararlar almasını sağlamak ve uzun vadeli olumlu değişiklikler yaratmaktır. İkna edici teknolojiler, kullanıcıların bilgisi ve rızası dahilinde çalışır. Kullanıcılara açık bir şekilde neyin amaçlandığı ve nasıl yapılacağı hakkında bilgi verilir. Genellikle kullanıcıların yararına olacak şekilde tasarlanır. Örneğin, sağlık uygulamaları kullanıcılara daha sağlıklı yaşam seçimleri yapmaları için teşviklerde bulunabilir. Kullanıcıların bilinçli ve bilgiye dayalı kararlar almasını sağlar. Kullanıcılar, ikna edici mesajların farkında olarak ve bu mesajları değerlendirerek hareket ederler.

Manipülasyon ise bireylerin davranışlarını veya düşüncelerini etik olmayan veya gizli yöntemlerle değiştirmeye çalışır. Amaç, genellikle manipülatörün çıkarlarına hizmet etmektir.

Buradaki temel mesele, kullanıcıların çoğu zaman bu manipülasyonun farkında olmamalarıdır. Yani, bir nevi karanlık bir perde arkasında:

* Teknoloji kullanıcılarının düşünceleri ve davranışları sessizce şekillendirilir.

*Yankı odaları sayesinde insanlar çevresindeki herkesin kendisi gibi düşündüğünü ve hissettiğini sanmaya başlarken karşıt görüşlere karşı daha da tahammülsüz hale getirilir ve kutuplaştırılır.

*Black Friday gibi kavramlar yaratılarak ihtiyacınız olmayan ürün ve hizmetler size kolayca pazarlanır.

*Deepfake teknolojisiyle yapılmış videolarla öfke ve nefret duyguları güçlendirilir.

*Pandemi ve deprem gibi toplumsal felaketlerde bilgi çarpıtılır, ne doğru ne de yanlış anlayamayacağınız bir hale getirilir ki korku ve panik duygusuyla sizi yönetebilsinler.

DİJİTAL YALANIN İKİ TÜRÜ

Cheepfake ve deepfake arasında nasıl bir fark var? Dijital dünyada gerçeğe yer var mı?

Cheepfake videolar, genellikle basit video düzenleme teknikleri kullanılarak oluşturuluyor. Bu tür videolar, hızının yavaşlatılması, kesilmesi veya bağlamından çıkarılması gibi temel düzenleme yöntemleriyle değiştirilir. Örneğin, bir kişinin konuşmasını yavaşlatarak sarhoş gibi görünmesini sağlamak bu kategoriye girer. Cheepfakes, gelişmiş teknoloji veya yapay zekâ kullanmadan gerçekleştirilen düzenlemelerdir. Deepfake, daha karmaşık ve ileri düzeyde yapay zeka ve makine öğrenimi teknikleri kullanılarak oluşturulan sahte içeriklerdir. Genellikle gerçekçi görsel ve işitsel manipülasyonlar içerir.

SİBER SALDIRILARA KARŞI UYANIK OLUN

Dijital okur-yazarlık konusunda bir dönem eğitimler verildi ama gerçek anlamda dijital okur-yazar olabilmek için sahip olmamız gereken en temel bilgiler neler?

Dijital okuryazarlık, interneti kullandığınız her türlü donanım ve yazımla ilgili temel ve kritik bilgileri bilmeyi içerir ve kapsamlı bir konudur. Ancak özellikle yapay zekanın yaygınlaştığı bu dönemde siber saldırı ve dolandırıcılıkların artacağını göz önüne alarak birkaç önemli konuyu vurgulamakta fayda var:

* İnternette karşınıza çıkan bilginin kaynağını ve doğruluğunu www.dogrulukpayi.com ve www.teyit.org sitelerinden kontrol ederek emin olmadığınız bilgileri yaymayın ve bu haberlere itibar etmeyin.

*Telefonunuza, sosyal medya hesabınıza izinsiz giriş tespit edildiğini, mesajın sonunda yer alan linke tıklayarak hesabınızın güvenliğini tekrar sağlayabileceğinizi anlatan bir SMS ya da e-posta geldiğinde inanmayın ve hemen hesabınıza girerek kontrol edin.

*Marka ismi tanıdık gelse de tıklayın ve yüzde 50 ucuza uçun ya da bedava telefon kazanın gibi mesajları direkt silin ve sakın linke tıklamayın. Bunlar virüs içeren mesajlardır.

*Başkasının ismine (arkadaşınız da olabilir) açılmış sahte sosyal medya hesaplarından gelen borç isteyen, telefon numaranızı ya da TC kimlik numaranızı isteyen mesajlara asla kanmayın.

*Web sitelerinde yer alan çerezleri kabul etmeyin ve silin.