Vejetaryen Şehir Giresun

Lokman DAĞ

lokmandag@gmail.com

Bir yanda alabildiğine heybetli dağlar… 

Bir yanda mavinin farklı tonları ile dans eden hırçın Karadeniz…

Dağlar sadece denize paralel değil bu şehirde,

Nakış gibi işlenmiş aynı zamanda yüreklere,

Yeryüzü yaratılırken, torpil geçilmiş bu şehre

Bir de fındığı yok mu? Hem ekmek kapısı hem de aşktır bu güzel şehirde… 

Neredeyse her mevsim giderim Giresun’a… Dilimde hep aynı şarkı… son zamanlarda epey popüler oldu. “Giresun’un içinde iki sokak arası/ Altı kurşun sıktılar üçte bıçak yarası.” Nasıl da acı değil mi? Ama hep dilimde. Çok severim bu şarkıyı… 

KÜMBET YAYLASI HARİKA

‘Fındığın en lezzetlisi Giresun’da mı, yoksa Ordu’da mı?’ tartışmasına girmeyeceğim. Hangi fındık daha randımanlı, nerenin fındığı, çotanağı daha iyidir hep tartışılır, sadece fındık değil havalimanı kardeşliği de var bu şirin şehirlerin...

Ordu’dan sonra Giresun’una doğru yola koyulduk... O kadar benziyorlar ki birbirine şehir değiştirdiğinizi anlayamazsınız bile, eğer tabelalar olmasaydı. Giresun’un en bilinen ve bana göre en harika yaylalarından biridir Kümbet Yaylası. Yeşil yol tam da üzerinden geçecek. O kadar güzel bir havası var ki, gözünün görebildiği yere kadar allı, morlu, yeşilli ormanlar... Rehberimiz Giresun Turizm Altyapı Hizmet Birliği Müdürü Tamer Uzuner, o kadar sıcak ve samimi ki bizi evimizdeymişiz gibi ağırladı. 

Uzun Dere Alabalık Tesisleri’nde yeni yapılan butik bir otelde kalacağız. Sakin, huzurlu, su ve kuş cıvıltısı ahenk içinde, doğanın bize notasız armağanı… Birazdan bir kırlangıç gelecek ve bize şarkı söyleyecek gibi… 

KAHVALTI ENERJİ VERİYOR

Önce huzur doldu ruhuma ama müzik ruhun gıdası ya, acıktık sanırım, güne harika bir Karadeniz kahvaltısı ile başladık. Doğal Dükkan diye muazzam bir yere götürdüler bizi. Deniz kenarında, sıcak, samimi, Giresun’da yetişen otlardan harika yumurtalar yapıldı. Tereyağı, muhlama, kavurma, Giresun Yağlısı, tirit, demlikte mis gibi çay böyle bir kahvaltıyla güne başlamak insana harika bir enerji veriyor. 

Sonra Kümbet Yaylası’na doğru yola çıktık. Doğa ne kadar cömert, sen bir ağaç eksen, bin yenisi fışkırır topraktan. Kümbet, yaylaların en büyüklerinden bence, şehir merkezine çok yakın ve yerleşik hayat sürenler var. Bazı yerlerde karlar henüz erimemiş, içimize çekiyoruz temiz havayı. Biraz başım döndü sanırım temiz hava çarptı. 

YAYLADA KUZU IZGARA

Epey gezdikten sonra yayla kuzusu ikram ettiler, ben hayatımda bu kadar leziz bir et yemedim. Sonra Birun Kümbet Dağ Evi’ne düştü yolumuz. Kendinizi İsviçre Alplerinde sanacaksınız. Evlerin ve otelin mimarisi harika hafta sonları hınca hınç doluyor. Görülmeye değer bir yer, yapanların eline sağlık. Kış aylarında 2 metre boyunda kar oluşuyor. Hem yaz hem kış ziyaretçileri eksik olmuyor.  

Daha yolumuz uzun bir de Kulakkaya Yaylası var… Bir yandan doğada otlanan hayvanlar, bir yandan derede fevkalade alabalıklar, insanların yüzleri hep gülüyor çünkü mutluluğun formülünü bulmuşlar. 

BİR TARAF KIŞ, BİR TARAF BAHAR

Giresun’un denize kıyı bölgelerinde Karadeniz ilkimi, iç bölgede ise karasal ilkim hakim. Öyle ki, rehberler hava durumuna göre sizi farklı yerlerde gezdirebiliyorlar. Ama şunu iyi anladım, hem doğa, hem kültür hem de tarih turizmi kucaklaşmış Giresun’da… 

GÖRELE PİDESİ VE DONDURMA

Görele’nin meşhur pidesini birçoğumuz biliyordur. Yuvarlak peynirli-yumurtalısı efsane… Kenarında ekmeğini koparıp bana bana yiyeceksin. Ama dondurmasını çoğunuzun bilmediğinde eminim. Eğer merkezine gidecekseniz, önce Kemençe Müzesi’ni gezin. Sonra da hemen arkasında dizili duran dondurmacıları göreceksiniz. Gerçekten hem yemesi hafif hem de kaymak gibi… 

Uzun ömürlü insanların şehri

Hep etten bahsedecek değilim. Ama o kadar çok ot bitiyor ki, yüzlerce çeşit yemek yapılıyor o restoranlarda. Tam bir sebze cenneti karışık dible, galdirik kızartması, pancar döşemesi, pancar dolması, kiraz tuzlusu, ısırgan otu çorbası ve daha yüzlercesi… 

Daha fazla söze gerek yok. Yaşamalısın o yaylalarda, içine çekmelisin huzurunu, yelken açmalısın mavi sularında, tatmalısın o lezzetleri, belki o zaman anlarsınız beni… Ve neden uzun ömürlü insanların şehri olduğunu…