HALUK KESİM / cumartesi@aksam.com.tr
Medeniyetin başlangıcı olarak ateşin bulunuşu ilk aklımıza gelir.
Ateş bulunmuş, ısınma, barınma hatta yeme ihtiyaçlarımızı karşılamayı geliştirdiğimizi düşünürüz. Oysa en ilkel kabilelerde bile ateşin bulunması sonrasında yapılanlar avcıların getirdiği bir hayvanı herhangi bir işleme tabi olmaksızın orada pişirilmesiyle yeme ihtiyacını karşılayabiliyorlardı.
Medeniyetin gelişmesi buğdayın evcilleştirilmesi sonrası olmuştur. Buğday bundan yaklaşık 12 bin yıl önce Türkiye'nin Güneydoğusunda evcilleştirilmiştir. Peki neden evcilleştirme ihtiyacı duyuldu veya evcilleştirme nedir ?
Yabani formlar ve evcilleştirilmiş buğday arasındaki temel fark; evcilleştirilmiş buğdayın, kabuklu daha büyük tanelerinin ve yarı kırılgan saplarının olması. Yabani buğday olgunlaştığında sapları, buğday gövdelerini bir arada tutan kısım, parçalanıyor böylece tohumlar kendi kendine tozlaşabiliyor ve kabukları olmadan daha hızlı filizlenebiliyor. Ancak bu doğal olarak gerçekleşen yararlı kırılganlık, buğdayı etraftan toplamak yerine bitkiden toplamayı tercih eden insanların pek işine gelmiyordu. Bu nedenle yaklaşık 5000 yıllık bir süreç içinde buğday insanların toplayabileceği ve sonrasında o topladığı tohumları ekebileceği halini aldı.
İnsanoğlunun buğdayı toplaması, öğütmesi ve sonrasında bununla ekmek üretmesi kolaylıkla av hayvanını bulup onu ateş üzerinde pişirmesinden daha önemli bir gelişim sağlamıştır. Bu üretim, değirmen, fırın gibi ihtiyaçların doğmasına neden oldu.
Buğdayın bu kadar önemli olduğunu anladığımda, benim kadar et sever bir insanın vegan mutfağını denemesi gerektiğini düşündüm.
Yine vazgeçemediğim Kozyatağı bölgesinde Limonata tadında bir mekâna gittim. Aslında orası bir vegan kasap. Evet, yanlış duymadığınız vegan kasap. İlk duyduğumda şaşırmıştım. Çünkü dünyada vegan mutfağı denildiğinde akla hep aynı tür sebzelerden yapılan yemekler geliyor. İlk gittiğimde 'eyvah' dedim kendi kendime, 'tamam deneyelim dedik ama benim sadece sebze ile işim olmaz.' Ama önüme gelen içli köfteden ilk ısırığımı aldığımda, kralların ve kahramanların rüyalarından sorumlu Morpheus'un bana mutlu olmam için rüyamda yiyecek verdiğini düşündüm.
Sevgili Deniz Yoldaç'a ısrarla bunun içinde et var demek istedim ama her gülümseyişi damak lezzetime, ruhen bir lezzet katıyordu. Ardı ardına tabaklarımız dolmaya başladı. Tabak diyorum, bunu derken belirtmem gerekir ki, orada bulunan tabakların özel üretim olduğunu öğrendim. Yapımında hiçbir hayvansal katkı kullanılmamış.
Tam tadında lahmacun, beyti, tantuni, paçanga böreği, hamburger, pizza derken bir ara kendimi kaybetmişim. Burada önemli olan içinde hiçbir hayvansal gıda olmadan aynı lezzeti alabileceğiniz ürünlerin olması.
Aslında alternatif değil, farklı, kendine has özellikleri ve lezzeti olan bir yol.
Vegan mutfağı Deniz Yoldaç gibi bir usta aşçının yaratıcılığında sadece sebze yediğinizi düşünmekten ayrılıp Yunan Mitolojisindeki Ambrosia tadında bir lezzet şölenine dönüşüyor.