Uzay İstasyonu’nda oturup dünyayı izlemeyi çok isterim

SİBEL ATEŞ YENGİN
sibel.ates@aksam.com.tr

O hem efsane grup Queen’in gitaristi hem de bir bilim adamı… Brian May’i müzik dünyasının en iyigitaristlerinden biri yapan sanat kariyeri astrofizik profesörü olmasına da engel olmamış. Çocukluğundan beri gezegenlerin hareketlerini izlemeyi ve uzayın derinliklerinde neler olup bittiğini merak eden May’e, ilk zamanlar müzik ve bilim arasında seçim yapmak zor gelmiş. Önce ailesini mutlu etmek için bilimi seçen ve müziği hobi olarak yapan ünlü gitarist çok geçmeden sanat ve bilim arasında bir seçim yapmak zorunda olmadığını keşfetmiş. Sonuçta iki tutkusundan da vazgeçmemiş. Bugün Brian May göktaşlarının potansiyel tehlikelerine dikkat çekmek için kurulan www.asteroidday.org’un da yetkilileri arasında. Bu web sitesi, Discovery Science kanalında yayınlanmaya başlayan Göktaşı Günü adlı programla işbirliği yapıyor. May programla işbirliğini “Bir şehri yok edebilecek orta büyüklükteki göktaşları hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. İşte ‘Göktaşı Günü’ de tam olarak bununla alakalı. Tehlikeleri kestirmeye çalışmak ve yaklaşan bir trajedi varsa buna karşı neler yapabiliriz diye düşünmek…” sözleriyle açıklıyor. 

Müzik kariyerinizin yanı sıra bilime olan tutkunuz nasıl oluştu?

Büyürken eski neslin aksine tek bir şeye odaklanmaktansa birçok şeyi aynı zamanda yapabilmeliyiz fikrine sahiptim. Böyle düşünmek sizi sanatçı ya da bilim adamı olmak arasında seçim yapmak durumunda bırakmıyor. Hem yıldızlara bakmak ve evrenin neresinde olduğumuza dair düşüncelere dalmak hem de sanatın çeşitli alanları özellikle müzikle ilgilenmek beni heyecanlandırırdı. Bu nedenle müzisyen veya bilim adamı olmak arasında seçim yapmak zorunda kalmak bana çok zor gelmişti. Başlangıçta, ailemi de göz önünde bulundurarak bilimi seçtim ve müzik bir hobi olarak kaldı. Fakat bu çok uzun süre devam etmedi ve müzik çok yüksek sesle beni çağırmaya başladı öyle ki beni ona gitmek zorunda bırakacak bir noktaya geldi. 
Göktaşlarına karşı duyduğunuz bu ilgiyi sağlayan şey nedir?
Astronomiyi ve kozmolojiyi seviyorum. Hem artık bugün evrenle ilgili pek çok soruyu yanıtlayabiliyoruz. Bu da beni inanılmaz derecede heyecanlandırıyor. Benim açımdan göktaşlarını ilginç kılan onların oluşturduğu tehlike. Henüz bilmediğimiz ama keşfetmemiz gereken pek çok farklı asteroid var. Büyük olanların bir kısmını muhtemelen biliyoruz ama bir şehri yok edebilecek orta büyüklükteki göktaşları hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Düşünsenize birkaç hafta sonra Buenos Aires’in bir göktaşı tarafından yok edileceğini ve bu duruma karşı bir şey yapamayacak durumda kalmak çok trajik olurdu. İşte ‘Göktaşı Günü’ de tam olarak bununla alakalı. Tehlikeleri kestirmeye çalışmak ve yaklaşan bir trajedi varsa buna karşı neler yapabiliriz diye düşünmek… sadece tek bir hayatımız var
Peki, çocukken kendinizi daha çok müzisyen mi yoksa bilim adamı olarak mı görüyordunuz? Rock müziği dünyasıyla göktaşı bilimi arasında hangi bağlantıları görebiliyorsunuz? 
Hiçbir ayırım görmedim. Birçok büyük bilim adamı müzisyendi ve aynı zamanda da birçok büyük müzisyen de astronomiyle oldukça ilgiliydi. Yani çocukken farkında olmadan bir duyarlılığım olduğunu düşünüyorum. Her şeye yakın olmak, her şeyi ortaya çıkarmak isterdi m ayrıca müzik aracılığıyla da çevremdekilerle iletişim kurmak isterdim. Ve bir seçim yapmaya zorlandım. Hayatımda yol ayrımına geldim ve 4 yıl boyunca astronomi alanında çalıştım. Ayrıca bir sanat okulunda matematik dersleri verdim. Bu sürede müzik geri planda kaldı ancak sonra bir anda Queen’in yol almasına hazır bir noktaya geldik. Şimdi düşünüyorum da bu fırsatı değerlendirmemiş olsaydık, bir daha hiçbir zaman karşımıza çıkmayacaktı. 30 yıl sonra bilime geri dönebilecek kadar şanslıydım, doktorayı bitiriyorum ve bilimsel topluluklarla iletişim halindeyim. Sadece tek bir hayatımız var. Bu yüzden sanat ve bilim diye ayrım yapmamak gerekiyor. 
Bilim ve müziği birleştirerek bir albüm yapmayı düşündünüz mü?
Şu anda birçok projeyle aynı anda uğraşıyorum ve hepsi de bu konuyla ilgili. Tenerife’de birkaç yılda bir  astronomi ve müzik konusunu ele alan Starmus adlı bir konferans düzenleniyor. Garik Israelian organize ediyor. Bu seneki konferans Stephen Hawking’e ithaf edildi. Ben de ona adanmış bir sunum hazırlıyorum. Böyle bir  projede yer aldığım için kendimi çok ayrıcalıklı hissediyorum. Eskiden bu konuda biraz utangaçtım. Belki amatör olduğumu ve belki de hiçbir konuda çok iyi olmadığımı düşünürdüm. Ancak şimdi bir şeyleri başarabildiğim bir noktadayım. Çok az sayıda insan bilim ve müzikle en tepedeki noktada çalışabilme imkânına sahip olabiliyor. Güzel olanı alanında en başarılı en iyi insanlarla çalışabilmek. Bu bir mükâfat. dünyaya yukarıdan bakmak
Uzaya gitmeyi düşündünüz mü?
Sanırım biraz fazla yaşlıyım ve vücudum eskisi kadar güçlü değil. Aslında uzaya fırlatılıp birkaç saniyeliğine orada kalmak değil, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda bir süreliğine oturup dünyayı uzaktan gözlemlemeyi isterdim. Birkaç gün önce, astronot Tim Peake’le özel bir görüşme yaptım. Tam anlamıyla muhteşemdi çünkü bana istasyonun içini gösterme fırsatı buldu ve beni dünyayı izleyebildikleri kompartımana çıkardı. Güneş henüz yeni doğmuştu ve mükemmel bir manzaraya bakıyorduk. Dünyaya yukarıdan bakmayı gerçekten çok isterim ama diğer taraftan tersi yöne bakarak Samanyolu’nu izlemeyi ve belki de burçlar kuşağının ışıklandığına tanıklık etmeyi daha çok isterim. Bu gerçekten inanılmaz olurdu.  
gezegenimizi yok ediyoruz 
İnsanlığın önümüzdeki yüzyılda hayatta kalmasının ihtimali nedir? 
Hayatta kalma ihtimalimizle ilgili bir fikrim yok ama bu gezegeni haddinden fazla insanla doldurup tamamen yok etme ihtimalimiz çok yüksek. Gezegene döktüğümüz beton miktarı, nüfusun çoğalması ve doğanın yok edilme oranı iyice çığrından çıktı. Starmus konferansında “İnsanın uzaya gidebilecek kadar değerli olduğundan emin değilim” demiştim. Seyirciler arasında Neil Armstrong da vardı. Konuşma sonunda Armstrong haklı olduğumu dile getirdi. Armstrong, o konferansta  “İnsanoğlunun son 50 senesi uzaya gitme sevdasıyla geçmiştir ancak ben önümüzdeki 50 seneyi insanoğlunun mevcut ruhaniyetini düzeltmesiyle geçirmesini tercih ediyorum” dedi.    
Uzayda bir milyondan fazla astreoid olduğunu düşünürsek, birine Freddie Mercury’nin ismini vermeye ne dersiniz?
Evet, henüz bir tane bile olmamasına şaşıyorum. Bu konuyla ilgili bir akım var ve yakın bir tarihte de açıklanacak. Bu tarihi muhtemelen söylememem gerekiyor çünkü gizli bir proje. Ama bir astreoide Freddie’nin ismini verme hareketi var ve ben de bu hareketin bir parçasıyım.