Uyku ve rüya görmenin yaratıcılık üzerine etkisi

Uyanık beyin düşüncelerini organize edebilirken, uykudaki beyinde düşünceler ve kavramlar parça parça havada uçuşur. Bu da bir özgürlük verir. Belli bir sıralamanın olmadığı düşüncelerde yaratıcılık ön plana çıkar.

DR. SEVDA SARIKAYA / sevda.sarikaya@stargazete.com

Daha önce bu köşede uyku ile ilgili bir yazı dizisi hazırlamıştım. Uykunun öğrenme üzerine olan pekiştirici etkisi, rüya görmenin nasıl gerçekleştiği, uykusuzluğun bedenimiz üzerine etkileri gibi birçok konu hakkında bilgiler vermiştim. Uyku ve beyin nörobilimin hâlâ gizemini koruyan, çok ilgi çekici bilimsel çalışma sonuçları olan ama hâlâ bilinmeyeni çok konularından bir tanesi.

Bu hafta, rüya görmenin yaratıcılık üzerine etkisi konusundaki çalışmalardan bahsedeceğim. Birçok sanatçı, yazar ve bilim adamı eserlerinde ve buluşlarında rüyalarından etkilendiklerini belirtirler. Örneğin dikiş makinasını icat eden Elias Howe'un makinayla ilgili bir sorunu, gördüğü bir rüya sonrası çözebildiği anlatılır. Frankenstein'ın yazarı Mary Shelley, 1816 yılında gördüğü bir rüyadan esinlenerek bu eseri verdiğini belirtilmiştir.

Harvard Üniversitesi psikoloji bölümü öğretim üyelerinden Deirdre Barrett, uykunun uyanıklıktan başka bir nörokimyasal zeminde düşünme şekli olduğunu ifade ediyor. Yani uykudayken beynimiz asla durmuyor. Düşünsel süreçlerine farklı bir zeminde devam ediyor. Uykunun evreleri beyinde farklı dalgaların oluşumuna neden oluyor. Uykunun ilk evreleri NonREM olarak adlandırılan daha hafif uyku evrelerinden oluşuyor. Daha derin uyku ise REM döneminde yaşanıyor. Uyku felci dediğimiz elimiz, ayağımızın tutmadığını hissettiğimiz anlar genellikle bu evrede yaşanır. Eğer REM evresi tam bitmeden uyanırsanız kıpırdayamadığınızı, konuşamadığınızı hissedebilirsiniz. Halk arasında karabasan olarak da adlandırılan bu durum bazen de hemen uykuya dalmadan gerçekleşebilir. Uykunun kaslarımızı tamamen gevşettiği döneminde uyku-uyanıklık arası bir zamana denk gelir. Toplumda on kişiden dördünde görülür. Normal bir durum olabileceği gibi, uykusuzluk, stres gibi nedenlerle de tetiklenebilir.

UYKUDA DÜŞÜNCELER SERBEST KALIR

NonREM döneminde gördüğümüz rüyalar daha mantıklı olabilirken, REM döneminde görülen rüyalar çok daha çılgıncadır. Uyanık beyin düşüncelerini organize edebilirken, uykudaki beyinde düşünceler ve kavramlar parça parça havada uçuşur. Bu da bir özgürlük verir. Belli bir sıralamanın olmadığı düşüncelerde yaratıcılık ön plana çıkar. Kaliforniya Üniversitesi, San Diego'da 2009 yılında yapılan bir çalışmada katılımcılara bir çeşit bulmaca çözdürülmüş. Bir grup kırk dakika uyuduktan sonra test tekrarlanmış. Bir grup sadece dinlenmiş, bir grup yüzeysel bir uykuya dalabilmiş. Yeterli düzeyde REM uykusu uyuyanlarda performansın yüzde 40 arttığı gözlenmiş. Almanya'da 2004'te yapılan başka bir çalışmada ise katılımcılara içinde formülü gizli bir matematik problemi çözdürülmüş. Normalde katılımcıların yüzde 25'i bu formülü keşfedip kısa yoldan çözebilirken, iyi bir sekiz saatlik uyku uyuyanlarda bu oran yüzde 59'a yükselmiş. Chicago Üniversitesi'nden kognitif nörobilim uzmanı Howard Nusbaum, normalde bir sorunun çözümü için aklımızın en alışkın olduğu yoldan ilerlediğini ancak uyuduğunda farklı yolları da deneyip sonuca ulaşmayı kolaylaştırdığını söylüyor.

Normalde beynimizin prefrontal bölgesi fren görevi görür ve bir göreve odaklanırken, diğer düşünceleri engeller. Uykuda prefrontal kontrol ortadan kalkar ve bütün düşünceler serbestçe dolaşır. Bunu, gördüğümüz rüyaların mantıksızlığından anlayabiliriz. Bu durum aynı zamanda filtresiz düşünme özgürlüğü verir, yaratıcılığı ve sonuca ulaşmayı kolaylaştırır. Uykunun REM döneminde yükselen kortizol hormonu ve rüya gördüğümüz zaman yükselen dopamin maddesi de yaratıcılığın artmasına neden olur. Sağlıklı bir uyku elbette herkesi sanatçı yapmayacaktır ama bir sorunun çözümünde 'üstüne uyumak' deyiminin hakkını verecek ve bizi daha mantıklı ve seçenekli çözüme ulaştıracaktır.